19 Mayıs 2009 Salı

Su filtreli elektrikli süpürge ve gramineae

Efendim, biliyorsunuz beğenmediğim bir bünyeye sahibim. Bu beğenmezlik durumumun gerekçelerinden birini eskiden yazmıştım Alerjik Ben isimli yazıda. Hayatımın sondan 1 sene önceki 3 senesinde daha iyiceydim bu alerji işlerinde. Son senesinde ise harikaydım diyebilirim. Son sene, bildiğiniz üzere zorunlu hizmetim nedeniyle, zorunlu olarak bulunduğum başka bir memlekette geçti. Oranın mevsimi, hava durumu, bitki örtüsü, psikolojisi ya da artık ne derseniz, bilmiyorum, gibi gerekçelerle alerji bünyeme uğramadı. Ya da bünyem alerjiklik yapmadı. (Totoşluk yapmadı, .pnelik yapmadı, g.tlük yapmadı gibi geliyor deminki cümle, biliyorum ama teşbih yanlış sayılmaz, zira çevirin sokaktan sağlam alerjilere sahip birini, kendi bağışıklık sistemine ağız dolusu küfredecektir.) Ha, ne diyordum, son sene iyi geçti. Ondan önceki üç sene de göreli olarak iyi idi. Neye göreli olarak iyiydi derseniz hayatımın 2000-2005 arasına göre iyiydi diyebilirim efendim. İlk tam zamanlı işimin bulunduğu çevre çok daha zordu. Ankara'nın içinde bitki örtüsü açısından kurtarılmış bölge olarak nitelenen, bu şekilde literatüre giren, izole bir yerde çalıştım. Artistlik yaptığıma bakmayın, Odtü kampüsünden bahsediyorum sadece. Çoğu insan için kampüse baharın gelmesi, kuşların ötmesi, ortamın yeşillenmesi, çimenlere yayılmak gibi şeyler kışın ortasında ağlayarak beklenen şeyler iken benim için kabus idi. (Lan bak yine kızdım, neyi sevsem, neyde iyiyim desem arıza çıkıyor, bir örnek daha buldum. Ben yeşili çok severim yahu, öf.) Lafın özü, ben askerden sonraki yeni işimi yine bu kampüste buldum efendim. Döndüm dolaştım, yine otun, börtü, böcünün içine düştüm. Ve tahmin edileceği üzere bu bahar en sert geçen bahar olmaya namzet. Aday diyorum, çünkü daha düze çıkamadık, hapları, fısfısları, tıptıpları kullanmaya devam ediyoruz.
Göze damla damlat, burna birşey fısfısla, ağızdan bir hap yut, yine ağızdan ciğerlere başka birşey fısfısla, götüme de birşey sokayım mı diye soracaktım nerede ise doktora hastanede, beterin beteri vardır diyerek tuttum kendimi.
Yorumum doğru mu bilmiyorum ama birçok hastalık gibi bu iş de birikimsel galiba. Yani basit bir etki mekanizması varmış gibi görünse de toleransın bittiği yere kadar problem konsantrasyonunun arttığı, bünyenin buna verdiği tepkinin de bağımlı olarak arttığı bir iş bu. Yani aç-kapa artema değil. Yani ortamda alerjen varsa hastasın, yoksa da değilsin denemiyor. Öyle çalışmıyor bünye. Doğa da öyle çalışmıyor. Alerjen zaten hep var, bünye de zaten hep alerjik. Problemin ortamdaki yoğunluğu arttıkça, tepkilerin yoğunluğu da artıyor. Bir yere kadar bu tepkilerin yaşam konforunda ürettiği negatif etkiyi kabul edebiliyorsun, bir yerden sonra ise yaşayamıyorsun. Daha da komiği bunlar kombine şeyler. Bahar geldi diye ortamda artan çayır çimen polenleri seni o kadar yoruyor ki, evde oniki ay varolan ev tozu akarları (maytlar) akşam seni uyutmayacak kadar etkiliyorlar. Ya da belki polenleri saçında yastığa da taşımış olabilirsin, bilemiyorsun. Çünkü göremiyorsun.
Başlığa dönecek olursak, gramineae benim kafamda çayır-çimen diye kodladığım bir ailenin (familyanın?) genel adı. Odtü'de bunlardan çok var tabii ki. Bir araştırma yaptım basitçe, ülkenin polen haritası diye, polen meteorolojisi falan diye de baktım, bir araştırma ve birkaç harita ve grafik buldum. Bu çimen ailesi tüm mayıs ve haziran ayında aktifmiş. Bu aktiflik seks yapma isteği aktifliği (polen salınımı) Yani çilemin haziran sonunda bitmesini umuyorum. Ha ottan ne istiyosun arkadaşım deme, arkadaşlığımı keserim, yapılmış olan testlerde benim bunlara alerjim olduğu tespit edilmişti zaten, boş konuşmuyoruz.
Polenler günün erken saatlerinde, sabah mesela, aktif oluyorlar en çok. Bu zaman dilimi nedir biliyor musunuz, çoğumuzun evimizi havalandırdığı saatler, ben evi havalandıramıyorum. Komik değil mi. Havalandırırsam polen giriyor, havalandırmazsam da akarlar ölmüyor. Zira akarların da en etkili itlaf yolu güneş ışığı, temiz ve kuru hava. İçinde bulunduğum durum komik cidden, düşündükçe eğleniyorum.
Konuyu dağıtıyorum, toplayayım.
Ben bu günlerde bu işler iyice azıttı diye sapıttım ve saldırdım ortalığa, yatak yorgan döşekçilere gittim, anti alerjik şeyler baktım, ilaç baktım, hastane, doktor baktım. Bi de gittim, elektrikli süpürge aldım. Herşey gibi o dünya da gelişmiş, çeşitlenmiş. Bez torbalılar, kağıtlı torbalılar, hiç kir ile haşır neşir olmadan torbayı çöpe atabildiklerin, torbasızlar, sürahi boşaltır gibi tozu dökebildiklerin, sikkolar (pardon, siklonlar), hepa filtreliler, karbon filtreliler, su filtreliler ve bunların gündüz için farklı, gece için farklı, gündüz için farklı olanları, straplezleri, payetlileri...
Efendim, ben gittim Ulustan, Ulucanlar'dan Arnica marka (ki kendisi Arzum ile amca çocuklarıymış zamanında da, aralarında anlaşmazlık olmuş, tüfekle birbirlerini katletmek yerine fabrikaları ve markadaları ayırmaya karar vermişler mantıklı bir şekilde) Hydra Plus model bir elektrikli süpürge aldım. Ucuz, güçlü. Marka olarak bunu seçmemin sebebi ucuzluğu. Su filtreli bir elektrik süpürge seçmemin nedeni ise daha önemli. Efendim konu tozlar olunca, tozların tozduğunu akılda tutmak gerekiyor. Tüm evi süpürüp, tüm tozu bir yerde toplayıp sonra da onu burnunun dibinde çöpe dökmek hiç mantıklı gelmedi bana. Bu noktada suyu kullanıp tozların tozutmalarını engellemek mantıklı geldi. Bu karar yanlışsa da paraya çok yazık olmasın diye ucuzca bir özüme yöneldim. Ama sanırım seçim doğru, çok amatör gibi görünmüyor ürün. Çekilen havanın sudan geçişi sonrasında dışarı çıkmadan önce uğradığı bir de kafam kadar hepa filtre var, ilk süpürmeden sonra baktım, hiç renginde değişme yok gibi, artık önümüze bakacağız, ilerleyen günler kararımızın doğruluğu ya da yanlışlığını gösterecek.
Yalnız efendim, bir konu daha var. Onu size anlatsam mı anlatmasam mı bilemedim. Utanıyorum desem yeridir. Sanırım çok ayrıntıya girmeden paylaşayım ki toplumsal gelişim misyonumuza da çalışmış olayım diye düşünüyorum. Ben şimdi bu süpürgeyi eve getirdim ve kurduktan sonra ilk süpürme işini odada, halıda falan değil, yatakta, döşeği üzerinde yaptım. Evet, yatağımı süpürdüm anlayacağınız. Cidden, yorganı çarşafı kaldırdım döşeğin üstünü süpürdüm uzun uzun. Şu kadarını söyleyeyim, çok mantıklı bir hareketmiş. Ha su filtreli elektrik süpürgelerinin belki bazılarınızın çok hazzetmeyeceği şöyle bir durumu var, içleri dışları bir arkadaşım bunların. Süpürgenin içine işin başında koyduğunuz suyun sonra ne hale geldiğini doğrudan görüyorsunuz. İğrenmek, ben neyin içinde yaşıyormuşum, nerede uyuyormuşum anasını satayım demek serbest ve bu kadar düşük maliyetli. Yani kenarından dolaşıyorum, anlayın siz efendim, yataklarınızı süpürün.
Suyun, evin tamamını süpürdükten sonraki halini ise konuşmak istemiyorum.

Bu alerji ve temizlik konusu daha çok cümle kaldırır ama hem yazı uzadı, hem de ben yazmaktan yoruldum, burada kesebiliriz sanıyorum. Bir sonraki iğrenç yazımızda görüşmek üzere efendim.

7 yorum:

sedencik dedi ki...

alerjik bünye ve odtü'nün bahçesi zor hakikaten...
akarlar zaten zor...
linkteki yazıyada baktım elbette kediye takıldım ...
birde merak...
çok korunarak ve kollanarak geçirilen bir çocukluk muydu...
bir arkadaşımda da var bu sorun ...
o yüzden yabancı değil :)
haziran sonuna kadar...
çok çok geçmiş olsun...
sağlıcakla...

Adsız dedi ki...

=)
boşver.. senede bir ay..
geçer..

onbir ay sultan sensin nası olsa..

ve evet zamanla artıyor..
birikim etkisi.. gecikmiş aşırı duyarlık hafızası diye bi kavram var..
yirmi yıl ot görme..
unutmuyor..

hmm bak felsefe yapılacak bişi daha..
=)

unutmamak.. ile ilgili..

öpeyim ben..
atalet..

.. dedi ki...

pencerenin dışında pamukçuk yağışı tipi olarak devam ederken sana üzülmemek nasıl mümkün olabilir.
8(
maytlar konusunda bişey yazamiyciim, tiksiniyorum. öeh...

Şarküteri dedi ki...

Çağlar senin işin de zor be hocam. Çok şükür ki alerjinin "a" sını bilmem. Polen veya gözle görülebilir otsu şeyler burnuma kaçtığında hapşırırım en falza ama onun dışında bahar mevsimi her tür kabahatiyle kabulumdür. Son bir kaç yıldır seferi yaşadığım için elektrik süpürgesi falan bilmem. Çalı süpürgeyle tozata tozata adeta dönme dolop atmosferi sunarım maytlara. Maytlar beni çok sever, ben onları... Geçinip gideriz işte...

Bir de farklı altyapılardan gelen insanlarla ev arkadaşlığı yapmak durumundayım. Kimisi süper pasaklı olabiliyor. Hijyen olayını fazla sorgularsam öldüm bittim, demektir.

Bünyenin totoşluk yapmayacağı nice alerjisiz aylara diyelim, o halde.

Çağlar dedi ki...

* Seden:
Hemen merak edilen konuyu açıklığa kavuşturalım. Öyle aşırı korumacı bir çocukluk geçirmedim. Şimdi kendimi ev kedisi olarak nitelendiririm evet, ama çocukken sokakta bulunurdum hep. Bisiklet, sokakta futbol, bilye vb. aklımda kalan şeyler. Bir de yağmur sonrası çamurda çivi ile oynanan bir oyun vardı, adını hatırlamıyorum, güzel geometri dersi idi aslında. Dur bak onu bi düşüneyim, bulmaya çalışayım ben.
Yani demem o ki cevabım hayır. Kedi alerjisi ise cidden üzüldüğüm birşey, severim kedileri.

* Atalet:
Öp beni Atalet :)
late hypersensitivity memory.. gördüm, ama kurcalamayayım şimdi, okudukça paranoyak diyorlar bana.
Korktuğum şey bu derdin büyümesi, ilerlemesi, iyi ilgilenilmezse çevireceği ciddi bir hastalık var mı, astım mastım? zaten bana şu anda astım diyorlar da, işte, nedir, bilmiyorum ki. Bi de alerjiye nasıl iyi bakılır. Nasıl iyileşilir, iyileşilir mi?

* Bacım:
Tiksinme, onlar da can :D

* Yec:
Senin mezun olduğun bölümü biliyorum, zaten ota boka alerjin olsa idi, komik olurdu :D

imbir dedi ki...

ya ben bu elektrik süprgelerine uyuzum,gıcığım.hiç bi işe yaramıolar normal bildiklerimiz.ben süpürüyorum mesela iki gün sonra aynı toz gene evin içinde.o zaman ne işe yarar bu meretler.göstermelik her işleri.o an tozu ordan aldım mı aldım gerisine karışmam hacı diolar arkadan vere üfürüolar tozu havaya.o yüzden bu sulu sistem bana da mantıklı gelio.tozu tutan.hele senin gibi alerjik bi bünyem olsa o tozlardan ölürdüm ben.alerjim olmadan gıcığım.aldığın önlemler bi nebze rahatlatır umarım durumu.ihlas marka bi tane elektrikli süpürge var bu maykları falan hep alıomuş konu komşudan alan çok bizim.ama tuzlu biraz.bi ay sonra mobilyalar bile tozlanmıo diolar.kısfmet.

Çağlar dedi ki...

* İmbir:
Hah, babam da aynını dedi, toz oluyor dedi. Bu ürün bence bu işi çözecek, salla sen ihlas'ı. Ucuz hem bu. Gel bak, ben sana ucuza kapatırım.