22 Eylül 2007 Cumartesi

Zımpara zaman


Burada zaman kavramını çok fazla incelememiş olduğumuzu farkettik. Hatta nerede ise hiç diyebiliriz. Zamana, Musibete ve Etme Bulmaya Methiye yazısında sadece biraz anılmış, ama o da zaten sadece bir güzelleme olmuş zaman için. Hep kafamda gezen bir iki cümle vardır illa ki bu konuda diyerek başladım, bakalım neler çıkacak. Ha tabi bu yazıyı bu vakit niye yazıyorsun derseniz, eh birşeylere dokundu gözler yine deriz.

Bu konu Direkler sınıfında evet, ama o kadar da net değil, göreceğiniz üzre. Bu direğin kalıbını biri çakarken öbürü alttan söküyor, biri betona katkı koyarken öbürü suya buz atıyor. Ama olsun, bu inşaat da bizim, bakmamız lazım dedik ve yazıyoruz yine. Ne çıkar bilmem.

Zaman normalde geçen birşey. Hiç zamanı yaşayan biri ile karşılaştınız mı. En fazla zaman yiyenler görmüşsünüzdür. İlerliyor yani. Hareket var. Hareket de hepimizin bildiği gibi enerji demek. Enerji üretmek diye algılayanlarımız olacağı gibi enerji harcamak olarak da okuyanlarımız olacaktır bu paragrafı. Harcanan enerjinin kaynağı da -hiç gevelemeye gerek yok- biz oluyoruz, eskiyoruz. Bunu, zamanın insana saldırısı diye alsak...

İnsan bu saldırının farkında olduğu için korkuyor. Korunmaya, savunmaya geçiyor. Yani basbayağı savaş ilan ediyor. Bunu, insanın savunması diye alsak...

Ama hemen sonrasında o çarkın çomak sokucusu olamayacağını farkediyor ister isemez. Çünkü bu çark hiç tersine dönmüyor. Hiç. E o vakit de insan eline birşeyler alıp sadece çentik atmaya çalışıyor. Bunu "Maamut buradaydı" diye algılayabilirsiniz. Burda olsa kaç yazar, olmasa kaç. İz bırakmak, kalıcı olmak isteği gibi simli cümleler buparagrafa giriyor. İz  bırakmak şöyle bir düşünüldüğü zaman el izi, ayak izi, parmak izi falan diye, bizim aklımıza biraz da kirletmek geliyor. Hatta bir adım ileri gidersek saflığını bozmak bile denebilir. O ben yaptım diyerek övündüğümüz izler yine de sabırlı kahramanımız tarafından usul usul taşlanarak traşlanmıyor mu. Karşıt öneri olarak, hiç varolmamış gibi yokolmak desek acaba, ilk seslendirildiğinde tüylerimizi diken diken eden ölüm gerçeğini biraz daha kabul edilebilir hale getirmiş olmaz mıyız. Yani aslında o, iz bırakmayabilmek için sadece basit bir araç gibi algılansa daha sevimli görünmez mi. Bunu, insanın kabullenmesi diye alsak...

İç burukluğunu ve yenilecek olma hissiyatını düşününce insan, sadece özlem ile avunuyor. Hiç geri gelmeyecek fotoğrafları tekrar yaşamak istiyor. Bırak yaşamayı, fotoğraf soluyor.

*

Bireysel değişimime bir bakalım, bir örnek olarak. Ki daha giriş paragrafımda olduğumu umu... yok, birşey yapmayayım. Belki son virajdır, kim bilebilir. Neyse, bakın ben sinirli, tepkili, asi bilirdim kendimi. Gençliğin, o deli akan kan sahibi olmanın yaptırdığı çok şey oldu kendi çapımda. Genelde de bağrış çağırış. Etrafımda gördüğüm ve kabullenemediğim şeylere tepki. Sonra kendimi didikledikçe gördüm ki bu tepki sönümleniyor. Yazdım biryerlerde, keskin köşeler törpüleniyor. Bir elim lan noluyo dedikçe öbürü kırt kırt götürüyor. Bu olguya bile kızdım önce. Sonra etrafım daha olağanlaştı, ses tellerim daha çok tatil yapar oldu. Şu zamanlarda da zaten ayna artık yumuşak başlı uysal çağlar gösterir oldu. Heyt be diyen mahsun nidalar çağrılmak yerine anca yazılır oldu.

E hem fikir kısmını hem örneği bağlayıp sonlandıracak bir konuşma yapmadın derseniz, anca bu kadar yazarız deriz. Zaten kahramanımız, siz konuşmaya devam etmek için debelenseniz de gelip çenenizi bağlayacak.


11 yorum:

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 22/9/2007
*

zamanla değişmek biraz da hayatta neleri kabullenip neleri kabullenmeyeceğimizle ilgili.mesela sen daha uysal oldum diyorsun.bi alışılmışlık bi kabullenme var.bu da zamanın inatçılığından,ikna gücünden kaynaklanıyor.ama zaman çok fonksiyonlu, düşünen bir şey değil.sadece görevini yapıyor geçiyor gidiyor.akıntı hızı fazla.nehir gibi tek yönlü.ama insanın elinde olanlar daha fazla bence.alternatifler (can yeleği,sağlam bot vs.) üretebilme olasılığı daha fazla.düşünen bir varlık çünkü.bu özelliğimizden dolayı zamanla başa çıkabiliriz sürtünme kuvvetinin etkisini azaltabiliriz.tabi hayatımızdaki iyi şeyleri korumak amacıyla.kötü huylarımız zamanla iyiye gitsin:)
hayatta hiç olmamış gibi yok olup gitmek çok korkunç bi şey gerçekten.ama bunu insan çok isterse başarır.illaki hayata bi iz bırakırız bence.tamam belki tüm insanlar bunu bilmez,ünlü bi şey olmaz ama sonuçta bi izimiz mutlaka olur.mesela ben öğretmen olunca (ühü mühü) yetiştireceğim çocuklar gelecekte çok faydalı şeyler yapabilirler.siyasetçi(ee tamam siyasetçi profili biraz kötü ama belki iyi bi siyasetçi olur),bilim adamı falan olabilirler.ev hanımı olan bi anne çocuğunun çok iyi bi insan olarak yetiştirip adam olmasını sağlayabilir.falan filan..

Çağlar dedi ki...

atalet 23/9/2007
..

sakin yaziim diye dün okudum bugün geldim..
bu seferde evdekiler habire laf sokuyor..
yorum delikli delikli olursa.. şaşmasın kimse..

konu ne kadar değişimse..
o kadar da alışma..
ne kadar alışmaysa.. o kadar da.. etki tepki meselesi..
ve suya atılan taş..
ve yarattığı dalgaların neler yaptığı konusu....
ve attığın taş acaba ürküttüğün kurbağaya değer mi.. kaygısı..
bir o kadar da.. yarattığımız diğer etkilerin.. (bağıran kurbağanın aksine.. ses çıkarmayan ve kenara sürüklenmek ve yeşermek için uygun dalgayı bekleyen tohum misali).. bazılarının sessizce geçirdikleri evrimin üzerinde hayati bir anlam taşımasına rağmen .. taşı atıp.. sahil boyu yürüyen olarak.. sonradan yanından geçtiğimiz ğacı aslında bizim ektiğimizi bilmememiz konusu..

ve aslında.. ne yaptığımızı planlamasak bile.. boşlukta bir yer işgal etmekle bile.. yarattığımız iyi ve kötü değişimler olgusu..
bir o kadar da..
aldığımız tepkiler ve başkalarının ve toplumsal olayların bizim üzerimizde yarattığı değişimler nedeniyle.. sürekli değişen olmamız.. (misal şimdi sessiz olan çağlar.. yarın gene bağıran çağlar olabilir.. kendi için değil.. toplumu için.. onun için de olmaz.. kendi kızı için.. der ve bağırabilir yeniden ) sonucu..
farkettiğimiz duygu.. olgu.. değişim.. uyum.. alışmalardan .. bilgilerimiz sınırı kadar.. tecrübe geliştirmemiz finali..

biz buna yaşam diyoruz..
kısıtlı bir zaman..belirsiz bir süreç ..
ama arkaik dönemden kalma.. susturduğumuz bir bilgelik ve farkındalık dyor ki.. yaşa.. yaratmaktasın yaşarken..
onun fısıltısını duymasak da.. biliyoruz..
bundandır yaşamaya devam etme içgüdümüz..
yoksa ne var..
anlık bişey ölüm.. ve top yekun sessizlik..

yaşamaksa.. binlerce iç ve dış enerjinin.. içe ve dışa akarak.. ters yönde çarpışık sönerek..
translasyon yapıp.. aktararak..
rotasyon yapıp.. ısıtarak..
enterferans yapıp başka boyutlarla kaynaşarak..
birleşerek ve güçlenerek..
ve bunların hepsini aynı anda.. başka başka alanlarda .. ayrı ayrı yönlerde.. biçimlerde..yöntemlerle yaparak.. oluşan devasa.. enerji akışlarını basit bir tabloya indirgeyebilemeyiz..
ondandır..
doğduk.. yaşadık .. öldük deriz..
hamdık.. olduk.. ve hatta yandık.. da diyebilecekken..
aslında yaşadım.. demek yeter.. soluk fotoğrafları gösterirken..

Çağlar dedi ki...

zuleyla 23/9/2007
kişisel yorum

birinci paragraf:
"Zamana, Musibete ve Etme Bulmaya Methiye" evet sevmiştim ben o yazıyı...

ikinci paragraf:
Suya buz atmak... Bazen bir avuç buz ve ve bir bardak su alıp teker teker buzları atıyorum içine... Çatır,çıtır, çutur... sonra sağa sola yukarı aşağı gidebildiği yere kadar giden, düz, zikzak çizgiler... Bayılıyorum... bu sahneyi izlemeye... o seslere...

üçüncü paragraf:
Zamani yiyen de onunla beselenrek onu yaşamış oluyor işte... Zamanı yiyebildiğimize göre... Kim daha güçlü acaba diye sormak istiyorum ben...

dördüncü paragraf:
korkan insan... harekete geçen insan... iyi iyi... her daim hareket hareketsizlikten üstündür...

beşinci paragraf:
Çark... Çağlara kara parayı bulun...
Zaman... Kendine bırakılan izleri silmez, onları değerli kılar,kıymetini bilir,bildirir...
Ölüm... Onu ve sonrasını sevimli bulmak için yaşamak istiyorum...

altıncı paragraf:
Ne güzel yapıyor... O fotoğrafta olup şimdi olmayanı dengele diyor... Uyarıyor...

yedinci paragraf:
Kemal...

sekizinci paragraf:
"Zaten kahramanımız, siz konuşmaya devam etmek için debelenseniz de gelip çenenizi bağlayacak." bu cümleyi beğendim...
Ya şimdi aklıma alakalı alakasız bişi geldi.. Nerde okudum hatırlamıyorum ama onu da yazcam buraya...
"Düşüncede, sözde ve harekette birbirine tamamıyla zıt iki ruh vardır... Biri hayat bahşeder, diğeri ölüm getirir...Bu iki ruh, her adamda, birbiriyle kapışır..."

Çağlar dedi ki...

farmau 23/9/2007
merhaba:))

Son günlerde farkediyordum ben de kendimde bu değişimin başladığını yazıyı okuyunca sanki daha bir pekişti düşündüklerim.
Eskiden yani çok da eskiden değil ama önceden her şeyi yani üzüntü,sevinç,hayal,gerçek herşeyi büyük bir coşkuyla karşılardı aklım.Seviniyosa sanki dünyadakien büyük mutluluk onunmuş gibi davranır ya da herhangi bir üzüntü yahut cansıkıcı bir şey varsa başına gelen yine aynı büyüklükte acı çekerdim..
Oysa artık daha sakin yaklaşmaya başladığımı farkettim ,yani ne yaşarsam yaşayayım garip bir(garip kelimesi benden beklenmeyen ,alışan farmau davranışı dışında kalan durumu anlatmak için kullandım)olgunlukla karşılıyorum.Bunun nedenini de senin dediğin gibi zamana bağlıyorum.Zaman en iyi öğretmendir derler ya hep belki de doğru.Zamanında koca puntolara dar gelen kelimelerimiz şimdi küçük harflerden bile kaçınır oldu.

Ve zımpara için haklısın derim...

Yorumu yazarken çok ama çok alakalı değil ama Murathan Munganın bir sözü geldi aklıma;

"Nice güzelliklerden sonra varılmış bir yalınlıktı aradığım"

Zamanın belki de hayatın bize yaşlanıyor olmamız karşısında verdiği bir hediyedir belki sakinleşmemiz.

Çağlar dedi ki...

somebuddy 24/9/2007
zamane

Bu hayatta yapacağımız seçimlerin veya eylemlerimizin sonuçlarını bilme şansımız yok ne yazık ki. Sonuçta bu hayata bir kez geliyoruz. Ne ders alınacak önceki bir hayata, ne de hataları telafi edebilecek gelecek bir hayata sahibiz. Kendimiz ya da başkaları için iyi veya kötü olana karar verebilecek düzeyde de değiliz. Çünkü iyi bir sonuç vereceğini düşünerek aldığımız bir kararın sonradan kötü bitip bitmeyeceğinden asla emin olamayız. Üstelik tersini yapmış olsak, öncesinden iyi olacağını da asla bilemeyez.

Sadece bir kere olan şey, hiç olmamış sayılır (Einmal ist keinmal - Bir alman özdeyişi). Yaşanacak bir tek hayatı varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, fark etmez. O nedenle de seçimlerimizin, eylemlerimizin sonuçları ne olursa olsun, onu yanlış olarak değerlendirmemeli, ne geçmişe takılıp kalmalı, ne de gelecekte olabilecekler için bugünden endişelenmeliyiz. Kendimizi nehrin akışına bırakmalı, nehirle beraber akarken seçimlerimizin aslında hiç bir fark yaratmayacağı bu önemsiz ve tek seferlik hayatın tadını çıkararak, etrafındaki renkleri seyre dalmalıyız.

Zaman da hayat gibi akıp gidiyor. Ancak o akım sırasında, sadece bulunduğumuz "an"da varız. Ne geçmişte, ne de gelecekte. Su dinginse huzurluyuz, şiddetliyse yorgun. Geçmişte nasıl olduğu ya da gelecekte nasıl olacağı içinde bulunduğumuz anı değiştiremez. Zamanla akmayı öğrenebilirsek eğer, geçmişin bağlarından ve geleceğin korkularından sıyrılıp, tam anlamıyla yaşayabiliriz. Ve böylelikle akarken nehirle bir olup, değişimi kucaklayabiliriz.

hamiş: Bilmiyorum ne kadar bam telini yakalayabildim ama yazın bende bunları çağırıştırdı.. Ve eski defterleri kurcalamama neden oldu..

Çağlar dedi ki...

atalet 24/9/2007
..

aslında..
son günlerde.. tek teselli..
zaten ne kadar tepinsek de.. bir fark yaratamazsak eğer..
zamanı gelince..
çenemizi bağlayacak olanın son söz hakkına sahip olacağı..
ve lakin bunun..
bir amaç uğruna bağırışırken mi..
yoksa..
rahat yatağımızda.. huzurla uyur ya da huzursuzca dönerken mi.. olacağı..

samım badim..
nehre takılıp giderken..
bazen..
düşündüğünden daha fazla zarar da verir kişi..
bakınız..
tüm alman ulusu ve II dünya savaşı..

ben bu bütünle beraberliğe hep ters bakmışımdır..
aklımla beraberliği seçenlerdenim..

hele bugünlerde..
pek ayrıyım bütünden =P

sesim daha alçak evet..
gereksiz enerji kaybım da olmuyor..
gereğinde.. bir kerecik.. kükresem de bana yetiyor..

Çağlar dedi ki...

bitti 24/9/2007
...

"İç burukluğunu ve yenilecek olma hissiyatını düşününce insan, sadece özlem ile avunuyor. Hiç geri gelmeyecek fotoğrafları tekrar yaşamak istiyor. Bırak yaşamayı, fotoğraf soluyor."
mutsuz hissettiğim anlarda yapıorum ben bunu daha çok
ve geriden yaşıorum hayatı düşüncelerimde
sağlıksız bişey gibi dursada aslında
sinirlerimi yatıştırmakta çoğu zaman
asabiyet kavramının iki ayaklı yürüyen bir şekli iken ben
sakinleşmem toplum adına faydalı bi durum...

Çağlar dedi ki...

xLethex 25/9/2007
yazmam

yazmam ben bişey.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 25/9/2007
zaman alevi

* Dur bir değişiklik yapalım kendime yorum yapayım:
Ben şimdi yorumları toplayayım derken yazıyı bir daha okudum. Okurken aklıma geldi, yazarken aklıma gelenleri burada açık edeyim ki, kapalı kalmasın. Yazı açıklanmış olsun ki, karışsın kafalar. Nasıl fikir, evetiyi fikir. Başlıyoruz.
- İlk paragrafta en sevdiğim yazımın reklamını yaptım.
- Gözlerin birşeylere dokunması; içimde bir dert vardı, o yazmama sebep oldu. (Doğal olarak bunu burada anlatmayacağım)
- İnşaat benzetmesi; kafamı toplayamadığım bu konu demek. Hani soğuk havada beton dökerken ki sorunlar
- Zaman yiyenler; zamanı boşa harcayanlar
- Harcanıyoruz; zaman bizi tüketiyor
- Zamanın saldırısı çok doğal olanken, insanın savunması nafile olan...
- Maamut buradaydı; Shawshank Redemption(Burada Esaretin Bedeli diye oynadı) filmindebir sahne vardır, hapisaneden çıkan x kişisi otelde x was here yazar tavanda bir kirişe. Ve asar kendini. Sonra diğeri gelir, asacaktır kendini. Ama yazıyı görür ve vazgeçer.
- İz bırakmanın kirletme olarak algılanması; küresel ısınma, doğanın kirletilmesi, insanın çevreye etkisi vb.
- Hiç varolmamış gibi yokolmak; derken aklıma "keşke bir yalan olsaydım" diyen türkü geldi. Amaçladığım anlam ise aynen cümlede geçtiği gibi, hiç varolmamış gibi yokolmak.
- Fotoğraf; geçiyoruz bunu da.
- Ummak; insan ummamalı, çok kaybeder demiştik.
- Bu sesle ilgili paragraf; kendime kızdığım paragraf. Ama karar veremediğim paragraf da aynı zamanda.
- Çeneyi bağlamak; barizdir sanırım.

Nasıl oldu, güzel yorum oldu mu...

Devam edelim eski stil öyleyse.

* İmbir:
Çok ilginç.. insanın düşünen varlık olması, alternatif üretebilecek olması gibi fikirlerin aydınlattı beni.
Her zamanki gibi yorumların hep olumlu. Sağol.

* Atalet:
Yorumunda kelebek etkisini anlatıyorsun sandım önce. Hala da öyle sanıyorum.
Ama aklıma birşey daha geldi. Bir kitap okuyorum -ki sonra yazacağım- bir yerinde yazar bir karakteri ölümle konuşturuyor. İlginç bir saptama var. İnsan yaşamın elinden alınmasından korkar. Ama hiç insan, insanlığının elinden alınmasından korkmaz, bunun farkında değildir. Düşünsene, yaşıyorsun istediğin gibi, ama insan değilsin... İnsan gibi yaşa diyor yani yazar. Güzel.

* Zuleyla:
Sen kişisel yorum dedin diye ben de bu toplama yorumunun başını böyle yaptım, bilesin. Sanadır yani biraz da.
Zamanı yiyoruz da, o doyuyor yine. Zaman daha güçlü.
Kara para... herkes bilmiyor bu kavramı. Bir süre de bilemeyecekler daha :)
O iki ruh aslında ortak ha. Vuslata erdiriyorlar...

* Farmau:
Hediye olarak algılamaya çalışayım bakayım ben de. Ah bir getirisini görsem tav olacam. Tamam, hiddetin götürülerini görmüştüm ama bunun getirileri olması gerekmiyor muydu.

* Sambadi:
Yaşa gitsin, olduğu gibi... diyosun özetle. Doğru mu. Senin yorumun da bana bir komutanın "su gibi olmak" diye isimlendirdiği düşünce kalıbını hatırlattı. İlginç. Nereden nereye. Not: Bamteli, otur sıfır :P
Ha bi de senin cevabın zaten bi altında komutanın tarafından verilmiş :)

* Atalet2:
Gördünüz mü anarşist tadını ataletin. Seviyorum ben bu tadı.

* Bitti:
Asabi kız, ağır çekimde yaşıyor hayatı ve geriden geliyor dolayısı ile. E iyii. faydalı ise, daha ne. di mi.

* Letiş:
Hah başladı yine, vavken de bazen böyle yapıyordu bu kız. Ama bak böyle ağır yazı seyrek yazıyorum, kızmayın.

Sorulu not: Ama kolay ha, Başlarken dokuz idi. Sıfıra indi. Bitirirken onbeş oldu.

Çağlar dedi ki...

sarkuteri 29/9/2007
yec vaz hiır... So vaz yecovic

Efendim hani hemstır ya da fareler için dairesel koşu bandı olur ya, idman yapsınlar ve üremeye vakit bulamasınlar diye... Ha işte, bizim olay da odur. Geldik geleli döndürüyoruz dünyayı etrafımızda. Sanıyoruz ki attığımız her adım ve tekerlenmeyle gelen her yeni gün farklı... Zaman dediğimiz şey bir kandırmacadan ibaret gibi geliyor bana... Şu ana kadar zamanı akarken gören var mı? İnsan icadı olup zamanı ölçtüğü söylenen makinalar işliyor tamam, saçımıza aklar da iniyor ama tüm bunlar yeterli kanıt mıdır? Sakın hemstırlar gibi kendi kendimize döndürüyor olmayalım bu şeyi? Bakın cümleye başladık, yazıyoruz yazıyoruz ve yüklemi koyup kapatıyoruz. Bir tane daha başlayıp yazıyoruz, yazıyoruz nokta. Cümlenin ilk harfiyle son harfi arasında ne oldu? Zaman geçti... Külliyen yalan! Olan şey zihinsel çarkın dönmesi. Cümlenin ilk harfi de son harfi de ve aradaki harfler de hep üst üste... Big beng te, 29 eylül 2007' de ve aradaki herşey de üst üste... Peki birader, göbekler neden suyunu salıyor, göz altındaki torbalar nasıl peydahlanıyor derseniz... Yaşlanan beden ve hücreler, derim dostlar... Ruhlar zamansız... İşin bu kısmını fazla dürtüklemek istemiyorum açıkçası...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 29/9/2007
ruhlar zamansız..

* Yec:
Sadece okudum demek istiyorum. Daha bu yorumun üzerine birşey yazamam sanırım. Teşekkürler.