Bayram tatilinde baba evine otobüsle gittim. Genelde gece katettiğim yolu bu sefer -uygun bilet bulamadığım için- gün içinde harcamak durumunda kaldım. Hava açık, yol aydınlık, uyku da kayıp olduğu için ve dahi merak da tavanda olduğu için az biraz etrafımla ilgileneyim, belki bloa yazı yakalayacak yem bulurum dedim. Çok geçmedi; görüleceği görmez, görülmezi keser pörtlek göz gördü, duyulacağı duymaz, duyulmayacağı armoniklerine ayırır kepçe kulak duydu. Buyrun:
Şehirlerarası otobüslerin ön camları yekparedir. Şöför de biz de aynı camın arkasından gittiğimiz yöne bakarız. Ben de baktım. Ama yönümü değil de kocaman bir kamyonun yine kendi sikletindeki kasasını gördüm. Şöför arkadaşımız tahminen onu da değil, anca -belki- kamyonun plakasını görebileceği bir açıda ve dahi kamyona yaklaşık bir metre mesafede takip eder halde idi. O halden sollamaya çıktı, uzadı uzadı.. sol (yani karşı, yani aslında gelen araçların kullandığı) şeridinde bir süre kamyonu ve önündeki konvoyu solladı. Birkaç ilerisinde kendisinden önce sollamaya başlamış başka bir kamyon vardı. Sevgili şöförümüz kendi sollama sürecini kesintiye uğratıyor olduğu için sanırım yaklaşık on hertz sıklıkta sellektör yaparak ilgili kamyonun kenara çekilmesi talebini kibarca iletti. Tabii otobüste kimse uyumuyor, izleyici artık sadece ben değil, çoğunluk oluyor o anda. Otobüsten uğultular yükseldi:
"Çekilse ya"
"Cık cık cık"
"Ne biçim kamyoncular var"
"Kim ehliyet veriyor bunlara"
Şimdi efendim, o bizim şöförün yaptığı çok yakın mesafeden sola geçişe "tampondan örümcek ağı temizlemek" sıfatı veriliyor olduğunu bilecek kadar racon ve şu mizansendeki hataları düzgünce sayabilecek kadar trafik bilir birisiyim. Görüyorum ki bizim adam kel tepesinden yumurta topuk paçalarına kadar hatalı. E hal böyle iken nedir bu benim yol arkadaşlarımdaki kraldan çok kralcılık vaziyeti. Mal mısınız birader. Hadi malsınız diyelim, mal mal otlasanıza kenarda, ne karışıyorsunuz. Mal bile mallığını biliyor di mi. Yani neden hep sen, seninkiler, senin yanındakiler, seninle birlikte olanlar, senin işine yarayanlar doğru ve en doğru ve hep doğru ve sabi sübyan, sütten çıkmış ak kaşık ve ayın ondördü de, karşıdaki -her kim ise- hep kötü.
Ulan yok mu herkesin götü.
Sen gökten Burak'ın sırtında mı indin, keyif için buralarda geziyosun da hem doğru ve hem doğruyu görensin. Hiç mi dönüp kendine bakmazsın.
Biz neden böyleyiz, neden hemen yansıtırız. Aslında yansıyan apaçık kendi hatamızken, "o yaptı" diye parmağımızı utanmazca karşımızdakine doğrulturuz.
Tamam, bizim gibiler gıcıktır, mükemmeliyetçidir, hep yanlışı görür, tatmin olmaz, kronik sinirlidir, güzeli taltif etmez, normal karşılar da, kötüyü hep gösterip doğrulsun ister. Ama tamam bu kadar olun demiyorum da biraz da teraziniz doğru tartsın be birader. Ben buradan memleketin tüm ahvalinin iskeletini bulurum da, sinirlendim yine.
Öf.
Yazmıycam işte, ne haliniz varsa görün.
Not: Şaka len okuyucu, seviyom seni. Gel gitme, yorum yap. Korkma ;)