3 Haziran 2007 Pazar

Bir sınıflandırma denemesi


Etrafımızda birçok fikir var. Bu fikirlerin önderleri ya da bayraktarları oluyor genelde. Onlardan okuduğunuzda bir anda kendinizi o fikirlerin içinde hissedersiniz. Bir tek o fikir doğruymuş gibi gelir, diğer herşey yanlış sanırsınız. "Başka doğru olamaz, inanılmaz, evet işte bu!" dersiniz. Edebi deyişle o yolun yoldaşı, askeri oluverirsiniz hatta.
Ama işte komik olan şey şu ki, eğer bakabilirseniz her fikrin karşıtı, alternatifi, az biraz oynanmışı, değişmişi falanı filanı için de bu üst paragrafta dediklerimiz çalışır.
Fikir derken birçok farklı boyutta kullanıyoruz bu kelimeyi. İdeoloji de diyebilirsiniz, inançlar da, bilimsel teoriler de. Dikkat edilirse inançlar, ideolojiler, teoriler.. yani farklı fikirler çatışır hep.
O fikirlerin önderleri vardır, inançla yazarlar. Kendi çerçevesinde o kadar tutarlıdır ki yazılan yazılar, okuyan mest olur. Okuyan aşık olur, "en büyük fener, başka büyük yok" der hep. Komiktir bu. Bu sloganı atan, hayatın çarkının kurduğu farklı bir feleği yaşasa ve öbür adamı okusa o diğer fikrin bayraktarı olacaktı, haberi yoktur.
Daha komik birşey söyleyeyim, bazı fikir önderleri de bu yanılsama içindedir. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendileri de ötekileri, diğerlerini, karşıtları reddederler ya da farketmezler. Bu noktada da fikir yöneticileri devreye girer. Bunlar işleri gereği bu fikir bayraktarcıklarını manüpule(bunun Türkçe'si ne) ederler. Yazan adamları etmeseler bile oluşturdukları dalgayı ederler kendi amaçları için. İşleri budur, yönetmek, yönlendirmek, falan. Zavallı dünya bu senaryocuların çatışmaları arasında zaman buldukça döner kendi çapında.
Fikir adamlarının aşıkları, kurşunları mı? onlar kendi burnu bile olmadığı için başkasının burnunun dikine giden eylemcilerdir. O kadar.
Yalnız adamlar vardır, hem eylemci hem fikir sahibi. Onlara delikanlı denilebilir sanırım. Kelle koltukta sayılırlar.
Fikirleriyle yönetenler vardır, fikrin öneminin farkında olan ve gerekirse eylemci bile olan. Fikirleri bilen, yoğuran, en güzel tatların farklı tatların aynı tencerede birleşmesi ile olduğunu bilen. Onlar çok azdır sırtlarında fikirlerinin etki ettiği tüm güruhun sorumluluğunu yük olarak taşıyan. "Yüz yılda bir gelir" diye rivayet vardır haklarında.



Not1: Lütfen evet, konunun yine Fenerbahçe ile alakası yok, biliyorsunuz.
Not2: Bizde güzel laflar vardır, "Feleğin çemberinden geçmek, çarkına s.çmak, tekerine çomak sokmak" gibi, ya da "Oğlum aklın yok da burnun da mı yok koku almıyor" gibi, güzeldir.
Not3: Nereye koysak bunu. Direkler iyi sanırım.


13 yorum:

Çağlar dedi ki...

zuleyla 3/6/2007
karışık yorum

Bu yazıyı okuyunca hemen "Değerler sistemi olarak Hukuk'un sündürülmesi" yazına Banunun yaptığı yorumu ve senin ona verdiğin cevabı hatırladım... Şöyle söylemiştin:
"her bilginin kalıbı farklıdır, delikanlı olanı vardır, kaypak olanı vardır. puanlamayı iyi yapmak gerekir. Bir de, karşıtını bulmaya çalışmak aksak bir araştırmadır"

O zaman çok düşünmüştüm şu yanılgıya düşmemek için ("Bir tek o fikir doğruymuş gibi gelir, diğer herşey yanlış sanırsınız") neye göre bu değerlendirmeyi yapmak gerek diye...
Öyle ya benim de herkesin de kendine göre bir süzgeci var... Ama eleğin üstünde kalan taşlar herkeste farklı... Benim doğru,iyi dediğim diğeri için yanlış
kötü... Böyle bakıldığında herkes karşısındakini yanılsama içerisinde görüyor..
Sonra böyle düşünmenin gereksiz olduğunu farkettim... Çünkü tek bir iyi tek bir doğru yok... Önemli olan herşeyin kimsenin kötü diyemeyeciği kısmını bulup eleğin altına hep onları akıtmak...
İşte o tencerede pişen yemek böyle bir malzemeden yapılıyor sanırım...

O rivayetin bir de devamı vardır:
Öyleleri yüzyılda bir gelir ve dünya onların yüzü suyu hürmetine döner diye...

:P

Saygılar...

Çağlar dedi ki...

dolphinblue 4/6/2007
ufff kafam karıştı yine!

dur ben biraz daha okuyup anlamaya çalışayım, iyice özümsiyeyim bu yazıyı ondan sonra yeniden yorum yazmaya çalışacağım.

dikkat edersen çalışacağım dedim :) ne kadar anlayıp anlamayacağımdan emin değilim yani :))

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 4/6/2007
başlıksız

Lider dediğinin (Pergelin) bir ayağı - içe sinen, özümsenen ,emin olunan , hakkında kendine ait söylemi oluşturabilme yetisi içinde kabullenilen - sabit nokatada; diğer ayağı yetmişiki (kutsal metinlerdeki diğeri/leri ve bölünmüşlükte kullanılan 72 ve 73'e ve Mevlana'ya telmihen) millette gezinecek.

Yerini bilen ve onun farkındalığını sindiren, alemin de farkında olacak. Ama sabit nokta kendi yeri olacak. Buradan kendi yerli kodlarına hakim olmayan, kendi toplumuna etkiyene kaygısız kalan, kendi insanının derdini dert bilmeyen, dışarısını bilse de bilmese de fayda sağlayamayacaktır. Çünkü o sabit noktasını kaybetmiştir. Yersiz kalmıştır. Ondan lider olmayacaktır.

Bu yüzden kendini bilen, kendi değerlerini de bilecek, aynı toprağın, kültürün ve bir çok ortak değerin sahipliğini gönüllü üstlenecek ve yetileri el verdiğince kendine düşeni yapacaktır.

İşte yüzyılda bir geldiği rivayet edilenler ne ardlarından biri gelsin, ne adımız anılsın, ne de "ben" demişlerdir. Onlar sabitin de değişkenin de öyle bir farkındadırlar ki anlayan anlamayan herkesi felaha çıkarmayı görev bilmişler ve bunun için uğraşmışlardır.

Doğrunun ne olduğu bahsi yanında kendi doğrusunun içinde hapsolmuşluk vebası üzerine eğilsek yol alır mıyız bilmiyorum ama etrafa bakınca çoğunluğun kolay olanın peşe takılmak olduğu konusunda hemfikir olduğunu Manzarayı Umumiye göteriyor.

Çağlar dedi ki...

atalet 4/6/2007
=)

100 yılda bile gelmedi..
ya da geldiyse de..
daha 26 yaşında.. atılmadı mı hayatın içine..
ne atılıcak..
evde düşünüyodur kara kara her 100 yılda daha zor oluyo işim diye ..

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 4/6/2007
şimdi bakın, şöyle...

* Zuleyla:
"Çünkü tek bir iyi tek bir doğru yok... Önemli olan herşeyin kimsenin kötü diyemeyeciği kısmını bulup eleğin altına hep onları akıtmak... " demişsin. ilk cümle evet o açmazdan çıkmayı sağlayacak ipucu, ama bence önemli olan asgari müştereklere çekilip ehven-i şer'e teşne olmak değil... "Tek bir doğru yok evet", dedikten sonra "benim olmazsa olmazlarım budur arkadaş, benim özüm bunu ister arkadaş, benim gitmek istediğim yol budur arkadaş" diyebilecek dirayet ve kararlılık olmalı insanda. O kararlılığın başkasını ezmeyeceği kadar kibar bir sağduyuya sahip olarak ama sapmadan kendi yolunda ilerleyebilmek aranan kalıplı davranıştır.

* Dolfin:
Oku sen de, bünyeyi çok zorlama ama :)

* Banu:
"Aidiyet, Kader ve Köksüzler" yazımızın bir naziresi olmuş sanki bu yorum. Kendi doğrusunun kölesi olmak evet.. bilgi körlüğü diye inceleniyordu sanırım. Örgüt psikolojisinde de var. Evet efendim, sepet efendim'ciler bol olursa karar vericinin ertafında, karar verici olası hatalarını göremez oluyor mesela.
Fikirsiz eylemci çok olunca güdülen toplum oluyoruz işte.

* Atalet:
Dip yapmazsan yukarı yüzemezsin derler ama.. bilemiyorum. Aletli dalışta da eğer bir kez aşağı gitmeye başladı isen ve sınırı geçti isen geri çıkamazsın da derler.

Çağlar dedi ki...

atalet 5/6/2007
=)

ben yaş itibarıyla..
bi daha yüzeyi göremem sanırım..
ama elimden geleni yapıyorum..
dip yaşama alışılmasın
yeni bir tür oluşmasın
vurgun yenmesin diye de..
elimden gelen fazla bişe yok..
bi de son oranlar iyice sapıttı bak 400 den bahsediliyor..

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 5/6/2007
abla

* Atalet:
Normaldir, olabilir. Çiğ süt diyecem, bu lafın üstüne de kiloyla yazı yazarım felsefi olarak insanın özünde kötü mü yoksa iyi mi olduğuna dair tarihteki yaklaşımları falan da katarak ama... bizim özümüzü kesmeye gerek yok. Temel değerlerini koy ortaya, onları savun. Başka iş göremiyorum

Çağlar dedi ki...

eryol 5/6/2007
manifaturacılaştıramadıklarımızdan mısınız ki de?

"Bunlar işleri gereği bu fikir bayraktarcıklarını manüpule ederler"
İlkin, kelimenin Türkçe'de doğru yazılışı maniple imiş (ben manipule olarak biliyordum, öğrendim) (Kaynak 1).

İkincisi, kelime Fransızca'dan doğrudan geçiş yapmış:
manipulate:
1. oynama yapmak, el ile işletmek, idare etmek, hile yapmak.
2. beceriyle kullanmak. ustalıkla yönetmek. kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek. etkilemek.
3. el ile işletmek. beceriyle yapmak. ustaca idare etmek. hile karıştırmak.
4. işlet, işle.
(Kaynak 2)

Buna göre, kelime çok anlamlı, senin cümlende hangisini koymak gerekir, seçmen lazım. Bence 2 nolu açıklama oturuyor, ama biden fazla kelimeyle açıklamak icap edecek:
"Bunlar işleri gereği bu fikir bayraktarcıklarını kendi amaçları doğrultusunda beceriyle yönlendirirler"

Diğer tanımları denediğimde, kelimenin getirdiği sinsilik, hinlik, arkadan iş çevirmecilik gibi anlamlarını kaybettiğini farkettim, "kendi amaçları doğrultusunda" tanımı bu anlamı yakalıyor.

Peki, bu durumda bir kelimenin karşılığı birkaç kelime olması durumunu hazmetmemiz mi gerekiyor, yoksa bu anlamları taşıyan yeni bir kelime mi üretmemiz gerekiyor? İşte bu noktada TDK'ya yeniden başvuruyoruz, işte GTS (Güncel Türkçe Sözlük) den alıntılar:

1. maniple
isim (mani'ple) Fransızca manipuler

Telgraf işaretlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç, manipülatör.

2. manipülasyon
isim (manipülâsyon) Fransızca manipulation

1 . İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri hâlde etkileme veya yönlendirme.
2 . Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme.
3 . (ekonomi) Varlıkları yapıcı, açıklayıcı ve yararlı bir biçimde kullanma işi.

3. manipülatör
isim (manipülâtör) Fransızca manipulateur

1 . Manipleyi kullanan kimse.
2 . Maniple.
3 . (sıfat) İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri hâlde bilinçli ve amaçlı olarak etkileyen.

(Kaynaklar 3, 4, 5)

Manipülasyon kelimesinin birinci tanımı tam oturdu. O halde, bu kelimeyi hazmedip, "manipülasyon yapmak" şeklinde fiil halini kullanmak benim aklıma yattı.

Budur.


Kaynaklar:
1. TDK Yazım Klavuzu; http://www.tdk.gov.tr/TR/YazimKlavuzu.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E7607F
2. Çevrimiçi Sözlük; http://seslisozluk.com/?word=manipulate&go_search=Search
3. http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E7607F&KELIME=maniple
4. http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E7607F&KELIME=manip%C3%BClasyon
5. http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF3FB36B5C02E7607F&KELIME=manip%C3%BClat%C3%B6r

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 5/6/2007
kelime işleri

* Eryol:
Abi biliyosun birebirde çok pisimdir, ağzım bozuktur :)
Ben normalde bu kelime yerine direk "gütmek" derdim de, kaba olur, hanımlar falan var, ayıp olur diye demedimdi :P

Saygılar ve teşekkürler.

Çağlar dedi ki...

atalet 7/6/2007
=)

cesur gördüm seni çağlar..
gergin hocaya nı güvendin ??
=D
ama o önce kendini kurtarmaya çalışırken..
sana faydası olabilir mi bilmem =)

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 7/6/2007
Atalet'e cevap

Sanırım Gergin abim dahil kimse kızmaz vereceğim şöyle bir cevaba:
Her koyun kendi bacağından asılır
ve dahi
Demirden korksak trene binmezdik
Ya da
Kuştan korkan darı ekmezmiş
:)

Çağlar dedi ki...

sarkuteri 11/6/2007
en temel soru..

İnsanın ömür boyu tek bir fikrin boyunduruğu altında kalmaması da fikirlerin ne kadar değişken ve aslında çürüyebilir olduğunun kanıtıdır.

Ama bunların yanında ortalama olarak her devirde uygulanabilen oturaklı felsefeler de vardır. Olmalıdır, olmazsa insanlar kaosa sürüklenebilir. Mesala çok basitinden var bir tane: Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapma... Bu her zaman adelet, sağlamlık ve anlayış getiren bir kabuldür. Nice güzel felsefeler, sanatlar, bilimler üretmiş bir çok büyük adam vardır ama bu basit adillik süzgecinden sınıfta kalabilirler. Bir düşününce, aslında sınıfı geçen kaç insan evladı vardır ki? Ben şahsen ara sıras tökezlerim...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 12/6/2007
en temel cevap

Yecaittin Yecoğullarından'a cevap vermek için yazılıyor bu yorum. konu kısmında yazdığıma inanıp hayatın anlamını şuraya yazıvereceğim sanmadınız di mi. yok bende öyle birşey.

Herkese uyan felselefer... evet, bunlar kara gün dostu kurtarıcı felsefeler evet...