İnsan kendisini çok özel sanıyor bazı zamanlarda. Lan ne biçim herifim
be, öyle bi çeşitim ki dünyada bir eşim yok, olsa öküz sabanına koşacam
diyor. Sanırım kendisini çok inceleyen insanlar değiştirip
düzeltemedikleri için önce kabulleniyor, sonra da kutsuyorlar
kendilerine dair tespitlerini. Hemen bir sonraki adım da yüceltmek ve
isim koymak. "Üzgünüm, ben böyleyim, kendimi korumak için yapabileceğim
tek şey bu, benim duvarlarım var ve çok kalın. Sana özel değil, hep
böyle. Çok incitiliyorum yoksa" Pek hoş bir betimleme, değil mi. Okuyan
vay anasına diye yorumlayabilir. Ama yorumlamayabilir de. Çok özel bir
yaklaşım değil bu tırnak içindeki. Her insan böyle olabilir. Her
insanda kendisini sakınma güdüsü gelişmiş olabilir. Yani demek
istediğim bu tırnak içi o kadar da özel biri değildir. Herhangi biri
gibidir. Önemli olan kendini yüceltip şişirmeden, bu hissin de normal
bir insani hal olduğunu sağduyulu bir şekilde tespit edebilmek kendinde
sanırım. Ancak o zaman bu duvar mecazının faydalarını, zararlarını
inceleyebilir kişi.
Şimdi girizgahı yaptığımıza göre ayrıntılandıracak olursak duvar
mecazı şu: Kişinin kendisine dair özel saydığı bazı şeyleri dışarısı
ile paylaşmaması durumu. Bu tarif eksik olabilir. Çünkü dikkat edilirse
bu tarifin dili o dışarıda bırakılanların dili imiş gibi farkettiniz
mi. Kişinin kendisi dışında diğer tüm insanlar yani. İlgili duvar
kişinin kendisini koruma mekanizması.
"Ben zamanında çok üzüldüm ve yıpratıldım, artık kendimi korumak
için insanları belli bir noktada tutuyorum. Daha ileriye geçmelerine
izin vermiyorum. Özümü kendi istediğim gibi saf tutacak bir duvar bu. O
kadarına karışılmasını istemiyorum. Belli birine karşı bir korunma
değil bu, herkese karşı böyleyim."
İstenirse bu durumu anlatmak için yukarıdaki paragraftan çok daha
ağdalı edebiyat kesilebilir. Aşağı yukarı böyle birşeydir bu yazının
konusu olan şey. Ya da belki karşı taraf; "Ya neden içine girmeme izin
vermiyorsun, niçin özellerini benimle paylaşmıyorsun, niye beni
kendinden uzak tutuyorsun, aç bana kendini" gibi şeyler de diyebilir.
Konuyu iki taraftan da incelemek faydalı olacak. Savunan, incinmekten
korktuğu için böyle davranıyordur. Ya da cesur değildir. Saldıranda ise
hakim duygu merak olmalı.
Savunanın olası kaybı saldırandır. Saldıranın olası kaybı da savunan. (Bak burası komik aslında)
Olası hatalar da şunlar: Savunan pek matah birşeymiş gibi sakladıkça
gelişimi engellemiş olur kendinde. Savaşın klasiğidir, iyi savunursan
duvarı nasırlaştırırsın daha fazla. Saldıran da çok da gerekliymiş gibi
girince anlamsızlığı farkeder.
Esnek ve rahat olmak lazım, hiçbirşeyi hakkından çok zorlamamak lazım.
Olursa olur, olmazsa olmaz. Olursa olacağından olmuştur. Olmazsa
olmayacakmıştır.
Savunanın davranışına biz, gizlilik/belirsizlik/meçhullük vasıtası
ile güvenlik(security by obscurity) ya da saklayarak güvenlik sağlamak
diye isim veriyoruz. Saldırana ise kedidir kedi diyoruz. He ama
biliyorsunuz insanın başına gelen ya meraktan ya kürekten.
E
biz senin ne dediğini anlamadık, bir tarafa da meyletmemişsin
diyenlere; "E o kadar direk diktik, boşa değil ya. Aralarına da duvar
örmek lazım ki kişinin benliğinin evi ortaya çıksın." diye cevap vermiş
olalım son paragrafla.
Not: Şöyle de bir şarkı var ilham verici sınıfında. Geçen yine denkgeldi.
http://www.youtube.com/watch?v=gTh4xU_BHBc