Bu nasıl bir yazı olacak hiç bilmiyorum. Nereden çıktı şimdi bu ki de
demeyin. Ben de bilemiyorum. Geldiği gibi yazacağım ve karmakarışık ve
kısa ve uzun ve anlaşılmaz olacak muhtemelen.
Birşeyler hakkında karar verebilmek için o şeylerin illa ki
yaşanmasının gerekmediğini düşünürüm ben. Yani önümüzde yollar vardır,
o yoldan gidince ayağımıza diken batacak mı düşüncesi bende daha hiç o
yola girmeden oluşur, batacak hissi ağır basarsa hiç girmemeyi
düşünürüm. Bazılarınız belki şimdi bu noktada kaçak oynamak, tırsaklık
gibi kavramları içinden geçirecektir. Zira bunlar bana yapılan yoğun
tenkitlerdendir. Ama ben burada açmaya çalıştığımın birazcık daha
farklı birşey olduğunda sabitim. Anlatayım. Mesela çok basit başka bir
örnek var hayatımda. Yurtdışı. Hani şöyle bir silkinsek, gözümüzü
karartsak, hadi desek bir şekilde kapağı avropaya ya da cıncık gibi
yeni dünyaya atacağımız bir altın bileziğimiz var kolumuzda, babamız
sağolsun. Hani kendimi şişirmek için demiyorum. Bana özel birşey de
değildir herhalde. Yerimde başka bir insan evladı olsaydı, onun da
benim gibi geçeceği basit yaşam evreleri sonucunda bir noktadayı işte.
O noktadan da canımız istese atlayıvereceğimiz canti memleketler
kucaklarını açmış bizi bekliyorlar. (Ha onların kucaklarını hangi
amaçla açtıkları, huoop kucağa oturtup oturtmayacakları ayrı mevzu)
Yapan arkadaşlar da var iki özgeçmiş nikelajlısından, iki uzaktan
mülakat, birkaç da tanıdık... tamam. Bu anlattığım noktadan bir ileriye
atlamamanın birçok nedeni olabilir. Ben bir taneciğinden bahsetmek
istiyorum. Nasıl desem bilmiyorum ama, eğer gidersem ben oralarda
mutsuz olacağımı biliyorum. Nasıl demeyin; biliyorum işte,
hissediyorum. Dahası var mı birader, içim almıyor işte böyle bir
olasılığı. Yani salt mantık silsilesi ile defteri önümüze alıp
getirileri, götürüleri, iyi yanları, kötü yanları listelesek, ölçüp
biçsek tartsak bir sonuç bulacağız ya. Ben onların hiçbirini yapmadan,
sadece diyorum ki kötü olacak işte. Diken batacak ayağıma. O kadar.
Unutmayın mantık çerçevesinde değerlendirmelerin de öznel yanları
vardır, onu yadsımıyorum.
Derdim yurtdışına gidip gitmemek de değil ha. O sadece bir örnek ve o konuda kararım da belli.
Ben burada sanırım karar verme süreçlerinden bahsediyorum. Evet öyle
yapıyorum. Arkadaş bi ben varım şu dünyada bana ait olan. Ki onun da
mülkiyetinin koşulsuz bende olduğu da garanti değil. Hadi biz ona
icracı müdürlük diyelim. Madem müdür benim ve kararlar almam gerekiyor,
neden kararlarımı nasıl aldığım sorgulanıyor ki. İstersem bin yıl
düşünür onlarca anket yapar, onları bilim kurullarında tartışır,
kamuoyuna sunar, referandum yapar ve bir karara varırım, istersem de bu
böyle olacak kardeşim, kaynak da aha üstüne oturduğum yer derim.
Diyemez miyim. Bence diyebilirim. Ben bence bunu diyebiliyorsam, size
ne oluyor kardeşim, yani size soran mı var. Yok. O zaman niye tenkit
ediliyorum.
Şunu yapsana bak sınıftan bu bunu yapmış. Yapmayacam len, keyfimin kahyası mısın.
Bunu böyle etsene öbüt şirket böyle konuşmuş. Etmeyecem, ben anca tuvalete ederim, yersen.
Onu öyle yapıp, ordan bunu çıkarıp, bunu buraya sokup, çıkanı sıyırıp
kayırsana. Kayırmayacağım ve seni de bunun sebebini açıklayacak kadar
adam yerine koymuyorum, defol.
Bırakın kardeşim beni, gerçekten bunalıyorum. İşemeyecem; mesanem
patlasın istiyorum belki. Sıçmayacam; bok çuvalı olarak anılmak
istiyorum belki. Konuşmayacam; canım yanıyor belki. Sevişmeyecem;
sonrasını hiç çekemiyorum belki.
Belki ben kendim dahil herşeyden sıkıldım, sıkılmadığım bir hal için de
çalışmalarımda kimseden yardım istemiyorum. Olamaz mı. Yardım
istediğimde çok mu yardım aldım, anamın karnından topluca mı çıktık.
Selam vermek istediğimde aldınız mı selamımı. Bırakın, ben kendim
keserim göbek bağımı. Dolayısıyla da demem o ki, karşımda durma,
arkamdan kaktırma. Gerçekten yanımdaysan omuz ver. Yoksa valla zaten
karar vermek bir o kadar zor, kasılıp çıkardıklarımızı beğenmemezlik
etme. Ben bi başımayım zaten, beğenmiyorsan da ense traşını görelim.
Yoktan bir çıkarınca eşitliğin benim olduğum tarafı hiç mi hiç
etkilenmiyor kardeşim.
Getirin dnr emrini, hemen imzalamak istiyorum. İmzalayayım ki ondan
sonra rahat rahat domates mi yetiştirecem, ne iş işleyecem keyfime
bakayım.
Not: Biliyorum hiç birşeye benzemedi, anlatmak istediklerimi de
anlatamadım ama ne yapalım böyle bu da. Zaten uyarmıştık başta, değil
mi.