8 Şubat 2010 Pazartesi

Kitap İmzalamak

Bildiğim kadarı ile normal şartlarda yazar kişi kendi kitabını okur için imzalar. Yazar tarafından imzalanmış kitap normal kitaptan daha değerlidir okur için. (Hani aslında böyle imzalı bir kitabım falan da yok, tahminliyorum. O nedenle, yanlışım varsa düzeltin lütfen). Kitap değerleniyor ya o durumda, demek ki yazarın imzası değerli. Yazar olan karakter önemli yani. Onun imzası kitabı iken, kitabı imzalaması da katmerli oluyor okur için. Normal olan da budur zaten herhalde.
Bir de anı olan imzalar var. Ortada yazar mazar yok. Hediye almışsınız birine bir kitabı, tarihe not düşmek için, hediyeliğini pekiştirmek için hediyenin sahibi olarak imzalarsınız ve hediye edeceğiniz kişiye verirsiniz. Bu imza tipi konumuzun dışında.
Ha ayrıca kendi kendimize de imzalayabiliyoruz bazen. Daha çok tarih notu düşmek için. "Ben taa bu zaman almıştım bu kitabı, yaa" demek için. Bu da konu dışı.

O değil, bu değil, o zaman konu ne be, derseniz; aklıma başka birşey geldi. Yazarın kitabı birine imzalatması ve bu imzadan kitabı nemalandırmaya çalışması, o imzadan potansiyel okurları haberdar etmeye çalışmasını düşünelim. Var mı böyle bir şekil, onu soracaktım. İmzalayan yazar değil, tahminen de yazardan daha popüler birisi. Yani potansiyel okur yazarı değil, imzalayanı biliyor. Bak şimdi bunu yazarken aklıma birşey geldi, hani popüler kitapların arka kapağında olur; "Niyork tayms bıdıbıdı dedi, Mıncal Huruç pek bi beğendi, Zürriyet gastesi modern zamanların en hede hödö kalkanı seçti" diye ilgili kitabı pohpohlarlar. Bu, dediğime benzer mi ki. Girer herhalde de, kafamın içindeki şeyin başka başka tezahürleri de var tahmin edersiniz. Televizyonda birinin eline kitabı alıp tanıtması, başka bir ünlü köşe yazarının köşesindeki yazısına kitabı konu etmesi gibi durumları düşünüyorum aslında. Hani kafadan tenkit ediyorum, reddediyorum falan sanmayın lütfen. Benim de bu şekil tanıtımlardan uyanıp kitap almışlığım var, yalan yok. İşte sabah sabah kafa ya, geçen haftadan, dünden, akşamdan kafama takılan konu çıktı yine çekmeceden. Esas, niye uyumadın deseniz, ona da cevabım yok da, bu değerin metalaştırılması konusunu ne yapacağız. Bu zamanlarda artık bunun alternatifi yoktur, kaybolmaktır mı diyeceksiniz. Sosyal haklara sahip olamayacak mı artık kültür. Eşit değere eşit tanıtım hakkı isteyemeyecek miyiz artık. Bu kadar yoğun bir kalabalığın (her anlamda, insan olarak, üretim olarak kalabalığın), arasında hangi akla hizmet ettiğini bilmediğimiz parlak zırhlı ve zırhının altından bile kaşına kalem, gözüne sürme çektiği belli olan sarışın kültür şövalyelerinin insafına mı kalacağız. Yoksa "cahillik erdemdir" diye ezberden okuyup çıkacak mıyız işin içinden.

Hiç yorum yok: