28 Şubat 2010 Pazar

Harika bir pazar günü

Sabah kalktım.
Kafamda birşey izleme planı vardı. Elektrikler kesildi.
Elektrikler kesildi diye buzdolabını temizleyeyim, buzunu çözdüreyim dedim.
Otur bekle, erisin değil mi. Bir halt varmış gibi darp ile buzu kırmaya çalıştım, deldim soğutucuyu. Tüm gazı boşaldı. İşe yaramaz oldu.
Zaten eski, tamir bile etmezler. Durduk yere masraf çıktı. Buzdolabı alınacak.
Buzdolabı konacak yerleri ölçtüm, mutfaktaki olası her yer standart dışı. (Eski buzdolabım tezgah altı idi) Herkes düzgün buzdolabı al dedi. Ha bi de şaka yollu aşağılandım da bunun için.
Ayakkabıları temizleyip boyayayım dedim. Siyah boyanın süngeri kopmuş, işe yaramıyor. Renksiz boyanınkini kullanıyormuşum siyah boyamak için.
Bunu, kahverengi ayakkabıyı renksiz boya ile, renksiz boyanın süngerini kullanarak boyayıp ne renk olduğu belirsiz bir ayakkabı elde ettikten sonra farkettim.
Arkadaşlar aradı, dışarı yemek yemeye çıktık. Bilindik, marka olmuş bir yere oturduk.
Beş para etmez, özleşmemiş bir çorbadan sonra yine beş para etmeyen gecikmiş bir yemek yedik.
Sos istedik, bitik şişe getirdiler.
Ekmeğin yarısı kepekli, yarısı normaldi, hepsi kepekli olsun dedik, yok dediler.
Suyumuzu bitirmeden masadan aldılar, özür dileyip yerine açık su getirdiler.
Bir başka arkadaş ile buluşalım dedik telefonla. Nereye gidelim olduk, bilindik başka bir marka kahveciye hep gidiyoruz, bunaldık diye düşündüm, bilindik başka bir marka pastaneye gidelim dedim.
Gittik, afedersin bir halt varmış gibi.
Yarım saatte hazırlanacak bir tatlı, on dakikada hazırlanacak bir başka tatlı, beş dakikada hazırlanacak bir tost ve dondurma istedik dört kişi.
Dondurmadan başlayayım anlatmaya. İstediğimiz çeşit yok dediler. Sakızlı dondurma var dediler. Onu seçtik, pembe birşey geldi. Bu nasıl sakızlı, bu çilekli olmasın dedik.
Amerikan sakızlıymış efendim. Bilememişiz tabi biz. Ne bilelim amerikan sakızını. Big baboldan bahsediyorlar herhalde dedik, geri gönderdik, sade istedik. Onun tadı da tereyağı.
Tost yaklaşık yirmi dakikada hala gelmemiş iken sorduk, beyefendiler yarım saatte hazırlanan tatlı ile birlikte göndermek için bekletiyorlarmış.
On dakikada hazırlanacak tatlı da gecikti tabii. Geldiğinde de şaşırdık kaldık, sunumunu bildiğimiz birşey, ama bunun alakası yoktu bildiğimiz ile. Gönderdik bu kötü diye, Yenisi de bozuk geldi.
Yarım saatlik tatlı da geldi, tadı bir ilginçti. Onu da yiyemedik.
Tost yenebilir halde idi, onu yedik. Ama sağolsunlar, yanında istediğimiz çayı getirmemeyi başardılar.
Zaten mekanın valeleri de bir ilginç idi.
İnsanı bir pazar günü kendi parası ile hem rezil edip hem de mekan önerdiği için vicdan azabı içine sokabilmiş olmalarından dolayı içten içe alkışladık onları.
Yok yok sorun kesinlikle bizde idi. Öyle idi kesin.

Harika pazarım devam etmekte, bakalım ne gibi sürprizleri var daha bana.
Ki daha hiç haber bile dinlemedim.

9 yorum:

.. dedi ki...

hey allahım yaa... buzdolabına şiddey uygulanır mı çağlar! tüh!
bi de
o gittiğiniz yerin adını da yazaydın bana kalırsa, bilseydik.
ve de
pazar günü elektrik kesintisi ne gıcık bişeydir, geçmiş olsun 8)
son olarak
patlak buzdolaplarının balkona konup ayakkabılık yapıldığını duymuştum 8)

Çağlar dedi ki...

* Bacım:
Ben hep uyguluyorum şiddet, bu sefer matkapla uyguladım, ondan oldu. Evet kabul, bazen evde sıkılıyorum. Lütfen bu konuda beni tenkit etmeyin. Yeterince ediliyorum zaten.
İlk gittiğimiz yer ODTÜ Zeynel/Çilli.
Gitmemeyi tercih ettiğimiz yer Starbucks.
Onun yerine gidip de ite rektal giriş yaptığımız yer de Liva Çukurambar. Bir daha gidersem iki olsun.
Buzdolabım mı... Kendisine uçma öğretmeyi istiyorum sanırım. Benim ev 8. katta.
Of.

.. dedi ki...

haha 8) ben siddet dememişim "şiddey" demişim zaten 8)
ama o nasıl uygulanır bilmiyom.
odtünün zeynelinin çillisinin çorbası da bildiğin suya şehriye. insan getirirken utanır onu!
zitarbaks ise benim dış mihraklar tarafından zorlanmadıysam asla gitmeyeceğim bir yer.
livanın da çok afedersin .ıçı kalktı çukurambarda yer açınca. allahın pastanesi. olup olacağı bir yere kadar işte. gitmedim hiç gitmem de. memnun kalmayan tanıdık bi sen değilsin zira.
yorumuma burada son verirken sevgi ve saygı ile selamlarım efem.

Sedencik dedi ki...

tuhaf bir şekilde her olay bir diğerini sürüklüyor peşinden...
güne nasıl başlanırsa öyle gidiyor bazen...
ne diyeyim geçmiş olsun...
marka olmuş yerler bir süre sonra markalarının ardına saklandığından...
müthiş başarılı ve lezzetlerini markalaştırmaya çaba gösterenlere ilgi göstermeli :)
sağlıcakla...

Adsız dedi ki...

sen bu buzdolabını bi kere daha patlatmamış mıydın.. yoksa o benim 19lukmu ydu..
tahta kaşık ya da spatula öneririm.. bir daha ki temizlikte.. acil kurcalama moduna girersen.. süper oluyo..

delmiyo.. =P

"sabah kalktım.. evden kaçmaya niyetliydim.. şehirden de.. kaçtım.. huzurluydum.. tavsiye ederim "...
atalet

hayatgibi dedi ki...

neyse boşver takma kafana..
olur öyle aksilikler arada :)

Çağlar dedi ki...

* Bacım:
İşte mekanlar.. tam afişe edip ipliklerini pazara çıkarmalık da, bugünlerde niyeyse hiçbir şeye enerji yok.

* Seden:
Aynen öyle güne bakışımız değiştiği anda gün de bize öyle değişik bakıyor.

* Ben bu buzdolabını bir kez daha patlatmamış mıydım, bilmem ki, bu güne kadar çalıştığına göre, becerememişim demektir. Artık tahta kaşık imkanı da kalmadı, zira tamiratı yenisi parasınaymış, sordum. Bakalım ne olacak.
Şehirden kaçmak, bakınız Bacım'a verdiğim enerji cevabı :)

* Hayatgibi:
:) Öyle yaptık artık, ne yapalım.

alpernatif dedi ki...

heh
babaannem de telli dolap vardı
(eskiler bilir)
istediğin kadar da vurabilirsin,zaten her yanı açık
bir ara hatırlat,alıp geleyeim eskişeeerden :D

Oya dedi ki...

yavrucum..
kendine etmişsin..
kendin bulmuşsun..
ne dır dır edip duruyorsun?!?

:)