10 Ekim 2007 Çarşamba

Bir uyumsuzluk hali

Bu nasıl bir yazı olacak hiç bilmiyorum. Nereden çıktı şimdi bu ki de
demeyin. Ben de bilemiyorum. Geldiği gibi yazacağım ve karmakarışık ve
kısa ve uzun ve anlaşılmaz olacak muhtemelen.



Birşeyler hakkında karar verebilmek için o şeylerin illa ki
yaşanmasının gerekmediğini düşünürüm ben. Yani önümüzde yollar vardır,
o yoldan gidince ayağımıza diken batacak mı düşüncesi bende daha hiç o
yola girmeden oluşur, batacak hissi ağır basarsa hiç girmemeyi
düşünürüm. Bazılarınız belki şimdi bu noktada kaçak oynamak, tırsaklık
gibi kavramları içinden geçirecektir. Zira bunlar bana yapılan yoğun
tenkitlerdendir. Ama ben burada açmaya çalıştığımın birazcık daha
farklı birşey olduğunda sabitim. Anlatayım. Mesela çok basit başka bir
örnek var hayatımda. Yurtdışı. Hani şöyle bir silkinsek, gözümüzü
karartsak, hadi desek bir şekilde kapağı avropaya ya da cıncık gibi
yeni dünyaya atacağımız bir altın bileziğimiz var kolumuzda, babamız
sağolsun. Hani kendimi şişirmek için demiyorum. Bana özel birşey de
değildir herhalde. Yerimde başka bir insan evladı olsaydı, onun da
benim gibi geçeceği basit yaşam evreleri sonucunda bir noktadayı işte.
O noktadan da canımız istese atlayıvereceğimiz canti memleketler
kucaklarını açmış bizi bekliyorlar. (Ha onların kucaklarını hangi
amaçla açtıkları, huoop kucağa oturtup oturtmayacakları ayrı mevzu)
Yapan arkadaşlar da var iki özgeçmiş nikelajlısından, iki uzaktan
mülakat, birkaç da tanıdık... tamam. Bu anlattığım noktadan bir ileriye
atlamamanın birçok nedeni olabilir. Ben bir taneciğinden bahsetmek
istiyorum. Nasıl desem bilmiyorum ama, eğer gidersem ben oralarda
mutsuz olacağımı biliyorum. Nasıl demeyin; biliyorum işte,
hissediyorum. Dahası var mı birader, içim almıyor işte böyle bir
olasılığı. Yani salt mantık silsilesi ile defteri önümüze alıp
getirileri, götürüleri, iyi yanları, kötü yanları listelesek, ölçüp
biçsek tartsak bir sonuç bulacağız ya. Ben onların hiçbirini yapmadan,
sadece diyorum ki kötü olacak işte. Diken batacak ayağıma. O kadar.
Unutmayın mantık çerçevesinde değerlendirmelerin de öznel yanları
vardır, onu yadsımıyorum.



Derdim yurtdışına gidip gitmemek de değil ha. O sadece bir örnek ve o konuda kararım da belli.



Ben burada sanırım karar verme süreçlerinden bahsediyorum. Evet öyle
yapıyorum. Arkadaş bi ben varım şu dünyada bana ait olan. Ki onun da
mülkiyetinin koşulsuz bende olduğu da garanti değil. Hadi biz ona
icracı müdürlük diyelim. Madem müdür benim ve kararlar almam gerekiyor,
neden kararlarımı nasıl aldığım sorgulanıyor ki. İstersem bin yıl
düşünür onlarca anket yapar, onları bilim kurullarında tartışır,
kamuoyuna sunar, referandum yapar ve bir karara varırım, istersem de bu
böyle olacak kardeşim, kaynak da aha üstüne oturduğum yer derim.
Diyemez miyim. Bence diyebilirim. Ben bence bunu diyebiliyorsam, size
ne oluyor kardeşim, yani size soran mı var. Yok. O zaman niye tenkit
ediliyorum.



Şunu yapsana bak sınıftan bu bunu yapmış. Yapmayacam len, keyfimin kahyası mısın.

Bunu böyle etsene öbüt şirket böyle konuşmuş. Etmeyecem, ben anca tuvalete ederim, yersen.

Onu öyle yapıp, ordan bunu çıkarıp, bunu buraya sokup, çıkanı sıyırıp
kayırsana. Kayırmayacağım ve seni de bunun sebebini açıklayacak kadar
adam yerine koymuyorum, defol.



Bırakın kardeşim beni, gerçekten bunalıyorum. İşemeyecem; mesanem
patlasın istiyorum belki. Sıçmayacam; bok çuvalı olarak anılmak
istiyorum belki. Konuşmayacam; canım yanıyor belki. Sevişmeyecem;
sonrasını hiç çekemiyorum belki.



Belki ben kendim dahil herşeyden sıkıldım, sıkılmadığım bir hal için de
çalışmalarımda kimseden yardım istemiyorum. Olamaz mı. Yardım
istediğimde çok mu yardım aldım, anamın karnından topluca mı çıktık.
Selam vermek istediğimde aldınız mı selamımı. Bırakın, ben kendim
keserim göbek bağımı. Dolayısıyla da demem o ki, karşımda durma,
arkamdan kaktırma. Gerçekten yanımdaysan omuz ver. Yoksa valla zaten
karar vermek bir o kadar zor, kasılıp çıkardıklarımızı beğenmemezlik
etme. Ben bi başımayım zaten, beğenmiyorsan da ense traşını görelim.
Yoktan bir çıkarınca eşitliğin benim olduğum tarafı hiç mi hiç
etkilenmiyor kardeşim.



Getirin dnr emrini, hemen imzalamak istiyorum. İmzalayayım ki ondan
sonra rahat rahat domates mi yetiştirecem, ne iş işleyecem keyfime
bakayım.



Not: Biliyorum hiç birşeye benzemedi, anlatmak istediklerimi de
anlatamadım ama ne yapalım böyle bu da. Zaten uyarmıştık başta, değil
mi.



17 yorum:

Çağlar dedi ki...

xLethex 11/10/2007
olmuş

Çağlarcım olmuş. Belki de tıpatıp aynı şeyleri hissettiğim için olmuş. Benim de içim dökülmüş oldu okuyunca bunu.
sağ olasın

Çağlar dedi ki...

isimsiz 11/10/2007
toplumdan geçtik te

... anne baba dediimiz, eski ev arkadaşlarımız pek bir içindeler hayatımızın. Olmalılar bir miktar, hiç olmamaları da bizim toplumsal düzene aykırı... Fakat, onlara bu yazının ana fikrini çat diye apaçık söyleyemiyoruz, çünkü ne bileyim, borçluyuz onlara biraz. Çok belki. Çok evet...

Çağlar dedi ki...

alpernatif 11/10/2007
......

Sen Ruanda işini fazla mı ciddiye aldın ne

Çağlar dedi ki...

birdemetmavi 11/10/2007
anladık biz seni ..

tıpatıp aynı değil tabii..
farklı şekillerde yaşıyoruz bazı şeyleri ..
sorunlar aslında birbirine çok yakın..
ben iyi bayramlar dilemek için gelmiştim ..
olar mı ?

Çağlar dedi ki...

atkadehielinden 11/10/2007
.......

bayramın kutlu olsun ...
ii bayramlar..

Çağlar dedi ki...

pelinsworld 11/10/2007
:))

yazını sonra evirire çevire okuyacağım

MUTLUUUU BAYRAMLARRRR :)


** amasra iyi fikir, gidin bence :) eğer gitmezsen şayeettt :) mutfakta yeni icatlar gerçekleştirip paylaşırsan neşelendirmiş olursun bizi :)
sevgilerrr

Çağlar dedi ki...

somebuddy 11/10/2007
seçme-ce

Yaşanacak sadece bir hayatımız varsa eğer onun hakkını verebilmeliyiz diye düşünenlerdenim.. Ki bundan sadece her anı kelebekler gibi mutlu yaşamak, oley oleyy aman da ne güzel, yuppii tiripleri anlaşılmasın.. Bu, yeri geldiğinde "oynamıyorum kardeşim, canım istemiyor, alla alla" diyebilme cesaretini ve özgürlüğünü gösterebilmektir.. Ki bunu yapmak çoğu zaman herhangi bir seçim yapmaktan daha zordur.. Çünkü çevremizin bizlerden sürekli doğru seçimler yapmamız yönünde beklentisi vardır.. Hatta doğru olmasına da gerek yok, seçim yapalım ama olmasa da "olsun en azından denedin" diyebilmek için beklerler resmen.. İşte bu yüzden kişiliğini özgürce ortaya koyabilen ve seçmemeyi seçen insanların cesaretine hep hayran kalmışımdır.. Mutluluğun ve huzurun yolunun nereden geçeceğini kişinin kendisinden başka kimse daha iyi bilemez, bilmemeli..

Ha bu arada unutmadan:
Bayramın kutlu olsun Çağlar :)

Çağlar dedi ki...

vivaforever 11/10/2007
aynı düzlem..

ee zaten düzlemi oluşturan noktalar da aynı..
o zaman olmuş bu yazı....günlerdir içinde bulunduğum halet-i ruhiyemi üşenmemiş de Çağlar dile getirmiş sanki.. (sevap işledin işte.. ya da beni biraz daha tembelliğe ittin.. hangisi işine gelirse.. :))

dünyaya Ben olarak geliyoruz da Ben olarak yaşamamamız konusunda çok yoğun baskılar mevcut etrafımızda.. (yok şu ağızlara sakız olan mahalle baskısından bahsetmiyorum.. ama biraz uğraşırsam ortak noktalarını da bulurum.. ya da ben ana yoruma döneyim.. kapatıyorum parantezi.. :)

Etrafımızdakilerin beklentileri dahası bizimle ilgili beklentileri doğrultusunda yaşamak ne kadar yaşamaktır ki?

Daha çocukken ne olacaksın soruları ile yönlendirilmeye, tercihimizi dile getirdiğimizde ise " o olmaz bu olsun, bu olmaz şu olsun" şeklinde fikir beyanları ile karşılaşmaya başlıyoruz.. anne babadan başlıyor, diğer aile fertleri ile devam ediyor, okul ve öğretmenler ekleniyor, ee sonra arkadaşlar, iş yaşamı mevcut ise mesai arkadaşları.. ee bizim oturduğumuz bir evde var.. komşular da söylesin bir şeyler.. al işte sana cadı kazanı..
birini tutup düşünmeye başlayınca diğeri bunu da tut demeye başlıyor..
tamam söylesin herkes bişeyleri de benim kafamın içinde kurdukları çok sesli korodan haberdarlar mı peki? Üstelik karar aşamalarında zorluk yaşayan, içinden geçen seslere önem veren kişiliğe yapılacak şey mi bu çok sesli koro konseri?

Söylenilen çok doğru ise ve tek yol ise.. "iyi de sen neden yapmadın o zaman beni yapmadığım veya yaptığım için eleştirdiğin bu icraatı?" deme hakkım doğmuyor mu? kanımca doğuyor.. ama hakkımı kullanıp kullanamadığım ise cevapsız.. her şartta bir kayıp söz konusu olacak..

Ben de herkes ile aynı olacaksam, herkesin yaptığını yapacaksam ben o zaman niye benim ki?
artık sıralanırdık çağlar 1, çağlar 2, çağlar 3.....
veya viva 1 viva 2, viva 3... şeklinde..

Biliyorum beni sevip değer verdikleri ve daha güzel bir yaşam için etrafımdakiler bir takım öneriler ile karşıma çıkıyor ama izin verseler de ben kendim için doğru olanı bulsam.. yanlış yapma hakkımı kullansam.. yanlışlarımdan doğruları öğrensem.. kendi içimde büyüttüğüm hedeflerime, varmak istediğim noktalara kendi güzargahımdan gitsem..
nefes alsam..

geriye dönüp baktığımda Ben diye başlayan ne kadar az cümle kurduğumu görüyorum..hep Ben dışındaki zamirleri mutlu etmek, istediklerini yerine getirmiş olmanın mutluluğunu yaşatmak için var olmuşum..
Dünyada bulunma amacım bu ise tamam susup görevimi yapayım.. kim ne diyorsa, diliyorsa ona göre hayatımı şekillendireyim..
ama bunun böyle olduğuna dair yazılı bir belge var da benim mi haberim yok?

Hayat benim ise Ben yaşayım.. kararlarımı ben alayım.. rotamı ben belirliyebileyim.. zaten bugün bulunduğum nokta sizlerin belirleyip gizliden gizliye dile getirdiğiniz, bilinçaltıma yerleştirdiğiniz nokta değil mi?
bari bundan sonrası için bencil olmama ve isteklerim doğrultusunda süresini bilmediğim yaşam sürecimi tamamlamama izin verin..

dedim..
ya ben de dolmuşum Çağlarım.. al işte, boşalttım içimi.. :))

şimdi senin yazına gelirsek: bildiğin, istediğin ve hissettiğin gibi yaşa hayatını çağlar'ım.. bırak bencil, salak, aptal, öküz bu öküz gibi sıfatlar yakıştırsınlar..
kimin umrunda ki? hayatına müdahale ettirme.. yani izn verdiğin ölçüde müdahaleler edilebilir ama sen farkında olmadan izin verdiğin ölçünün çapının genişlemiş olduğunu görürsün.. o zaman işler daha çok zorlaşır..

ve tüm bunları söylemem bile senin işine karışmak gibi oluyor.. görüyorsun insanın doğası bu.. tüm yollar aynı kapının önünde başlıyor..

çenem düştü farkındayım.. vakit sus vakti olmuş.. :))

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 11/10/2007
**

içini dökmüşsün ne güzel rahatlamışsındır artık herhalde:)hayatımızdaki böyle karışkan kişiler bizim kararlarımız üzerinde hak sahibi gibi davranıyorlar bazen.aslında çoğu zaman herkese böyle davranıyorlar bu onların genel davranış biçimi gibi bi şey.onun bunun işine burun sokmak.ama bazıları da bunun farkında değillerdir belki iyi niyetle yaklaşanlarda olabilir.kaktırma omuz at kısmına katılıyorum.
şu sıralar da başımda annemle babam küçük çocuk gibi davranıyorlar bana gerçi onlar ailem ama koskoca kız olaraktan pek hoşnut değilim.nankör müyüm ne.ama örtmen olmak istiyorum ben artık ühü mühü

bu arada bayramın kutlu olsun allah nice bayramlar göstersin:)

Çağlar dedi ki...

senfoni 12/10/2007
********

bir uyumsuzluk yazısının altına nasıl gider bilmiyorum ama
iyi bayramlar dileklerimi sunmak istiyorum...
selamlar...

Çağlar dedi ki...

sarkuteri 12/10/2007
Bir uyumsuzluk haliyle yaşanan bayram

Selam çağlar, bir ce kutun olmadığı için kutlamamı mecburen yorum süsü vererek yapacağım: Sevdiklerinle mutlu bir bayram geçirmen dileğiyle, iyi bayramlar... Bu arada yukarıdaki, toplumdan geçtik te, diye başlayan yorum benim, sisteme girmeden yazmışım da...

Çağlar dedi ki...

hbasak 12/10/2007
şşt

Kızma çağlar...Yazının sonuna doğru gittikçe öfkelenmişsin sanki. ben anladım sanırım demek istediğini.... Karar verme süreçleri konusu evet. İnsanın illa ki ölçüp biçip, artıları eksileri yan yanaya dizip, değişik senaryoları yazıp çizip değerlendirip -ölçemedikleri değişlkenleri yok sayıp- tüm bunların sonunda da ennn doğruy(oldğu varsayılan)a ulaşması, sorana da doğrusunun hesabını vermesi gerek sanki ! hiç de değil. Böyle elinde cetvelle doğru karar peşinde koşanların aslında en çok rüzgarlara kapılıp sürüklenenler olduğunu gözlüyorum ben. Sadece "rüzgara kapıldım" demiyor da seçimlerine mantıklı bir kılıf biçiyorlar. İçinden gelen sese, kalbinin derinliklerine kulak verenlerin dedikleri, eli cetvellilerin açıklamalarından daha mantıklı geliyor bana. "canım öyle istedi", "ben böyle mutlu olacağımı hisettim" bir tercihi izah için gayet güzel ve yeterli açıklamlaar. SInıftan kimin ne yaptığından falan kime ne?

Çağlar dedi ki...

farmau 12/10/2007
.

Hemşerim seni anlıyorum desem sanırım daha fazla bir şey eklememe gerek kalmaz bu yoruma.
Bayramını da kutlayayım gelmişken bi de domates hiç fena fikir değilmiş hani:)

Çağlar dedi ki...

atalet 13/10/2007
..

evet..
anlaşılmışın..empati düzeyi yüksek dostların var..
bir gün gelecek..
hangi durum altında bu yazıyı yazdığını unutacaksın..
vay be..
diyeceksin..
ama ben asla unutmayacağımmmmmmmmm
=D
hahahahahahahahahahahahhah...

nası geçiyo bayram..
hııı???

Çağlar dedi ki...

geckalmadimki 14/10/2007
,

Anlatmak istediklerini gayet net anlatmışsın, bu yazıya yorum da yazmak ters olur şimdi,
Sen zaten Bilir'sin
Sevgiler...

Çağlar dedi ki...

vivaforever 14/10/2007
aslında

ben senin bu bayram gününde bile neden hâlâ uyumsuzluk halinde kaldığını biliyorum..
şimdi sen benden büyüksün ya.. (1 yaş 1 yaştır canım.. alla alla.. büyüksün işte.. :) bayram vesilesi ile ben senin elini öpüp harçlık felan isterim diye bayram gelmiş neyime havası yaratıyorsun.. ama ben yemedim.. :P
o yüzden çikolatamı yemeye akabinde de harçlık almaya geldim..
nostalji olsun, eski bayramları hatırlayalım, gülümseyelim diye yani.. yoksa senin cüzdanında boşluk yaratmak aklımın ucundan bile geçmiyor..
yapmam öyle şeyler diyeceğim ama içsesim izin vermiyor..sabah sabah burnumuz uzamasın diye.. :))

Yağmurlu, rüzgârlı, soğuk bir Amasra gününden günaydın bırakıp yoruma geçici bir süre ara veriyoruz..
yağmur manzaralı bir kahvaltı hazırlayarak güne başlamak lazım...
boğaz kategorisine geçiş yapıyormuşum gibi geldi bana ya neyse çaktırmayalım.. :))

ayrıca yazı ile alakasız bir yorum şey etmek zorunda kaldım ama bakınca başlık ile alakalı olduğunu gördüm..uyumsuzluk hali işte.. :))

(sabah sabah ne gıcığım yahu.. sustum.. :P)

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 14/10/2007
Bayramlaşma ve yorum toparlama.

Efendim, bayram yazısı yazmadım. Beklemeyiniz. Ama bayramınızı da gelip güzel güzel kutlamadım bloglarınızda, onun için özür belirtiyorum. Buradan hepimize mübarek bayramlar dileyeyim, benim dilememle oluyorsa...
Gelin biz en iyisi mi, yorum toparlayalım, buyrun:

* Letiş:
Dertlerin sözcüsü mü olduk :)

* İsimsiz Yec:
Hımm, benzer dertlerden muzdarip bir bünye daha. Evet.

* Alper:
Abi Ruanda olur, Singapur olur, Letonya olur, Ukrayna oluur ;)

* Birdemetmavi:
Oluur, iyi bayramlar :)

* Kadeh:
Hepimize...

* Pelin:
Belirsiz ati... bakacaz.

* Sambadi:
Bu kız da korsan bildiri yapıyo, farkediyosunuz di mi :) Ama hadi neyse, anlaşılıyo bu en azından :P

* Viva1:
Vivanın düşündüklerini yazı mı yapmışım. Aha bi yaşıma daha girerek biraz daha yaşlandım. Viva'nın kaleminin benden daha güçlü (ve anlaşılmaz) olduğunu düşünürüm ben. Ama o da düşündüklerimi yazmışsın dediğine göre, harbi süperim ben be :D

Valla viva güzel demiş kendi dertlerini. Özünde belki şöyle basitleştirebiliriz: Zaten biz etrafımızdan sopsoyut yaşamıyoruz, kaygılanmayın. İlla etkileniyoruz. Bırakın biz hareket edelim. Zaten göçersek yardım dileriz, o zaman yardım ederseniz ne ala.

* İmbir:
Karışgan... bilendır gibi di mi :D

* Senfoni:
Olsa da iyi bayramlar, olmasa da iyi bayramlar Senfoni. Teşekkürler.

* İsimli Yec:
Farketmiştim birader. İyi bayramlar...

* Başak:
Valla bir iki yazıda böyle olmuştu katırlarsanız. Tarzım diyebiliriz konuşmanın sonunda cortlayıp cozutmak :) İsteyen komedi diye de okuyabilir, herif aha şimdi patlayacak diye de okuyabilir. Ama kesin olan şu ki, yeterince cozutursam rahatlıyorum :)
Valla hangisi iyi, içten duyumsayan mı, iyi tartan mı, bilmem. Ama bildiğim birşey var ki, iki çeşit de insanın seçimidir. Aynı saygı gösterilmelidir, değil mi...

* Farmau:
Domates bizim sektörde klasiktir. Gitcem dağa taşa vurcam kendimi domat yetiştircem deriz hep.

* Atalet:
Kadına bak bee. hehe unutmayacakmış. "Toysun anam" mı diyon. Öyle diyosan da, kabulümdür, ne yapalım :P
Bayram... geçiyo işte, aynı :)

* Geçkalmadım ki:
Teşekkür ederim. Benim memleket nasıl?

* Viva2:
Ne diyon kız, para mı istiyon. İki çeşit jelibon ve fındıktan oluşan bayram şekeri şekerliğim var. Zırnık koklatmam. Şekerle geçiştiririm. :P
Şaka bi yana, dedim ki biri gelir rezil olurum, böyle bişi yapayım... Yaptım, koydum mutfağa.İkinci gün eve yarım saatliğine geldim, zıır kapı. İki yerden bitme. biri belime geliyo, biri de ondan bi kafa yukarda. Küçük olanda sapsarı bi kravat. Akıllı adam gözlükleri de var..Hemmmenn dayadım jelibonları, sevindiler :)