26 Ağustos 2009 Çarşamba

Ecza

Elif, Baybars'a Sarhoş Süleyman'ı 180'in başından sonuna kadar evire çevire dövdürdü. Ama öylece de bırakmadı, o oracıkta kendi kanı, sidiği ve kusmuğu içinde debelenirken kaderi ile yüzleştirdi. Süleyman kaderini dinledi ve nihayetinde dedi ki: "Ağrılarım çoksa da artık canım yanmaz oldu"

Bu noktada ben devreye girdim. Ya da bu nokta bana girdi. Kıymıktır, çıkarmak lazım.

Ağrı olur, can da yakar. Cana ağır olur. Ağrı od, yanan candır. Cayır cayır.

Ya da ağrı vardır da can pek yanmaz olur. İyicedir, Süleymandır.

Peki ya ağrı mağrı yokken can cayır cayırsa bunun emi nedir, reçetesi var mıdır, eczacısı kimdir.

18 yorum:

oya dedi ki...

heh..
virgül konmuş, anlam düzelmiş :)

hamiş: yara da sensin.. merhem de..

Çağlar dedi ki...

* Oya: Çok yoğun tepki geldi, düzelttik virgül işini.
He bilirim aslında tabii ki. Hatta demiştim de çon önceden, ama böyle de yazmak lazım. http://caglarbilir.blogspot.com/2006/12/goz-contas.html

.. dedi ki...

ağrı yokken can yanıyorsa vahim.
ama dikkat et, ağrı vardır aslında da ağrı nerde o mühim.

Şarküteri dedi ki...

Virgülden ziyade, daha cümlenin başında üç yabancı isim duymak afallattı beni. Alıntı olduğunu biraz geç anladım da. Elif kim? Baybars kim? 180 neresi? Neyin alıntısı hocam bu? Onu da bağışlayabilir misin?

Sorunun cevabına gelince... Benim kapasitem yetmez.

Çağlar dedi ki...

* Bacım:
İlla aradığın ağrı ise, olsun sana kalp ağrısı. Ama işte orada anlatılan ağrının ette olduğu, yangının ise canda.

* Yec:
İlgi az, anlaşılmadı tabii ki. Açalım paşam.
Elif, Şafak olan. Yazar. Alıntı son kitabı Aşk'tan. Tabii yeniden cümleye döktüm. Aslı biraz daha hoştur herhalde. Baybars ile Sarhoş Süleyman o romandaki iki karakter. Baybars, bekçi, muhafız gibi bir karakter. İşgüzar, yobaz. Süleyman ise ne aradığını bilemediği için kaybolmuş bir sarhoş. Kader diye sırladığımız ise Şems. 180, kitabın sayfa numarası. Şems Süleyman'ı bulur. Süleyman bulunduktan sonra dinledikleri ile yolu bulur. Eti acır ama canı yanmaz olur.
Böyle anladım ben.

Gergin dedi ki...


Tam,
"Yapma!Şu Ramazan mübarek
gün bari yapma!
Millete eziyet etme!" diye
yorum yazmaya gelmiştim ki,
vaziyeti toparlamışsın.:))

Güzel olmuş;eline sağlık.
Tam bir Çağlar klasiği..:))

alpernatif dedi ki...

Tam bir şeyler yazayım diye geldim
Apıştım kaldım
Sonra açıklamayı okudum
Okey dedim
Bu sefer de yazacak bir şey bulamadım :))

Zıvanasız dedi ki...

Bi Baybars tanımıştım, o da yobazın tekiydi. Bak burada da yobazmış. İnsanın üç Süleyman edinesi ve Baybars' ı dövdüresi geliyor.

Can; Newyork itfaiye teşkilatını çağırsan, kendi sönmedikçe sönmeyen acıların şifreli kasası gibi bir şey.
Ama geçince, geçiyor. Bir de geçtiği yerleri dağlamasa.

Zıvanasız dedi ki...

Unutmuşum. 180 den başlayacaksın bu Baybars' ı dövdürmeye. Kitabın sonuna kadar Allah yarattı demeyeceksin. Elif Şafak' a buradan söylüyorum.

Çağlar dedi ki...

* Gergin:
Abi sen gelip de ne yorum yazsan ben keyif alıyorum. Teşekkür ederim.

* Alper:
Olsun, yazmayıver sen de abicim. Yoksa yazacak birşey olmuş sayalım biz de yazıyı.

* Zıvanasız:
Yoruldum ben. Oksijeni mi iptal etsek, ne yapsak. Yana yana bi hal olduk. Allahım bunlardan ağırı ile imtihan etme yarabbim.. diyelim, ne diyelim başka.

feanluvien dedi ki...

Bir aşkın acısını yeni bir aşk bastırır (Oscar Wilde)

Ama, melankoli için zamanla kumar oynamaktan başka seçiminiz yoktur. Edebiyatın karaltısı bu "kaybeden"lerle doludur. (Cesar Pavese)

imbir dedi ki...

kelin ilacı olsa diyeceğim ben de.akıl işte bu noktada yeterli olmuyor tüm karizmasına rağmen.insanlar aklı çok poh pohlamışlar ama,hisleri hafife almışlar.hisler çok daha kuvvetli aklın gücünden.nası geçer bilmem

hbasak dedi ki...

Gelip gelip tekrar okudum burayı. İlk seferde bir şey anlamadım (Aşkı okumama rağmen). İkincide Aşk romanı ile ilgili olduğunu sezdim. Üçüncüde nihayet soruyu anladım (valla, açıklama gelmeden önce). Dört- beş oldu geliyorum ama henüz elim boş....Belki bir gelişimde de verecek bir cevabım olur, cebime koyar getiririm.

Çağlar dedi ki...

* YEİ:
Oscar amca doğru demiş ama o denklem yeniye ayıptır.
Ha cesar'a ne dersin dersen, onun figüranları olmuşuz sürükleniyoruz derim.

* İmbir:
Akıl gözünle mi bakıyorsun, gönül gözünle mi, ona bakar. Ve ben de bilmem.

* Başak:
Yok be Başak. Şuralarda bi süredir bi hukukumuz var, biliyorsunuz. Sorarken de cevaplamaya çalışırken de kimse sonuca ulaşacağını sanmıyor aslında. Kuyruğa basılırsa acır, bastırmayacan. Ezik kuyruğun davası olmaz ;)
Ya da kuyruksuz olacaksın.

feanluvien dedi ki...

Yeni-eski yerine gelen-giden kelimelerini tercih ediyorum. "Yeni"ye yapılacak tek ayıp yıpranma payını hesaplamaktır, bence.

I-cha dedi ki...

agrın yok canın acıyorsa o doldurmaya korktugun boslugun sızısıdır, itirafını kendi kendine yapmak aslında bunyeyi hafifletir, sızı acıyla sabittir genelde kombine calısır, zamansız gecmez..

verocka dedi ki...

bence yorumları okumak faydalı

Çağlar dedi ki...

* Yei:
Ben de giden-gelen diyordum, kendimi çok hareketsiz gördüm. En iyisi akışa bırakmak dedim.

* Ayça:
Boşluk. O karışık iş. Düşündüm biraz da, bir sonuca varamadım. Eğer, zaten aha sonucu yazdım ki diyorsan da, işime gelmedi diyebilirim.

* Veroçka:
Afferim, oku tabi. Boşa kürek çekmiş oluruz yoksa hepimiz.