H. Çağlar Bilir
H. Çağlar Bilir - 2
Artık dizi yazı haline gelmiş şu iki yazının devamını yapayım diye oturdum ama olmadı. Niye olmadı derseniz, anadolu lisesi yıllarından aklımda kalan bir kız vardı, onun adını hatırlayamadım, babası askerdi. Onu bulayım diye yıllığa yollandım ve dolayısıyla da yıllığın içinde isimlerde, numaralarda, fotoğraflarda kayboldum. Bir de sayfaların arasında 3 mektup, bir fotoğraf ve yıllık yazılarının asıl el yazısı pusulalarını bulunca iyice dağıldım.
Ama ben dağılınca blog kapatan biri değilim, yazarım di mi, yazarım evet.
Ne güzel insanlar varmış lisede. İsmi güzeller,cismi güzeller, ikisi birden güzeller. Sonra popülerler varmış, bir de bizim gibiler. Bu an itibariyle Antalya'nın lise kısmını kapatıyorum o zaman.
Ama o zamanlarda dönemlik çalıştım dediğim Duvalya'ya dair de aklımda kalan birkaç küçük şey daha var, onları da yazayım.
Bi kere, iki adet makina. Birisi 50'li model bir bmw motor. ne kadar güzel ve tok bir sesi vardı. Hüseyin abi çalıştırdığı zaman güm güm atardı pistonları. Sonra çalışanlardan biri gıcık olmuş, benzin deposuna şekerli su katmış.
İkincisi kırmızı 70'li yıllardan kalma bi impala, direksiyondan vitesli. Yine Hüseyin abi çok yakışırdı içine. Onunla şehirlerarası da yolculuk ederlerdi. Kamyon şasesi var bunda, vurdu mu, karşısındaki araba dağılır derlerdi, şehiriçi bir kazasını duydum, gerçekten de öyle olmuş, bizimkinin ise sadece nikelajlı ön tamponunda çizik oluşmuştu. Sonra yine bir şehirlerarası yolda takla atmış, araç pert olmuş, içindeki bir abimiz de ölmüş idi.
Duvalya'da bir de Tokat kebabı ocağı vardı orjinal. Nasıl anlatsam, böyle türbe gibi kocaman 3 metre boyunda bir yapı. 2 metre yüksekliğinde, tuğladan sanırım. 3 metre boyunca iç yanlarında ateş yandığını, ortasının boş(üstü kapalı ha) orta üstte de boyuna bir demir uzatılmış olduğunu(havada) hayal edin. Biliyorum iyi anlatamadım ama kuzu eti kabuğu soyulmamış patlıcan parçaları ile şişlere geçiriliyor, soğan ve biberler de bir şişe geçiriliyor, domates tek başına kendi şişinde. Bu şişler özel, sapı çengel şeklinde ve o demire asılıyor malzeme. yani şişler demirden aşağı dikine sallanıyor ve yanlarında da ateş yanıyor. De ki pişti, kendi özel pidesinin serilmiş olduğu tepsiye çıkarılıyor şişler ve topluca tepsiden yeniyor.
İşte böyle birşey, merak eden illa ki inderneytten tokat kebabı ocağı diye bulur sanırım.
Ha kızın ismini bulamadım. Son sene başka liseye taşınmıştı galiba. Hoş kızdı, Pluton artık şaibeli bir gezemeyegen, Platon da aslında eflatun renginde bir düşünürdü.