14 Ekim 2007 Pazar

Kazoz ve dem


 Daha önce hiç gitmemiş olduğum mekanlarda yemek yiyeceksem ve garson bana içecek soruyorsa genelde cevabım KAZOZ olur. Sade diye de eklerim. Adamcağız bakakalır. Çok akıllı olduğunu düşünenleri sıprayt? der. Kazoz derim, KAZOZ. İkinci kez "bu var" dediğinde de iyi getir bari derim. Yok işte adamda Niğde gazozu mesela. Napalm artık.
Bu gazoz severliğim marketlerde alışveriş yaparken de depreşir. Kapağı çevrilerek açılan sade gazoz gördüm mü dayanamam, alırım. Ama tabi bu lütfen saplantıymış gibi algılanmasın. Eğer gerekirse esmer meşrubat, sarı(portakallı ya da mandalinalı) meşrubat ya da kan portakalı(kırmızı) meşrubatları da içerim. Farklı tadlara da açığım yani.
Ara not: Adım Bedri değil.

Altta bir fotoğraf var. Hem çağrışımlı hediye, hem bilmece. İlgili enstantene sizce hangi romandan hatırda kalan nasıl bir çağrışımdır. Cevaplar birkaç yorum sonra.
Bura not: Bu soruya zaten cevap verebileceğini bildiğim iki ya da üç kişi var. Onlar sussun lütfen. :)




20 yorum:

Çağlar dedi ki...

xLethex 14/10/2007
susmicam işte susmicammm

"bardağı demliğin buharıyla ısıtılmamış çaya çay mı derim ben"
olacaktı yanılmıyorsam. fakat yazarı şu an için hatırımda değil. o kadarını da bilemeyivereyim caanım. hem lafı bilem olmaz bilmediklerimin bildiklerimin yanında (böyle insanlar var demi Çağlar. En azından ben bi kaç tane tanıdım ;)
hahhhhhhhhh
(gayet müstehzi bi "hah" bu, belirteyim dedim. o üç kişinin arasına giremiyosam hah derim ben de, o kaaa :p )

Çağlar dedi ki...

eryol 14/10/2007
gazoz kapağını kim açtı?

gazoz kapaklarından maç yapardık, üzerinde futbol sahası çizili tahtaya, insan yerine çakılı çivilerin olduğu düzlemde. Bide nerede o eski Sensun gazozun tadı derim.

Gugıl da çaydanlık ve bardak kelimelerini sanatsal içerikte aratınca, alttaki şiir çıktı, onuda yapıştırıverdim.

Bide Müjde Ar diyince hep o Teyzem filmi geliyor aklıma, hbasak yazmıştı sanırım geçenlerde..

Bide, bu bayramda bitti. sıradaki?
çaydanlık ve bardak

ne kadar kibirli dursada bardağın önünde eğilir çaydanlık...
öyleyse bu büyüklenme niye?
bu kibir bu gurur niçin?
mütevazı ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından..
bardağı insan bunun için öper daima alnından...

Erkin Vahidov

Çağlar dedi ki...

atalet 14/10/2007
..

cık..
gazoz sevmem..
dişlerim fena olur..içerken..
kapak da biriktirmedim hiç..

çay..
onu da porselen fincanda içerim..
olmadı..
tutturamadım..
ama 3 şekerli demli çay diye bi kitap okumuşluum var
uyar ise..

Çağlar dedi ki...

bu soruya cevap verebilecek kişilerden biri 14/10/2007
roman

sus payı alalım lütfen yoksa söylerim

Çağlar dedi ki...

zuleyla 14/10/2007
çağların gazoz sevdası

Bu fotoğraf ne güzel bir fotoğraftır... Hakikaten "çağrış çağrış dur" bir fotoğraf olmuş...
konuyla alakalı yorumumu bilahare gelir yazarım artık... :P
azıcık daha resime bakayım ben...

Çağlar dedi ki...

sarkuteri 15/10/2007
şimdi

Olaya gazozdan niye girdi ben onu anlamadım, gazozdan çaydanlığa oradan da romana nasıl bir geçiş oldu? Bu durumda romanın gazozla da bir ilgisi mi var? Çaydanlık hakkında bir roman varsa bile yerli edebiyattır... Yoksa tutup bi Jan Şıtanynbek yazmaz semaverdir, çaydanlıktır...

Öte yandan çağlar' ın kurnazlığı da gözümden kaçmıyor, ismini vermeden " iki üç kişi bilir onlar sussun" diyor. Eee, bu durumda doğru cevabı bildiğini düşünenler "beni kastetti heralde " diyerek susma yoluna gidiyor. Sonuçta kimse bilememiş oluyor... Ama ben susmayacağım cevabım hazır:

Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 15/10/2007
acaba nedir nedir

* Letiş:
Kız ben de bu cümleyi bilemedim şimdi, hangi kitapta geçiyor ki? Sen benim beklediğim en hoş okuyucu serisindensin. Beklediğim cevabı bilmeyip, kendi hatırladıklarından yorum yapan seri. En güzeli :)

* Gökhan:
Şimdi bu yazım iki parça arkadaşlar. Ana tema içecek. İki içecek var. Biri gazoz, biri çay. Gazoz konusu geçen haftanın gündemi ile yakından bağlı. Müjde Ar hanımefendinin bir televizyon programında "Gazoz kapağımı Bedri açtı" diye başlayan ve devamını benim burada yazamayacağım konuşmasından esinlenilmiş.
Belki bazı arkadaşlar ilişkiyi yakalayamamış olabilirler, Gökhan da ondan Müjde Ar demiş, hatırlatayım. Yani Gökhan yakalamış, bana da açmak düştü.
İkinci içecek çay ise bilmece için altlık :)

* Atalet:
Üç şekerli demli çay.. Gençken çayı çok şekerli içiyordum, hatta ağda kıvamında. Ama bir gün yeter ülen diyerek bıraktım. Artık şekersiz ve az demli içiyorum. Az içmek lazım, dişleri sarartıyor.

* Artis isimsiz:
Pehh. Demirden korkan trene binmezmiş.

* Zuleyla:
Efendim fotoyu ben de sevdim, çeken de işi biliyor ha, ne güzel çekmiş :P
Bu yorumunuzdan ayrıca bir yorum için daha geleceğinizi çıkarıyor ve bekliyoruz. Saygılar.

* Yec:
Abi gazoz ile çay iki ayrı konucuk. Açıklama az yukarıda Gökhan'a verilen cevapta. Yazı dik dursun diye ikisini aynı yerde yazdım. Ve evet çaydanlık konusu yerli edebiyattandır.
Valla kimseyi susturmak istemiyorum, yoksa çok aşığı olduğum yorumların eli ayağı kesilir :P
Konuşun insanlar. hehe. (Ve cevabın yanlış :) )

Çağlar dedi ki...

xLethex 15/10/2007
söylesene beeee

bi de itiraf, hani en hoş okuyucu serisindensin falan demişin ya Çağlar. hiç hak etmiyorum ben bu sıfatı (Allam nası da utanıyorum) zira o cümleyi attıydım ben. (böyle bir cümlenin geçeceği kitap da zaten "zengin bir adam tavlamanın 138 yolu" bilimselliğinde bir şey olurdu kanımca :p )
Manyaklık diz boyu vallaha bende, napim bekledim geçmiyor, hoş gör gayrı:)
Fakat cevabı da söyleyiver artık yaa.

Çağlar dedi ki...

somebuddy 15/10/2007
şşşş

Bu soruya cevap verebilecek 3-5 kişiden biri olduğumdan susma zorunluluğumu kullanıyorum :) eheheheh... Allah'ım çok eğleniyorum :)

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 15/10/2007
**

valla bilmiom anneme sordum kopya falan alayım dedim hatırlamadı.ortak kanımız çay tiryakisi babam için bu fotoyu büyütüp baş ucuna asmak oldu :)
gazozda ise uludağ gazozunu pek beğenirim üstüne yoktur.ama eskisi olacak eski cam şişe.bizim yazlığın orda eskisinden satan bi yer var gidip içiyoruz.aynı tat gel sende iç valla bak :)


düzettim gitti:tamam üstüne tanımam olsun.zevkler renkler bir de kazozlar meselesi

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 16/10/2007
jeriko (gugıldan bulup da gelen arkadaş, bu başlık tamamen atmasyondur, aradığın yer bura değil)

* Letiş:
Attıysan da ne güzel atmışsın işte. Daha ne, uğraşı ulvi yani. Roman dikkatli ve yeterince uzun süredir bu blogcun takipçisi okuyucunun tahmininden kaçmamıştır. Erdal Öz - Yaralısın. Konu bir cezaevinde geçer. Aslında tüm roman cezaevinde geçer. Cezaevinin klasiğidir herhalde çay ki, bir çay demleme seansı anlatılır bir kez kitapta. Demlenirken beklemesi için bir ince belli demliğin ağzına tutturulur fotoğraftaki gibi(olduğuna inanıyorum). Açıkçası kitap şu anda elimde yok, arayıp bulamayacağım yani. Okuyalı da oluyor bir on sene kadar en azından. Yani demem o ki, tamamen uyduruyorum ben de aklımda kalanları. Umarım karıştırmamışımdır. Ben okurken bu hareketin gerekçesi olarak bardağı ısıtmak değil de, demi iyi tutturmak, çayın üşümesini engellemek olarak hissetmiştim. Belki yanlış hissetmişimdir, bilmiyorum. Demlik üşümesin diye üzerine örtülen havulara, ya da daha özelleşmiş bir el işi olan rengarenk demlik örtülerine, onları örten ve veya işleyen ellere selam ederim.

* Sambadi:
İnanma okuyucu, klasik blöf numarası bu kızın yaptığı. Hehehe, ben daha çok eğleniyorum.
Hadi kastırmayayım okuyucu, ilgili romanın geçtiği bir başka yazımız da şudur:
http://caglarbilir.blogcu.com/1409023/
Roman orada figüranlık yapmıştır ama. Yanlış anlaşılmasın.

* İmbir:
Üstüne yoktur demeyelim, sessiz ve reklamsız gazozlarımızı incitiriz. Bak başkası sensun diyor, öbürü Niğde gazozu demiş mesela. Üstüne tanımam de, anlaşalım :)

Çağlar dedi ki...

hbasak 16/10/2007
yetişemedim

Aa sınava geç kaldım, cevap anahtarı bile açıklanmış! Yetişseydim de sınıfta kalacakmışım zaten. O kitap, geçen seneden beri okunmayı bekliyor. çağlar'da yer etmiş bir romanmış demek? Artık okuyup Nuri ile tanışayım bari...Yanlış da olsa kendi cevabımı söyleyeyim, fotoğraf bana Tarık Buğra romanlarını hatırlatmıştı. Yazmasa da onun küçük kasabalarında bardağını demliğin buharında ısıtan, ehl-i keyif bir "verem doktoru" veya savcı, kaymakam bulunur herhalde....3 şekerli demli çay? Evet, o kitabı da kitaplıktan bulup çıkartmalı, taa üniversitede (öff mezun olalı bayağı olmuş) çok severek okumuştum. Bir sürü ev ödevi çıktı şimdi...

Not: Kutuya öyle "ce" deyip gidilir mi? blogda mail adresim yazıyor, kutuya yazılmayacakları maille gönderir insan....

Çağlar dedi ki...

vivaforever 16/10/2007
aslında

ben biliyordum da şimdi yine bir sertifika kazanmayım dedim..
çerçeveletip asmam gerekecek..duvarlarda boş yer kalmadı ki ödülden.. :P

susması istenilen blogculardan saydım kendimi..
yoksa ben ne bağlar kurdum çaydanlık, çay, kazoz, demlenme kapak vs..çağrışımlardan..ooo oooo anlatsam yorum alanı sığmazdı..:)))

içses: güzelim burnun Ankara il sınırına ulaştı..istersen sus..
viva: içsesler de kırk yılda bir doğru söz söylermiş... :o))

Çağlar dedi ki...

vivaforever 16/10/2007
kazoz,çay,13ler..

başlıkta yazı ile ilgili yorum izlenimi vermek için kazoz ve çay kelimeleri kullanılmış ancak acaba ne diyecek bu bu kız yine diye merak uyandırmak için de 13 sayısı kullanılmıştır..
Bilmeceli yorum olsun niyeti en başta içten geçirilmiş olsa da pek bilmecelik hali olmadığından viva hanımın zihninin bu isteğinden vazgeçmiş ancak 13'ün uğursuzluğuna inanmasa da 13'ün verdiği rahatsızlık sebebi ile yorum sayısını 14 yapmak, dolayısıyla da iç huzura erişmek adına bu yorumu Çağlar'ın Sanal Alanı'na bırakmayı kendine görev bilmiştir..

kayda değer anlamların yorum içinde aranmaması önemli rica olunur..
çünkü yok öyle bişii..laf olsun 14 olsun yorumudur bu yorumun adı..
(yorumlarımın da bir kimliği var artıkın..oleyy..diye bağırdıktan sonra verdiğimiz yorum kirliliği çevrecilerin dikkatini çekmeden sesimizi kesiyoruz.. :P)

İşte öyle.. :))

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 16/10/2007
ne desek ki, gözlerim yanıyor

* Başak:
Valla açıkçası aklımda kalmış romanlardan. Zaten aklımda kaldı dediklerim de yalandan kalıyor işet böyle. Yoksa sorsan başkaca bişey hatırlamam sanırım. Deneyelim mesela.. Hımmm, evet bir de tuvalet betimlemesi vardı. Başka... avluda volta atanlar ve oturanlar betimlemeleri.. Yok be, biraz tortu kalmış.
Başak senin ödevlerin çook. Sen yapmıyorsun diye ben bi web albümü üye oldum, bayrak fotosu topluyorum/çekiyorum. Kafayı bozarsam heykel fotosu da çekerim bak, ona göre :)

* Viva-artık kaç bilmiyorum:
hehe bak ben bişi demeden içsesin düzeltti. Değilsinn, sen de değilsin. Ama ilgine hayranım, o ayrı. ehhe

* Viva-takıntılı:
Dilay vardı, o da onüç tane olunca duramıyordu. Sende de mi böyle bi durum var kız.

Çağlar dedi ki...

Blöfçü değil harbi cevapçı 16/10/2007
o bölüm

demirden korkan trene binmez ha. neyse yine de madem kitap elinde yok nerde nasıl geçmiş hatırlamıyorsun, oku bakalım:

"...kararmış demliği atar gibi bırakıyor elinden yere, yanan elini sallıyor, demliğin kırık sapını kavramış parmaklarını ağzına sokuyor, sövüyor. Öbür elindeki iki bardakla, içinde kesmeşekerler bulunan kağıt külahı, yere, demliğin yanına koyuyor. cam bardaklardan birini demliğin emziğine ters çevirip geçiriyor, dibi çay tortularıyla kararmış ince belli cam bardak buğulanıveriyor..."

bu da benden olsun:

"....Otobüsle,trenle bir yerden bir yere giderken bile camdan bakıp dışarıları, hızla değişen doğa görüntülerini uzun uzun gözlemlemek alışkanlığın bile pek olmamış. Bir dağ evini, ansızın çıkıveren bir deniz parçasını, görüntüyü bir anda vazgeçilmez kılan bir küçük ağacı görüp de "ah ne güzel diyenleri" bir türlü anlayamamışsın. Bir dağ, bir deniz, bir akarsu, bir köprü, bir kuş, bir kelebek insansızsa duruk, ölü, anlamsız, kupkuru bir görüntü, cansız bir güzellik olarak görünmüş sana.
Hep böyle olmuştu. Bunları düşününce biraz rahatlıyorsun.
Hem sen yıllardır kentlerin, taş döşeli, asfalt serili yollarının iki yanında belirivermiş orta karar yapılarında daha çok odalar odalar içinde yaşamaya alışmış biri değil misin? Hani engin denizlere alışkın usta bir denizci olsaydın da buralara düşseydin, gözlerinle, gönlünle, her şeyinle, haklı olarak, açıklıkların, genişliklerin, sonsuzlukların ötesindeki engin ufuk çizgisini arardın. Sen öyle değilsin ki...."

Çağlar dedi ki...

atalet 17/10/2007
yorumların öğrettikleri..

bi sürü yorum yorum..


*çağlaaarrr... jeriko kim.. guglda ne ararken seni bulmuş.. çatlıim mi meraktan..
bu kadar şey okurum.. gider en olmadıına takılırım bilmiyo musun sen bunu..

*hbasak.. da ehlikeyif verem doktoru demişşş..
birden kulaklarım da çınlamasın mı..
ala ala..

*vivaaa..
demek ..
bloa asmadıı sertifikayı.. duvara asmış..
ve..
gene vivaaa...
bana yazmaıı yorumu buraya yazmış..
=P
yok yok..
hiç de kıskançlık etmiyorum..
şaka yapıyorum..

ama yorumların da artık bir kimliği var..
önemli bir duygu fırtınası yarattı bende..
ve karar verdim..
artık tek nokta iki noktadan oluşan başlıklar yazmayacağım

blöfçü olmayıp harbi cevapçı olan sayın yorumcuya..
burdan saygılar iletiyorum..

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 19/10/2007
tamam, yeni yazıya hazırlık toparlaması...

* Harbi:
He işte burası idi, ellerine sağlık. Bir de ikinci alıntı önemli, sağol. Başka bir yazı denemesi vardı buralarda "Ruh kaşıklayan" diye. Aslında başka bir yazı daha vardı, bulamadım şimdi. Deneme olsun diye yazmıştım. Bir günü özetleyen. Aman neyse.. O yazıların tarzının nereden çıktığı açık olmuş oldu.

* Atalet:
Jerikoyu ben de bilmiyorum, neden aklıma geldi de yazdım, onu da bilmiyorum. Yazdıktan sonra gugılda aradım. Ordan oraya savruldum. O nedenle çok da didiklemedim.
Ve evet, yorumları çok seviyorum buradaki. İnanılmaz şeyler katıyorlar. Öpüyorum tüm yorumları.

Çağlar dedi ki...

hicasliyok 22/10/2007
ben geldim de ben geldim :)

Çağlarcım yorumların hepsini okumaya üşendim (bkz "üşenik ben") Ama aklıma dün bitirdiğim "Gazoz Ağacı" geldi Sabahattin Kudret Aksal 'ın .. Gerçi orda çaydan çok sigaranın her öyküye sinmesi dikkatimi çekmişti ama her neyse :) Du ben gidim şu yorumları okuyayım en iyisi.. yoksa çağrışımlarım pek serbest olacak :)
Sevgiler
ASLI


------------
Okudum yorumları, bilememişim :) Ama yaklaşmışım? Çağrışımım serbest diil yani:)))

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 24/10/2007
aslıcım...

* Aslı:
Valla senin yorumunu ilk anda okuduğumda evet dedim, edebiyat benzer konular için benzer şeyleri kullanıyor...