11 Ocak 2009 Pazar

Uyaran Enflasyonu

Kafamın içinde bekleyen kısa yazılardan biri daha bu.

Çevreme yetişemediğimi düşünüyorum. Bir şekilde tepki vermem gereken durumların benim istiap haddimi aştıklarını düşünüyorum. İnsanın hayatında hakkınca yetebildiği kaç arkadaşı olmalıdır acaba diye düşünüyorum. Frekans kavramı yerine kullandığım "sıklık" geliyor aklıma. Hiçkimse yokken dahi televizyon, telefon, bilgisayar, gazete arasında kaç saniyelik atlamalar yapılabilir acaba diye düşünüyorum. Yetişemiyorum. E ayıklayamıyorum da. Anadolu lisesinde bir ingilizce dersinde kullandığımız ve bizim rbl dediğimiz ama adı aslında Reading Between The Lines olan bir kitap vardı, aklıma o geliyor. Sonra erişkin insanların aslında çoğunlukla ağızlarından çıkanların dedikleri şeyler olmadığını, sürekli bir alt metnin etrafta gezindiğini hatırlıyor, düşünüyor, algılıyor, hissediyorum, ya da bundan kuşkulanıyorum diyelim birçok insan gibi. Zira ben iletişimci değilim. Bu kaygı nedeniyle kurcalayıp duruyorum. Sürekli kurcalıyorum, kurcalamaktan yorulana kadar kurcalıyorum. Yorulmaktan sıkılana kadar ilerletiyorum. Sonra da bunu sıkılmaya alışana kadar devam ettiriyorum. E tabi bunun üzerine de neden göbeğim büyümekte diye hayıflanıyorum. Bu süreç içinde iken her durduğum durak aslında özel ihtimam gösterilmesi gerekecek kadar önemli, onun da farkındayım. Nasıl ekşisözlükteki her başlık vikipedyadaki her başlık aslında önemli ise, zap yaptığımız hep program aslında önemli ise, her insan da önemli, e ama yetişemiyorum. Dur, birşey yakaladım gri hücrelerin arasında: Eğer hedefi bilmiyorsak yoldaki adımların değerini/önemini hesaplayamayız. 

Neyse devam edelim. Benim iki daha az karışık konum daha var, yazarım yakında.

Öptüüüğm, baayy, xoxo ...    ( Ne o, beğenemedin mi :D )

4 yorum:

Çağlar dedi ki...

dolphinblue 11/1/2009
...

yooo beğendim valla :P

sonunda kendini ifade eden yazılar koymaya başladın. tebrik ediyorum tatlişkom seni :P ama bu yazıda tam olarak ne anladığımı söylemiyciiim işte :)))

Çağlar dedi ki...

isimsiz 12/1/2009
..

cıxxx...
ööle herkese sööleyince beğenmedim =P

ha..
bi özlü söz ekleyelim..

nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiç bi rüzgarın faydası olmaz.... derler..

=)

atalet...

Çağlar dedi ki...

isimsiz 13/1/2009
yecaittin

Algılama ve yorumlama kapasitemiz sınırlı ama çevrede olup bitenler sınırsız. Mecburen bi seçim yapıp işimize yarayan kişilerle/olaylarla iletişmek zorundayız. İşimize yaramak, kıstası değişken çok girdili bir değer. Ama bencillik, çıkarcılık gibi değil. "Ben" e hitabeden, beni ben yapan şeylerle ilgilenip diğer algıları kapamak zorundayım. Evet, bir anlamda kişiliğimizi arkadaşlarımız, dinlediğimiz haber programı, okuduğumuz makaleler hatta gece rüyamıza giren bilinçaltı adamcıkları oluşturuyor. Yani bir kez hedefi ve yönü seçince algı enflasyonu için tasalanmaya gerek yok, bu bir anlamda kişiliğimizi oturtunca da demek olabilir, onu biraz daha düşünmem lazım...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 16/1/2009
hani nolmuş

* Dolfin:
Söyleme bakalım.

* Atalet:
Ben seni çok öpüyorum, o dizi öpmesiydi :)
Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgarın... gibi.

* Yec:
Kısıtlı kaynağın doğru yönlendirilmesi, yine iktisat.