18 Şubat 2009 Çarşamba

Sevişme işleri

Nereden zihnime çalındı bilmem ama yine takıldım. Sanki biryerlerde okumuştum diye düşünüyorum. "Sevdiğine değil de seni sevene meylet" diyordu. Yani böyle demiyorduysa da ana fikir bu idi, ben şimdi cümleye döktüm. Evet evet, herhalde okudum biryerlerde. Evlilik ile ilgili bir tembih idi sanki.
Onu düşünüyorum bir vakittir. Yok evliliği değil de, bu sevme, sevilme işlerini. Düşünüyorum ama karşı cinsle münasebet anlamındaki sevi olmak zorunda değil hani düşüncem. Cinsiyetsiz, insan insana olan ilişkilerde de sanki bu böyle olmalı mı ki. İnsan kendini sevdirmek için debelenmeli mi, illa sevdirmeli mi. Yoksa zaten seven insanlara mı değerini teslim etmeli. E hani her kaynak gibi insanlara ayıracağımız zamanlar, sevgiler, enerjiler de kısıtlı mı ki. Beni neden sevmiyor, sevsin işte diye yapacağımız uğraşılar sırasında orada aportta bekleyen arkadaşı ıskalar mıyız ki.
Daldaki kuş, eldeki kuş diye misal vereceğim, teşbih hata kabul etmez; yanlış olacak. Bir fayda, verim, idare süreci gibi görünüyor olabilir biliyorum, lakin öyle değil de hakkı teslim etmek diye kodlanmasını arzularım okuyanın dimağında.
Açamadım, uzatamadım berraklaştıramadım konuyu, biliyorum ama bu kadarla yetineceğim, siz ne dersiniz bilmem. Benim uykum geldi. Uyku gelmişken haksızlık etmek olmaz, yatmak lazım.

Not: Sevişme, sevi işinin işteş hali. Daha fazla arsızı değil.

11 yorum:

alpernatif dedi ki...

o laf bazen de şöyle olur
"sevdiğinle değil de seni sevenle evlen"
hayatı garantiye almakla ilgili kurulmuş sözler bunlar
boşta kalmaktan çok korkan bir atamızın,ulan boşta kalacağıma en azından benimle ilgilenen birisiyle beraber olayım hesabına yarattığı dingil denklem

ne kadar yanıt alamasan da,
sen sevdiğine git anacım
seni sevenin sana sunduğu hayat seni tatmin etmiyor

yaşasın ütopik sevişmeler :D

.. dedi ki...

sevilmek için çabalamak genelde fayda sağlayan bir şey değil sanırım. zira etken olduğumuz konu sevilmek değil sevmek.
ikisi aynı kişide denk geldimiydi tadından yenmez ama. sevişmek, yani karşılıklı olan sevme hali diyorum.
ben de uzatıp berraklaştıramadım ama ben de daha işe yeni geldim, uykudan açılmadım, affola.

Adsız dedi ki...

bence o lafı..
sevmiş ve karşılıksız kalıp acı çekmiş biri söylemiş..

sevmek başlı başına bişi..
ne karşılık gerekiyor..
ne de sonuç elde etmen..
sorun şu ki..
seveyim deyince sevemiyor insan birini..

diğeri konfor arayışıdır derim.. sadece..

bu aralar..
her duyguyu ayrı kabul ediyorum..
sevmek bi başına..
ümit etmek .. bi başına.. her biri kendisine..

sanırım..
duygu duygu içindir dönemindeyim =D..

ha bi de sevgiden kasıt aşk ise..
o zaten sormuyo sorgulatmıyo çağlar..
öle tufan gibi.. fırtına gibi geliyo..
dellendiriyo.. ortada mı kalırım.. beni sever mi filan diye düşünmeden..
kendi biçiminde yaşanıp gidiyo..

öpiim ??

atalet..

Adsız dedi ki...

benim gülşen teyzem var o da bana öyle der.evlenceğin insan seni,senin onu sevdiğinden daha çok sevsin.seven kişi sahiplenir gibisinden.ama sevmediğn bi insanla evlilik de çekilmez ki yahu..
cinsiyetsiz ilişkilerde bence eğer birini seviyorsan kendini sevdirmeye çalışmalısın.herkes beni sevsin deyü ona buna sevimli gözükmeye çalışınca yapay olur gerçekçi olmaz.aslınad millete kendini sevdirmeye çalışmaktansa kendine bakıp "acaba benim ilişkilerde olumsuzluk yaratan ne huylarım var da insanlara itici gelebilir?" diye düşünülebilir.onun dışında kasmazsın herkes beni sevsin diye.seni seven sen olduğun için sevsin.yani kendiliğinden.zaten iyi bi insan olmaya çalışınca herkes kendiliğinden sever.bi de insanları umursamak ilişkilerde çok önemli ki sen zaten umursuyorsun herkesi :)
ben bu konuda biraz odunum sanırım.hem duygusal ilişkide,hem de senin deyiminle cinsiyetsiz ilişkilerde.sevdiğim arkadaşlarım var ama onları sevdiğimi göstermekte yetersizim.kendimi sevdirmeye çalışmam bu konuyu umursamam yani.ama onları çok severim.

Adsız dedi ki...

Hayırlı olsun'a gelememiştim, öncelikle blogspot hayırlı olsun! Sevişme işleri konusunda yoruma gelince...
Arabamda bir albüm var. İçindeki parçalardan birisi Serpil Barlas’ın söylediği "hangisi" adlı eski bir şarkı. Onu dinlerken kızarım şarkıdaki kıza. Üç tane talibi var hanımın, kararsız kalmış zavallı; hangisi kendisini daha çok sevecek, daha çok mutlu edecek bilemiyor, “hangisi, hangisi” diye dertlenip şarkı söylüyor. Her dinlediğimde içimden derim ki “hangisi daha çok sever beni diye düşüneceğine, ben hangisini daha çok seviyorum diye sorsana kendine!” Hatun hiç birini sevmiyor, umursamıyor; dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanıyor gibi bir his var içimde ama bu şekilde mutlu olamayacak, ziyan edecek kendisine duyulan sevgileri de…

Yok, insan kimi seviyorsa ona kendini sevdirmek için debelensin demiyorum, kendini sevdirmek için debelenmek nasıl olur bilmiyorum. Olmaz öyle şey. Birini tanımak, anlamak, sevmek için uğraş verilir; sevilmek için değil. Karşıdaki de bu çabalara aynı şekilde karşılık verir veya vermez, ona kalmış. Karşılık vermiyorsa zaten onu sevmek de zorlaşır, duyulan sevgi azalır; kendini sevmeyeni ısrarla sevmeyi ben beceremiyorum ama onu becerenler de var.

Adsız dedi ki...

Bende öyle düşünüyorum
konfor alanım için karşılıklı sevdiğimle (yani seviştiğimle) bile diil, sevenimle, kafamı daha az meşgul edenle, beni elinin üzerinden indirmeyenle evlenebilirim
öyleki
seviştiğimle, beyin yorgunluğundan, çok mutlu ve çok mutsuz olmak uçlarında dolaşmaktan yorulduğum an
böyle bir kararı alabilirim...

ben zaten beni seven herkesi sevebilirim
var geçmişimde...

kendini sevdirmek için debelenmeyi ise anlaşılır bulmuyorum...

Bu yorumu anlaşılır bulacağını da düşünmüyorum :)

Hera

Gergin dedi ki...

Amacın çaktırmadan fikir almaksa
Alper'in dediğini yap derim.
Çünkü eninde sonunda birgün kendi sevdiğin birinin peşine düşeceğin
için boşa kürek çekip vakit
kaybetme derim.

Çağlar dedi ki...

Çok ilginç yorumlar geliyor aslında...
Eskisi gibi tek tek cevap yazacağım sanırım, ama odaklanıp düşünerek.
İş ortamında olmaz, şimdilik teşekkür edeyim hepinize. Buyrun yazın daha fikir varsa.

Adsız dedi ki...

daha çok belli bir yaşın üstündekiler tarafından tavsiye edilirdi...
herkese değil:)
görücü usuluyle evilik yapacak yada para-mal kaygısıyla şirketimsi evlilik yapacak olanlara...
büyüklerin amacı kendinden olanın eziyet çekmemesi,seven biri tarafından hoş tutulması idi...

o şartlar dahilinde...
haklılık payı var tabi...
fakat şartları kaldırınca...
son derece sevimsiz bir tablo çıkar ortaya...

yapıya görede değişir elbet ama...
meyletmek yada sevmek genelde karşıdakinden bağımsız...
karşılıklı olması ise en mükemmeli...

sorunsuz olsun diye sevdiğine değil sevene meyletmenin bedeli...
bir gün gelir...
o ''canım'' derken...
sevilen anlar''canın çıksın''
sıkıntı...
her iki tarafada yazık olur...
çok gevezelik etmişim:)
sağlıcakla...

Portia dedi ki...

"sevdiğine değil seni sevene meylet" yaklaşımı sözde güzel, uygulamada şişebilecek bir tembih gibi geliyor. bir de "gönül ferman dinlemez" derler, onda da hakikat var sanki. kişinin karşısına kendini seven biri çıktığında belli bir süre içinde ona karşı benzer hisler büyüttüyse ne ala, illa sevdirme için uğraş nafile ve boğucu bir çaba olur.

Çağlar dedi ki...

Konu ister istemez oraya kayıyor:

* Alper:
E bu denklem zaten iki taraflı bir karmaşa değil mi. Senin sevmek için koşuşturduğun da seni sevmiyor ki genelde. Sonuç, aynı...

* Bacım:
Denge konusu. Hayatın neresinde denge var ki, değil mi.

* Atalet:
Öp beni öp beniii :)
Aşık Veysel de birşeyler demiş, seversin birşey olur sevmezsin başka birşey.. Aklıma o geldi.

* İmbir:
Afferim çocuğum, güzel kompozisyon. Otur, 5. :)
İlişkilerde süreç önemli sanki, değil mi. Senkronizasyon sorunları tehlikeli mesela.

* Başak:
Hoşgeldin yeni yere.
Karşıdaki sevmiyorsa sevgi yaralanır demişsin ya, buna katılırım evet. Kesinlikle katılırım hem. Ama şimdi bir haber okudum, seven ama sevilmeyenlerin sevdiğini bıçakladığı bir memleketteyiz, bu ne iş.

* Hera:
Anladım elbet ;)
Ataletin dediği konfor çıkmış burada da, demek ki doğru ya da yanlış değil de tercihler var. Sanki...

* Gergin:
Valla çaktırmadan fikir almak değildi amacım. Ama bu tabii, bu hale geçmişte hiç düşmedik demek değil. E burada da olanı, aklımızda kalanı, aklımıza takılanı yazmaya devam ettiğimize göre, yazı böyle çıktı. Ama gündemdeki bir konuya çözüm aramıyorum şu anda.

* Sedencik:
Evet görüp geçirmişlerin yine "konfor" amaçlı bir tembihi sanki. Ah denge ah denge. Nerede bulacağız ki seni acep.

* Portia:
Hoşgeldiniz efendim :)
Gönül ferman dinlemiyor, sonra karşıdaki cevap vermiyor, sonra ferman dinlemeyen dağlara mı çıkıyor mesela? Olmuyor işte yine.

*
Efendim, biz kaçtıkça konu aynı yere vardı tüm yorumlarda. Demek ki sevi dediğimiz anda aklımız hep aynı yana çalışıyor. Ne yapalım, kısmet.