2 Şubat 2008 Cumartesi

Gündem sömürüsü


Takipçiler farkındadır, burası pek bi etliye sütlüye dokunmaz görünür. Şöyle bir bakan "pek lümpen be" bile demiştir muhtemel. Okuyorum iddiasındaki de "farklı, sıradışı" felan diyerek açık edebilir belki bu fikrin kuzenlerini.
Özünde yazan kişi olarak ben anlaşılamasam da çok da yakından irdelediğimi düşünürüm gündemi. Ha anlatmayı becerememekteyim, orası kabul edeceğim bir gerçek. Yapıcı tarafından(kemiksiz yani) eleştiriler de alırım, "daha anlaşılır yaz, amacına ulaş" diye. Yapabilsem olacak da, yapamıyorum işte.

Bugünlerde birçok gazete köşe yazarının da incelediği gibi, artık yorumlanamaz, incelenemez, etkileri değerlendirilemez, hatta bırakın bunları, takip bile edilemez hızda gündem değiştiriyoruz. Çene ishali olmuş gibi millet, neresini tutacağız belli değil. Fil girmiş züccaciyeciye, mabadı sallandıra sallandıra geziyor, bi halt da alacağı yok da, endam gösteriyor. Hangi birini tutmaya çalışacaksın ki devrilen çamların. Yani bunu bile yaptılar. Denilen ve gündem başlığı olan lafları satır satır listeleyip, her birine birer satır doğrusunu yazıp başetmeye çalıştı yazarlar, o bile olmadı. Anacım bunlar nasıl sçıyorlarsa, silsen de izi kalmakta. Yani ayıp olacak ama güvercinlere, onlardan bile becerikliler bu konuda çene ishallilerimiz. Yani son bir ayda gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan anlıyorum ki, eğer Japon olsak en az on harakiri izlemiş olurduk, ya da ne bileyim hepimiz şaşırmış Hollandalı olsak k.ip-ne.yim ama seviyorum, istifa ediyorum lafları görmüş olurduk. Anlatamadım işte ama böyle birşey. Konuş konuş bitiremediler.

Biliyorsunuz başka bir seride irdeledik, iletişimde(burada konuşmayı bir alt kolu olarak aldım iletişimin) "ne anlattığınızdan çok nasıl anlattığınız önemlidir, hatta ne anlatmadığınıza da dikkat edilmelidir aslında" gibi küçük sonuççuklara varmıştık. Şimdi bu kadar konuşulunca diğer hiç bi işe vakit kalmıyor ve yapılmayan işlerin de üstü örtülüyor gibime gelmeye başladı. Ya da yapılan işlerin üstü de örtülüyor olabilir pekala. Yani azıcık bi iş beceriyorlar, onu da yanlış işi yanlış yaparak ediyorlar, üstüne de kum atıyorlar kedi gibi galiba; Diyorum, ne dersiniz.

Çingeneleri ve diğerlerini çok severim, ve hatta böyle ayrımcı lafların koşutunu, daha reel politik olanlarını aramak da isterim lakin tam da burada "Merd-i kıpti şecaat arzeder iken sirkatin söylermiş" diyesi gelmekte insanın apansız.

Hani gündem ya yazının gündemi, zaman tam adı haber olan ama haber niyetine hiçbirşey bulamadığım şeylerin zamanı iken hızlı hızlı geziniverdim aptal kutusunun içinde. Biri diyor ki onbinler, iki adım ötede öbürü de diyor ki yüzbinler. Hadi bugün özlü sözlerden gidelim, bizde adama "ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da dayak yememişsin" diye sorarlar yekten.Bu ne iştir kardeşim. Senin o reklamlardan aldığın paraların yüzü suyu hürmetine bari, azıcık işine saygın yok mu. Ya işini yapamıyorsun, uyduruyorsun ya da hesap peşindesin. Uzatıyorum evet, ama açıkçası şöyle basit şekilde özetlenmiş zamanında "gaflet ve dalalet(delalet değil) ve hatta hıyanet" diye. Seçin birini kardeşim de, bilelim kimlerle aşık attığımızı.

İş bilmez diye naif tarafından yaklaşalım. İşte o zaman da en yaman tarafına denkgeliyoruz sorunun. İşi bilen değil bilmeyen yapıyor. Yani liyakat sorunu var. Yazık ama şu laf da edilmiş çok önce ve bugünün baş ağrılarının baş üstüne koyacakları kişi tarafından "işi ehline vermek" diye. Ama nerde. büyüğe vefa sözde kaldıktan sonra. Ha ne diyorduk, işi bilmeyen yaptığında o iş yanlış yapılır anacım. Herşey yanlış olur. İşi yapamadığında kapatmak için işi yanlış yaptığını göreceklerin gözünü başka yere çevirtirsin onları kayırarak. Adam ayırırsın. Yaltakçı olursun. İşler olmazken oluyormuş gibi edersin. İşte o zaman da yaşadığın ve memleketin en büyüğü olan şehrinin yüzde altmıştan fazlası kaçak olur. Şehrin diyorum, tüm şehrin. Eğer bunun farkına varırsan çok daha net görmeye başlarsın bizle en patlayanından maytap geçildiğini. Adam işini yapamıyor ki, yetişemiyor. Belki yetişmek istemiyor ya da yetişirse başkalarının ayağına basıyor olacak, o kadarı hak almak olacağından girmeyeyim ama arkadaş... ne diyeyim. Tüm şehrin... hepsinin... yarıdan fazları aslında şehircilik adına yürümesi gerektiği gibi yürümemiş. Yok olması lazım aslında. Şehrin bu kadar büyümesine birşey demem ama sen bu büyümeye nasıl yetişemezsin arkadaş. Hadi bu bahsi de kapatıp daha derine inelim. Bu iş bilmezlik ve yapamamazlık neden kaynaklanıyor diyelim.

"Eğitim şart" diye alay klişeleri üretti değil mi bu toplum, sağolsun. Biz bunu alay konusu ederken adam aldı başını, başörtüsünü yürüdü. Eğitim şart evet gerçekten, biz bunu alay konusu olarak irdelerken aslında daha "evet şart" ve "hayır şart değil" arasında bocalamakta olduğumuzu kaçırdık. Aslında bu noktayı çoktan geçmiş ve nasıl eğitim demeye başlamış, çözmüş ve uygular olmadı idik. Uygular olmalı idik ki o iş bilmez iş yapıcılarımız iş bilir insanlar olaibilsinler eğitimleri süresince. Ama olmayınca olmuyor. Hiç bir yapı beklemez ki senin ona yetişmeni, o gider, sen seğirtirsin arkasından. Olayı yönetemezsen ezilirsin işte. Kriz yönetimi okumak lazım. Ha ben okumadım ama kırbadan sallasam tutar sanırım: "Her şeyde ve her yerde olduğu gibi, sosyal yapılarda da hiç bir zaman boşuk oluşmaz, boş bırakılan yer hep doldurulur alternatifi tarafından". Sen konuyu yönetemezsen başkası yönetir, sen eğitemezsen istediğin gibi, başkası eğitir, sen konuşmazsan başkası konuşur, sen yazamazsan başkası yazar. Sen hakkı hukuku dağıtamazsan başkası dağıtır ya da dağıttırır, sen özgürleşemezsen, gelir biri, özgürleştiriverir makattan. Biz buna da başka birşey diyoruz ya gerdek ve dış kaynak kullanımı ile ilgili, şimdi demeyeyim burada düzünü, ayıp oldu, daha çok olacak.

İşini doğru yapan adam üretmeliyiz(biliyorum sert ama adama ürün gibi yaklaşmak, onu bile beceremedik daha)
Toplum denen saat çok ama çok karmaşık bir dişli sistemi. Ağır yürür. Çok uzgörülü, çok planlı hareket etmek gerekir. Yoksa boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya. Bakın yine toplumla ve eğitimsizlikle ilgili trajik birşey söyleyip mızırdanmayı bırakayım bu seferlik: Biz memleket olarak yaşamamız için gereken enerjinin yüzde kırkbeş kadarını sadece ve sadece ekmekten alırmışız. Bunun da lafı var hani ekmek yemezsem doymam diye, o hesap. Ama aynı zamanda her gün ürettiğimiz on ekmeğin birini çöpe atarmışız. Komik değil mi. Hani sıçana kadar yiyor da arttırıyor olsak hepimiz, anlayacağım, sadece işini bilmeyen fırıncılarımız var, ellerinin ayarı yok diye ama, acımızdan geberiyoruz, o da ortada. Demek ki sorun var toplumsal olarak da işbilmezlik dışında. (Acaba batının ahlaksızlığını aldıktan sonra mı elde edildi bu oran. Ahlak eğitimimiz çok mu iyiydi.) Onda bir az göründü değil mi. Şöyle anlatayım, her gün 13 (yazı ile onüç) milyon adet ekmeği çöpe atarmışız. Kutsal olanı hani. Yere düşünce öpüp başımıza değdirdiğimiz ve en azından kuşlar yesin diye duvara koyduğumuzu. Onüç milyon somun.

Afiyet olsun.

Not: Sayıları net hatırlamıyorum, onüç değil de oniki ya da onbeş olabilir. O kadarı için affedin.


8 yorum:

Çağlar dedi ki...

hbasak 3/2/2008
ben kaçarım gündem kovalar..

Ben de tam bunun için uzak duruyorum gündemden...gündemdekiler hakkında çene yarıştırmaya başlayınca ishal olup işini iyi yapmaktan uzağa düşme korkusundan...bir de yapay çatışmaları, çekişmeleri gereksiz ortamlara taşımak istememekten...Yalnız şu pazar günleri yok mu....Bir tek pazarları azcık gazete karıştırıyorum o zaman da fillerle çarpışıyorum, devirip döktükleriyle karşılaşıyorum, olan benim pazarıma oluyor...

Çağlar dedi ki...

atalet 3/2/2008
.

neden bilmem..
kedidir kedi.. diyesim geliyo..
ne kendimin..
ne de kimsenin gülmeyeceğini bile bile..
kim sana lümpen diyebilir he..
kimse..

Çağlar dedi ki...

veroçka 3/2/2008
...

insanın tek yorulmayan organı diliymiş.

üstüne üstlük dil çalıştıkca açılır.

açıldıkça söylermiş.

gündem mi.

ülkenin gündemi mi

niye komik gelirki.

ama seda sayan evlenmiş.

bunu takip ettim

gerci evlendiği çocuğun adını çıkaramıyorum.

bide başını örtüp kıçını açma meselesi var ama.

benim mevzum o değil.

bu anlaşılamama konusuna gelince

suç senin değil sana meğil verendedir

diye bir türkü bilirim ben

sende bil emi

Çağlar dedi ki...

somebuddy 4/2/2008
heyt be

akmışsın işte.. çağlamışsın hatta.. hani bir su kaynağı tıkanır önce de, sonra bir anda patlar ya.. öyle işte.. pırıl pırıl parlıyor bu yazı.. göz kamaştırıyor adeta..

"işi bilmeyen yaptığında o iş yanlış yapılır anacım"

ve bu bir yanlışlar zinciri doğurur ayrıca Çağlar.. iyi bilmeyen, yanlış yapan, yanlış adamları istihdam eder altında.. bilene değil, bilmeyene verir payeyi.. o da yanlış yapar sonra.. bu yanlışlar sarmalında doğrular bir bir çiğnenir.. ve iki ileri bir geri yavaş yavaş ilerleyen bu sarmal, zamanla hep gerilemeye başlar.. sarar, boğar, öldürür..

ha bir de, hani o kutsal ekmek var ya.. öpüp 3 kere başımıza koyduğumuz.. o sofralara helaliyle gelse, ayni rahatlıkla zaten gidemez çöpe..

ha bir de unutmadan..

eğil eğiiil... alnında öpüjeeeem :)

Çağlar dedi ki...

farmau 4/2/2008
...

Dün okudum hemşerim bu yazını ve buğün dedim ki çağlar haklı yaw millet çene ishali olmuş gidiyor herkes ,herkes her konuda konuşuyor yazıyor ,konu nedir bilmeyen bile ortama bir harala gürele katıyor ki sorma gitsin.Ve ellerine sağlık bu kadar uzun bir o kadar derin bir gözlemi öyle akıcı öyle anlaşılabilir anlatmışsın ki hani demiştim zamanın birinde snein yazıların üç boyutlu diye ,zannederim ki yanılmamışım.Son zamanlarda gündem için yazılmış ama gündemi aşıp zamana yayılmış ender yazılardan biri idi.:)
Hadi Çağlarım bilirim hemşerim durmak yok yazmaya devam:)

bi de yine senden bir sürü deyim,söz,cümle ve atasözü öğrendim :9 sağol...

bir de

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 5/2/2008
güdük kalmış ama ne yapalım, toplayalım bari

* Başak:
Yok yok, pazara birşey olmaz. Bale dedin ya sen.. Aklıma filin bale pabucu giymiş hali geldi, gülemedim :)

* Atalet:
Kedi değilse de lavuktur, görür anasının örekesini.

* Veroçka:
onur, çocuğun adı onur herhal. Ama onur'un o'sunu büyük yazamadım. Bi de yürek de yorulmaz gibime geliyor. Onu da bilelim mi. Türküye bakıyorum.

* Sambadi:
Süperim ben. Harika yazıyorum :P

* Farmau:
Ya evet, baktım da... Biraz eski dilli yazmışım gibi. Ama ne yapalım kendi cümlelerim yetmiyor. Büyüklerden rol çalmam gerekiyor derdimi anlatabilmek için :)

Çağlar dedi ki...

sarkuteri 10/2/2008
çene ishaline limonlu kahve

yalnız kahve türk kahvesi olacak ve tabi ki toz halinde.
limon o kaşık dolusu acı şeyin tadına katlanabilmek için...
bunu yuttuğunda bişecik kalmaz.

tabi bu sözüm sana değil, işi gücü bırakıp gündem kavgalarında kılıç tokuşturanlara...

gerçekten iyi geliyor, on dakikada kurutuyor hem bağırsakları hem de gevşeyen çene kemiklerini.

eline sağlık, ek yarar olarak bazı bilmediğim deyimler öğrendim yazıdan, o da benim karım.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 10/2/2008
daha çok olsa

* Yec:
O deyimler, sözler daha çok gelse aklıma, yazı akıverse, kayıverse hemen mideye. Ama olmuoyr işte hep. O nedenledir ki bazen sizleri yoruyorum ne dediğimi anlatmaya çalışırken, kusura bakmayın artık.