29 Eylül 2007 Cumartesi

Bayram değil seyran değil, NEREDEYİM?


Dün akşam 2200 sularında telefonla aramda geçen konuşma ve beynimin içindeki uçuşmalar:

  • Zırılılılilulilulooğğmmm muuğğoomm (polifonik ya artist)
  • Eşhhaasshobaa. (Feyza burda, Gökhan burda, Ulaş burda. Bu numara anam babam da değil, beni kim arar ki...)
  • Klink.
  • Alo?
  • Çağlar bey, sen misin. NERDESİN!!!
  • Hık mık (ve dahi cık cık cık) . Benim? Buyrun??
  • Evde değil misin, NEREDESİN!!
  • ... (sonsuzdan azıcık daha uzun bir süre geçer) ...
  • Mahmut ben Mahmut. Site yöneticin. Eve gelmeyecek misin.
  • (Öeeaahh) Dışarıdayım Mahmut bey. İş güç, uzaktayım biraz. Yarım saatlik yoldayım(Nası yalan)
  • Gelmeyecek misiniz eve.
  • (Ulen emecen mi, derdin ne) Nedir sorun efendim.
  • Doğal gaz sayacında kaçak varmış, herkesi ayaklandırdım, bütün bina gaz kokmuştu. Patlayacaktı, atlayacaktı, zıplayacaktı. Ters dönecekti. Başı kıçına geçecekti. (Bık bık bık vık vık vık cık cık cık) Ben Gaz Arızayı aradım, gelecekler bir iki saate. Vanayı kapattım. Havalandırdık tüm binayı. GELECEK MİSİN!!
  • (Behey mübarek... bir, karnında megafon mu var; iki, ağız ishali mi oldun) Gelelim efendim. Kırk dakika, bir saat(şişir) sürede gelebilirim sanırım. Gelmemiz elzem midir acaba. Evin içinde yapılacak birşey var mıdır acaba? (Eceline susayan soru)
  • Gelseniz iyi olur, gelmenizde fayda var. GELİN. (bık vık ve cık x 17)
  • Peki ben ayarlamaya çalışıyorum.
(Bir dakika sonra)

  • Zırlöyhgulp(çaldırıp kapatan tanımsız bir enişte)
  • Alo, bu numaradan beni aradınız.
  • Hüsnü bey siz misiniz, ben Mahmut2. Güvenlikten. Neredesiniz. (Alacakaranlık kuşağındayım, sen de gelmek ister misin!?!)
  • Dışarıdayım Mahmut2, ne oldu.
  • Gaz..
  • Tamam Mahmut2, Mahmut bey aradı, bilgi verdi. Gelmem zorunlu mu, anlayıp bir bilgi verir misin bana.
  • Tamam Hüsnü bey. Ben size gelişmeleri bildireceğim.

(Tahminen yirmi dakika kadar sonra)

Mauhmut2 arar. Ekip gelmiştir. İlgili conta arızası giderilmiş ve gitmişlerdir. Bilgi verir, teşekkürleşilir. Konu biter mi... Hayır tabii ki. Daha Mahmut vardır.

(Yine bir dakika sonra)

  • Zıırrrrrlililohleleleyyy
  • Alo, buyrun.
  • Çağlar bey, NEREDESİN?
  • (Nası lan, bir şaka sitesinde mi yaşıyorum) Hala dışarıdayım Mahmut bey.
  • Tamam, gelmene gerek yok. Haber vereyim diye aradım. Ekipler gelip tamirat yaptılar. GELME.
  • (Emredersin komtanım) Anladım Mahmut bey. İlginiz için teşekkür ederim. İyi akşamlar.


Notlar:

Tahmin edeceğiniz üzere Mahmut ve Mahmut2, kişileri adresleyen sanal isimlerdir.
Yazıda farkedilmese de Çağlar da konunun öneminden dolayı kendi çapında gaz üretimine geçmiş(kibarca götüm attı demeye çalışıyorum), -sanırım- tüm konuşmaları ayakta yapmıştır. Psikolojik destek ekibi olarak yanımda bulunan Ulaş "Beraber gideriz oolumm" demiş, Gökhan ile Feyza da "Hadi olmazsa sikrebılı sende oynarız nolcek, gidince bi de ustaların yanında cigara yakarız, ehehhe ehehehe" şeklinde yanımda olduklarını hissettirmişlerdir. Saygı belirtirim.
Ayrıca Mahmut ve Mahmut2 beyler espiri kaynağı olarak kullanılmalarından ziyade, ilgileri ile beni mutlu etmişlerdir.

Trt2 - Dem bu dem


kesin birileri bana birşeyler söylüyor olmalı, bakalım.

...
...
bu genç yaşta yar yar neler geldi başıma
bir sazım var iki telden bağlama
ben gidersem yar yar kara gözlüm ağlama
ben gidersem vah vah kara gözlüm ağlama
ölür isem karaları bağlama
...
bu genç yaşta yar yar neler geldi başıma

************

havar havar canım havar havar
aman annem zülüfte gerdanı ?döyer havar havar
bir can bir canı severse havar
aman annem altı aylık yolda ne var havar havar

fırarına? daş olaydım havar
aman annem yüzüyüğüne gaş olaydım havar havar
vefasız nazlı yarime havar
aman annem bir gencecik eş olaydım havar havar

************

bir daş attım bahçanızda vişneye
kimseler yarinden ayrı düşmeye
yarim.. .. ..
çile ile yandı kurşun işleye

dağı var ovası var
elalemin yuvası var
mevlam vermiş bunca derdi
çekilecek neresi var

yaylasına vardım yağmur yağıyor
yaslanmış duvara ruhu eriyor
.. güzel bunu neylersin
dedi babam beni sana vermiyor

************

gül yüzlü cananıım sana eyy doyamadım doyamadım oyy
o güzel kıymatlıı canaa doyamadım doyamadımm oy
ah yayla yolu nerden aşar aman amaann
seyit meftuni bir deree akar bilmem nere oyy oyoy
hal böyle bööyllee cananım gell geeel
güneş yüz bir dilberee doyamadımm doyamadımm
ah yayla yolu nerden aşaarr
güneş yüz bir dilberee doyamadımm doyamadımm
ah arguvan yolu nerden aşaarr amannn oyy

************

yamacımdan gelen küçücük bir gelin
bir saat karşımda yar yar durabilin mi
şu dertli gönlümümn ihrarı sensin
kolumu boynuma yar yar sarabilin mi sarabilin mi

evlerinin önüü yazıdır yazı
böyle durak .. yar yar ceylan atası?
salınma karşımda yosmanın kızı
ölürsem kanımı verebilin mii

karadır kaşların hilal getirir
bu güzellik sana yar yar bela getirir bela getirir
aşıgın sazını dile getirir
çaresiz derdimi sorabilin mii sorabilin mii

************

malatyaanınn kavaklarıı öleeemm?
dökülüyoo yapraklarıı
bacın ölee öksüz ogluu
öksüz oğlunu vurmuşlarr
çürütüyorr topraklarıı
bacın ölee öksüz oğluu
anan öksüz oğluu bacıın ölee öksüz oğluu

malatyanın karşısındaa öleem
sular akar çarşısına
bacın ölee öksüz oğlu
öksüz oğlunu vurmuşlar öleem
... gelir çarşısında
bacın ölee öksüz oğlu
anan öle öksüz oğluu bacın ölee öksüz oğlu

************

bir ince yağmur yağar..
... kurban olam sen..
.. ..
ah bana gurbanın ola hey ...
..

anam sen uzun boylu musun minare boylu musun
her gelen huyun sorar .. ..
..  .. . .
.. . . . .

söğüt uzanır gider .. ..
gönül vermeyen gızlar günah gazanır gider?
. ..
. .. .


Hıza ayak uyduran ruhlar


Günümüzün teknolojik dünyası çok hızlı. Araçları çok hızlı. Girişi, gelişmesi, trajedisi çok hızlı. Ama bakın demek istediğim, bu sırf tüketim çılgınlığı falan değil. Genel olarak bu dünaya ayak uydurmalıyız. Üzüntülerimiz çabuk unutmalı, sevinmelerimize de o kadar inanmamalıyız.
Onbeş dakkalık gugıl sonrasında süperim ben, dedektif miyim neyim dedikten sonraki onbeş dakkalık gugıl, okul, feysbuk sonrası kararmamalıyız. Ne zaman üzüleceksek üzülelim, en fazla üç dakika sonra toparlanıp gidecek yeni yol bulmalıyız.

Belki ucundan biraz benzeşen eski yazı



26 Eylül 2007 Çarşamba

Arhavi'li İsmail


aguş
isim, eskimiş (a:gu:şu) Farsça ¥¦°ş

    Kucak:
       "Seniha'ya sarıldı, aguşuna alıp onu tekrar şımarttı."- E. E. Talu.


taka
isim, denizcilik (ta'ka)

1 .     Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi:
       "Taka ile deniz yolculuğunun nasıl geçtiğini anlatmayacağım."- E. E. Talu.
2 .   mecaz  Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kulanılan bir söz.


mendeve sözü bulunamadı.

kerempe
isim, coğrafya

1 .     Denize doğru uzanan taşlık burun.
2 .     Dağın en yüksek yeri.


emanet
isim (ema:net) Arapça em¥net

1 .     Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia:
       "Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar."- S. Birsel.
2 .     Bir kimse ile birine gönderilen şey:
       "İstanbul'dan getirdiğim emanetinizi akşam benden alınız."- .
3 .     Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer.
4 .     Can, ruh:
       "Allah emanetini alsın da kurtulayım."- .


patalya
isim, denizcilik (pata'lya) İtalyanca battella

    Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen, birden üç çifteye kadar savaş gemisi sandalı.


fotika sözü bulunamadı.

akıbet
isim (a:kıbet) Arapça ¤¥®ibet

1 .     Bir iş veya durumun sonu, sonuç:
       "Sen akıbetini pek hak etmemişe benziyorsun."- R. N. Güntekin.
2 .   zarf  Sonunda, önünde sonunda:
       "Akıbet, iş düzelecek."- .



Not: Tanımlar tdk.gov.tr'deki Güncel Türkçe Sözlük'ten.

22 Eylül 2007 Cumartesi

Zımpara zaman


Burada zaman kavramını çok fazla incelememiş olduğumuzu farkettik. Hatta nerede ise hiç diyebiliriz. Zamana, Musibete ve Etme Bulmaya Methiye yazısında sadece biraz anılmış, ama o da zaten sadece bir güzelleme olmuş zaman için. Hep kafamda gezen bir iki cümle vardır illa ki bu konuda diyerek başladım, bakalım neler çıkacak. Ha tabi bu yazıyı bu vakit niye yazıyorsun derseniz, eh birşeylere dokundu gözler yine deriz.

Bu konu Direkler sınıfında evet, ama o kadar da net değil, göreceğiniz üzre. Bu direğin kalıbını biri çakarken öbürü alttan söküyor, biri betona katkı koyarken öbürü suya buz atıyor. Ama olsun, bu inşaat da bizim, bakmamız lazım dedik ve yazıyoruz yine. Ne çıkar bilmem.

Zaman normalde geçen birşey. Hiç zamanı yaşayan biri ile karşılaştınız mı. En fazla zaman yiyenler görmüşsünüzdür. İlerliyor yani. Hareket var. Hareket de hepimizin bildiği gibi enerji demek. Enerji üretmek diye algılayanlarımız olacağı gibi enerji harcamak olarak da okuyanlarımız olacaktır bu paragrafı. Harcanan enerjinin kaynağı da -hiç gevelemeye gerek yok- biz oluyoruz, eskiyoruz. Bunu, zamanın insana saldırısı diye alsak...

İnsan bu saldırının farkında olduğu için korkuyor. Korunmaya, savunmaya geçiyor. Yani basbayağı savaş ilan ediyor. Bunu, insanın savunması diye alsak...

Ama hemen sonrasında o çarkın çomak sokucusu olamayacağını farkediyor ister isemez. Çünkü bu çark hiç tersine dönmüyor. Hiç. E o vakit de insan eline birşeyler alıp sadece çentik atmaya çalışıyor. Bunu "Maamut buradaydı" diye algılayabilirsiniz. Burda olsa kaç yazar, olmasa kaç. İz bırakmak, kalıcı olmak isteği gibi simli cümleler buparagrafa giriyor. İz  bırakmak şöyle bir düşünüldüğü zaman el izi, ayak izi, parmak izi falan diye, bizim aklımıza biraz da kirletmek geliyor. Hatta bir adım ileri gidersek saflığını bozmak bile denebilir. O ben yaptım diyerek övündüğümüz izler yine de sabırlı kahramanımız tarafından usul usul taşlanarak traşlanmıyor mu. Karşıt öneri olarak, hiç varolmamış gibi yokolmak desek acaba, ilk seslendirildiğinde tüylerimizi diken diken eden ölüm gerçeğini biraz daha kabul edilebilir hale getirmiş olmaz mıyız. Yani aslında o, iz bırakmayabilmek için sadece basit bir araç gibi algılansa daha sevimli görünmez mi. Bunu, insanın kabullenmesi diye alsak...

İç burukluğunu ve yenilecek olma hissiyatını düşününce insan, sadece özlem ile avunuyor. Hiç geri gelmeyecek fotoğrafları tekrar yaşamak istiyor. Bırak yaşamayı, fotoğraf soluyor.

*

Bireysel değişimime bir bakalım, bir örnek olarak. Ki daha giriş paragrafımda olduğumu umu... yok, birşey yapmayayım. Belki son virajdır, kim bilebilir. Neyse, bakın ben sinirli, tepkili, asi bilirdim kendimi. Gençliğin, o deli akan kan sahibi olmanın yaptırdığı çok şey oldu kendi çapımda. Genelde de bağrış çağırış. Etrafımda gördüğüm ve kabullenemediğim şeylere tepki. Sonra kendimi didikledikçe gördüm ki bu tepki sönümleniyor. Yazdım biryerlerde, keskin köşeler törpüleniyor. Bir elim lan noluyo dedikçe öbürü kırt kırt götürüyor. Bu olguya bile kızdım önce. Sonra etrafım daha olağanlaştı, ses tellerim daha çok tatil yapar oldu. Şu zamanlarda da zaten ayna artık yumuşak başlı uysal çağlar gösterir oldu. Heyt be diyen mahsun nidalar çağrılmak yerine anca yazılır oldu.

E hem fikir kısmını hem örneği bağlayıp sonlandıracak bir konuşma yapmadın derseniz, anca bu kadar yazarız deriz. Zaten kahramanımız, siz konuşmaya devam etmek için debelenseniz de gelip çenenizi bağlayacak.


19 Eylül 2007 Çarşamba

Atlaya zaplaya türküler


Yine kulaktan klavyeye...

gesi bağlarında dolanıyorum
yitirdim yarimi aman aranıyorum x2
bir çift selamına güveniyorum
gel otur yanıma hallarımı söyleyim
halimden bilmeyen ben o yari neyleyim

gesi bağlarında üç top gülüm var
hey allahtan korkmaz sana bana ölüm var x2
ölüm varsa bu dünyada zulüm var
atma beni garip anam beni dağlar ardına
kimseler yanmasın anam yansın derdime

--atla öbür tarafa, orada da yan--

gayrı dayanamammm ben bu hasrete
ya beni de götürr ya sen de getme
ateşin aşkına aman yakma çıramı
ya beni de götür ya sen de getme

yar bağrıma vurdun gızgın dağlarıı
viran goydun mor sümmbüllü bağlarıı
sevdiğim geçiyor gençlik çağları
ya beni de götür ya sen de getme
hüseynim geçiyoo gençlik çağları
ya beni de götür ya sen de getme

sen gidersen gendimmerdane deylim
bülbül gül dalına ?gonmaz gideriim
elif ?katlim ?kerr kemendim
ya beni de götür ya sen de getme

----
...
Kesik çayır biçilir mi
bana yardan geç diyorlar, geçilir mi..
...


Not: İlk türkü pek özeldi gençken. Kalmamış özelliği demek, dinleyebildik sonuna kadar. Ama sanırım,  "ben ölmüş müyem" diyen bi tane daha var, onu hala dinleyemem...


15 Eylül 2007 Cumartesi

Denizyıldızı ruhlu olmak


Denizyıldızının kopan bir kolunun yerine yenisinin çıkabildiğini hatırlıyorum. Kendi ruhunda bu yeteneğe sahip olanlardan olmak ister miydim diye düşünürken, o anektod geldi aklıma:
Dalga ile sahile sürüklenen denizyıldızlarının kendilerini alıp denize atacak birine ihtiyaçları vardı.
Peki şimdi ne olacak ruhumuza.


13 Eylül 2007 Perşembe

Sayılarla gün


Sıfıryedikırkbeş
Sıfır
Sıfır
Otuziki
Yedi
Yedi altı beş dört üç iki bir sıfır
Otuziki
Yüzüç nokta yedi
Bir iki bir iki üç iki üç dört beş iki bir iki üç dört beş iki
...
Onsekiz
Bir iki bir iki üç dört beş dört üç bir iki üç dört üç iki üç iki bir iki bir
Beş
Sıfır
Yedi
Bir iki üç dört beş altı yedi
Otuziki


12 Eylül 2007 Çarşamba

Çaktırmayın

evet çöplük mü yapsam diyordum. bu göreve devam
caglarbilir.blogspot.com
caglarb.blogspot.com
caglarblr.blogspot.com

artık ne yapacaksam...

ama asıl ve hala caglarbilir.blogcu.com

EK: Temmuz 2006 ile Şubat 2009 arasında, caglarbilir.blogcu.com'da 250-300 arasında yazı yazdım. 2007'de yedek olsun diye blogspot'ta da yer açmıştım. Blogcu yazdığım süreçte kerelerce güvenilirlik, devamlılık sorunları yaşadı ve yaşattı. Sanırım bir iki kere de bütünlük sorunu da yaşadık. Bu sorunlar süresince birçok arkadaş bu servisi bırakıp başka yerlere gittiler. Bu gidişlerin çoğunluğu blogspot'a doğru oldu. Her seferinde de taşınmam için baskılara maruz kaldım. İnadımdan, alışkanlıklara çok bağlı olmamdan ve kelebek etkisine inancımdan, sabit kaldım. Sonra askere gittim, geldim. Üretkenliğim azaldı. Ziyaretçilerim azaldı. Yazmaya olduğu kadar, hatta belki daha fazla, okunmaya bağımlılık geliştirdiğimi farkettim.
Blog işine paydos demeden bir önceki debelenme de, bu eki yazdırdı. (08.02.2009)

8 Eylül 2007 Cumartesi

Mevsimsel çağrışımlar

zemheri

isim Arapça zemher³r

    Kara kış.


Birleşik Sözler


zemheri zürefası      





güz

isim


1 .     Sonbahar.
2 .    gök bilimi  22 Eylül ile 21 Aralık arasındaki mevsim:
       "Mevsim güzdü, bol üzüm ve incir vakti idi."- O. C. Kaygılı.


Birleşik Sözler


güz çiğdemi güz dönemi güz noktası ilkgüz








maraza

isim, halk ağzında Arapça maraøa

1 .     Hastalık.
2 .     Anlaşmazlık, çekişme, kavga.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller



maraza aramak maraza çıkarmak  






garaz

isim Arapça ¦araø

1 .     Hedef, amaç, maksat.
2 .     Birine karşı güdülen kötülük etme isteği, kin:
       "Bağnaz, şu yahut bu düşünceye değil, düşünen kişiye, düşünmeye garazdır."- N. Ataç.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller



garaz bağlamak (birine) garazı olmak  




gazel (I)

isim, edebiyat Arapça ¦azel

1 .     Divan
edebiyatında beş ile on beş beyit arasında değişen, ilk beytinin
dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci
beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi:
       "O mecmuadaki gazelleri yüksek sesle okurken eski şiir lehçemizdeki beliğ ve rindane edaların zevkine varıyorum."- Y. K. Beyatlı.
2 .    müzik  Klasik
Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından
sazlardan birinin eşliğinde söylenen, söyleyenin ses gücünü
göstermesine de olanak veren müzik eseri:
       "Yanımızdaki vagonda bir gazel başladı."- Y. Z. Ortaç.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller



gazel okumak gazel tutturmak  


Birleşik Sözler


gazel damarı      


gazel (II)
isim, halk ağzında


    Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı:
       "Coşkun sular gibi akıp durulma / Kuru gazel gibi esip savrulma."- Karacaoğlan.






Not1: Tüm tanımlar www.tdk.gov.tr'den ulaşılan Güncel Türkçe Sözlük'ten.

Not2: Şu an hala acil verilmiş bir kara sonucu olan bir haftalık
tatildeyim. Tatil dedimse para yok, anamın-babamın yanına geldim, evde
yatarım, karpuz gibi büyütürüm kabayı. Tatilde de yazı ekleyesim yoktu.
Bunu karalamış olayım. Ama aklımda birşeyler var yeni. Aha bi dakka...
başka yeni birşeyler daha geldi şimdi. Hehe bekleyin anacım bugün yeni
yazı eklemeye karar verdim şu anda.






H. Çağlar Bilir - 5 (Görsel)


Efendim biliyorsunuz bu kısım da bir dizi yazı. Ama uzun bir süre ara verdik kendi özyaşam öykümüzü yazmaya. Bunun sebebi ise sanırım ilk zamanlarımızın eskide kalması, eskinin mazi, mazinin bir hoş seda olması. Zaman eskidikçe iyiler kalıyor, kötüler varsa da unutuluyor genelde. İnsan evladının beyninin basit bir koruma mekanizması diyelim biz bu duruma, geçelim. Neden görsel diye başlık attın da laf kalabalığı yapıyorsun derseniz, açıklayayım:
Bakınız bu yazı aşırı müstehcen bir yazıdır. Ciddi ciddi uyarıyorum arkadaşlar, lütfen müstehcenlikten, pornografiden rahatsız olanlarımız bu noktada yazıyı bıraksınlar, devam etmesinler.

Uyarmadı demeyin arkadaşım.

E hala devam mı ediyorsunuz, bakın benden günah gitti, siz bilirsiniz, buyrun o zaman.


Efendim devam edelim, ilk gençlik yıllarını ilk dört yazımızda anlattık ve bitirdik ama şu anda baba ocağında olduğumuz ve kişisel tarihimizin vesikalarına çok yakın olduğumuz için böyle bir yazıya daha ihtiyaç duyduk. Ayrıca keşkül paşa ablam bu dizi yazıyı pek severdi, onun da okuyacak olmasını umarak hazırlıyorum, bilgilerinize.

E hala okuyo musunuz, bakın son ihtar....

İyi bari...

Buyrun.



Albümdür bu, albümü oluşturan fotoları çeken baba, oynayan ben. Yanımdakiler de anne ve teyze. Evet, yüzünü gördüğünüz; anne.



Yine bolca ben. Yanımda patlıcan, java ve balon rol arkadaşları.



Salonda büyük olay, yıkanma. Aslında bi tane de bu vakadan kaçış fotom var. Babam beni biraz fazla frikikli yakalamış. O fotonun bu kadar uyarı olsa bile okuyucum ve dahi blog tarafından kaldırılamayacağına karar verdiğimden koymadım. Erkekliğin onda dokuzunu tüm istikbalimle birlikte sergilemişim, siz hayal edin.

Yani düşünün.. şu yandaki fotolar o anlattığım ama göstermediğim pozun yanında karikatür kalır. O kadar yani. Artık eğer kızdı iseniz bu yakası açılmadık pozlara, üzgünüm diyebilirim sadece... Ben sizi uyarmıştım. :)