17 Ocak 2008 Perşembe

Demiki Yadaya İkenile Nedahiyili


Bu yazımızda size bir arkadaşımızdan bahsedeceğiz. Demiki Yadaya İkenile Nedahiyili. Adının uzun olduğuna bakmayın, biz ona kısaca Demiki diyoruz. Hatta Dem.

Demiki, Japon bir babadan olma, Hint bir anneden doğma bir insan evladı. Yirmili yaşlarının sonunda. İlk ergenlik zamanlarında, aklının başına geldiğini sandığı yıllarda kendini dünya vatandaşı olarak tanıtıyordu "Sen şimdi nereli oluyorsun, kim oluyorsun Demiki" diye sorduklarında. Net bir cevap verememenin ürettiği o gerginlikten kurtuluş yolu olarak bunu seçmişti. Bu sorunun "Anneni mi seviyorsun, babanı mı" sorusu gibi bir soru olduğuna kendini inandırdığı ve tabii ki saçma bulduğu için böyle bir refleks geliştirmişti. Soranların hep kendisini aşağıladıklarını, bir anlamda alay ettiklerini düşünürdü. Sonra ikibinli yıllar değişiklik yılları idi. O zamanlarda kendisi de bilmiyordu, aslında büyüyor muydu, yoksa dünya mı değişiyordu. Benim dediği dünya pek de öyle düşündüğü gibi yekpare değilmiş, gördü. O zamanlara denkgeldi Türkiye'deki doktorası.

Tahmin edilebileceği gibi en büyük zorluğu dili öğrenmekte çekti. Ama azimliydi. Sonuçta neden olduğunu bilmediği bir iç kıpırdanması onu geldiği bu memlekete bağlamıştı. İnsanlarının sıcaklığı demek çok kolayına gelecekti ve eğer öyle derse geldiği yere de takılıyordu aklı. Öğrendikçe eğlence gibi gelmeye başlamıştı bu dil ona. Korkutuğu kadar değildi aslında. Hatta kolaymış bile diyecekti de, utandı.

İlk başta şu de konusu ilgisini çekti. Bağlaç olan de ayrı yazılıyordu. Hiç sertleşmiyordu. Ya sözünden sonra gelirse de ayrı yazılıyordu. Bulunma durumu olan de ile bağlaç olan de eklerinin nasıl birbirlerine karıştırıldığına da inanamıyordu. Cümle daha okunurken bas bas bağırmıyor muydu, ayrı olan da bitişik yazılan da yerinde zıplıyordu sanki, eğer yanlış yazılmışlarsa.

Ya şu mi ekine ne demeliydi. O da ayrı yazılmıyor muydu aynı kardeşi de gibi. Bu mi öncekinden ayrı idi ama kendisine eklenenler ile bitişikti. Komik, ama alışınca gerçekten mantıklı geliyordu. Zaten bu mi ekine karışan da yoktu. Hep ayrıydı. İşte o kadar.

Bağlaç olan ki eki de hep ayrı idi. Sadece bazı kalıplaşmış örneklerde bitişik yazılabiliyordu. Onları da toparlamak çok kolaydı ki: belki, çünkü, halbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki. İşte bu kadardı ki, zor muydu ki. Değildi işte. Anlaşılıyordu.

Demiki bunlar ve bunlar gibi birkaç tane kafa karıştırıcı yazım kuralını yazdıkça ve okudukça çözmüştü. Çok okuyordu, Yazdıklarındaki olası hatalar için bizden yardım alıyordu. Ama itiraf etmek lazım, biz ona bu ekler hakkında pek de yardımcı olamıyorduk ki. Allahtan imla kılavuzları vardı. Dem, ya o kılavuzlarla çözüyordu dertlerini, ya da edebiyat bölümünde alıyordu soluğu.

Artık bizim dilimizi bizden daha iyi konuştuğunu ve yazdığını söylesek inanır mısınız bize bilmem ama gerçek bu. Bu dile olan hakimiyeti ile biz ve o ayrımını kıralı çok oldu Demiki. Kendi kafasındaki duvarları da kırdı, dumanlı sokakları da aştı Demiki.

En sonunda bulmuştı nerelisin, kimsin sorusuna cevabı, çok rahatça Türkçe olarak "Ne mutlu Türküm diyene" diyordu ve net olarak da anlıyordu bu cümle ne demek istiyordu.

Not1: Konu hakkındaki karamsar bir yazı şurada, Talat Halman'dan: http://www.milliyet.com.tr/2000/07/23/yasam/zhal.html
Not2: Kaynaklar ve öneriler; www.tdk.gov.tr


16 yorum:

Çağlar dedi ki...

atalet 18/1/2008
..

perfeksiyonizm..
bişeyi hakkını vererek yapmak..
ayrıntıya özen göstermek nedir bilir misin..

bence bu kargaşayı ortaya çıkaran şey..
işte bu..
ben yazdım oldu..
dersen olur elbet..

istediğin yere istediğin şekilde eklersin.. mini.. deni..

zaten anayasanı da değiştirirler..
yaşam biçimini de..
taşın dibine ev de yaparlar..
aynı zihniyetle..
ne kendini yorsun millet..
alt tarafı mi.. de..
birer ünlü birer ünsüz..
dersen..
sinek küçük.. atasözümüz olur.. gider..

şimdi elbet her yazılanı yazım kontrolü yapar gibi okumuyorum..
ama benim için de zıp zıp zıplıyolar..
önce onları düzeltince anlyırom ne düşmüş..
bunu vurmuyorum elbet.. kişinin yüzüne..
ama benim ,ç,n .
kişinin ayrıntıya verdiği önemi ve hayata bakış açısını belli ediyor..

yalnız..
şıkmış..
edebiyat fakültesine danışmak..
=P
der.
bi avuç virüs .. bi de güzel link bırakır ve giderim..
http://www.youtube.com/watch?v=S54apxVdO0w
izleyin bakalım ..
=)

****
cb: Url'yi düzeltiverdim. Atalet, eğer aldığın site de bilinsin istiyorsan, ayrıca ekleyelim.

Çağlar dedi ki...

JİDO 18/1/2008
:)

ben bazen kaçırıyorum kabul...
Ama kızma, bilmediğimden değil ...
Yazarken elim şey ediyo işte :P..

Hadi beni geç...
(cidden geç beni daha beterleri var çünkü )
Ben öylesine bir yurdum insanıyım...
yazma işini meslek edinip arada kaçıranlar var bunları ...
Ben bunu bilir bunu söylerim..
başka da birşey demiyorum ...

Çağlar dedi ki...

hbasak 18/1/2008
Türkçe uzmanı, ne mutlu Türk olmak, çayını sütsüz içmek

Bu yazı bana Elif Şafak'ın çok beğendiğim bir yazısını hatırlattı. "Amerika'daki en yakın dostlarımdan birisi Türkçe uzmanı bir dilbilimci" diye başlayan son bölümü (Bu vesileyle arayınca yazarın web sitesini de keşfetmiş oldum)
http://www.elifsafak.us/yazilar.asp?islem=yazi&id=340

Çağlar dedi ki...

isimsiz 18/1/2008
üçü bir arada

yazı kavruk olmayınca "da" benim yorum yazasım gelmiyor "ki!..bende "mi" sorun var? şeklindeki devrik bir cümle ile sanırım yazıya renk katmış olabilirim.. :))

:P

Çağlar dedi ki...

vivaforever 18/1/2008
ahhh

bir de isimsiz olarak yorum yazmamayı öğrenebilsem süper olacak..:p
en azından yeniden gelip kendi ismimi takdim etmek zorunda kalmayacağım..
hoş, benim gibi devrik cümleler kuran okur yazar sayısı çok değil ki bu blogta..
blog sahibi anlamıştır kimliksiz zat-ı muhteremin ben olduğumu..anlamamışsa da çaktırmasın yani..
:)

Çağlar dedi ki...

veroçka 18/1/2008
gramer

"Bir ignliiz üvnsertsinede ypalin arsaitramya gröe, kleimleirn

hrfalreiinn hnagi sridaa yzalidkilrai ömneli dgeliims. Öenlmi

oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaimyis. Ardakai

hfraliren srisai kriaisk oslada ouknyuorums. Çnükü kleimlrei

hraf hraf dgeil bir btüün oalark oykuorumusz.Biakn nsial da

düügzn oudkuunz, iignlç diegl mi? "


günün birinde bu alıntıyı okuduğumda hayli ilginç geldi.

ayrıca soru eki olan " mi" her zaman ayrı yazılmaz.


atlet bahsetmiş bir bilimden.

felsefede bi akım vardı indirgemecilik denilen.

basite indirgenen her şey güzeldir diye.

aslında dile hakimiyet fonatikten geçmez.

bide f klavye durumu varki "u" ve "a" ların kullanımı içler acısı.

kinci göz önünde tutulması gereken unsur, okurdur.

aman neyse.

her şeye muhulif olmacam.

azim iyidir diyecem,

gerci bir aklıma şöyle bir soruda takılmıyor değil.

" ne mutlu türküm" ü japonca söylesek ne olurdu ( bak " j" de kullandım)

dil ve millet kavramları arasında ki ilişki incelenmeye değer

Çağlar dedi ki...

isimsiz 18/1/2008
kötü okur ben

maddi hata yapmışım

düzeltiyorum

demek istediğim sadece soru eki olan mi ler değil.

pekiştirmek için kullanılan "mi"lerde ayrı yazılır diyecektim.

" geldi mi geldi" cümlesinde olduğu gibi

düzelttim gidiyorum

Çağlar dedi ki...

somebuddy 18/1/2008
o "de" var ya o "de" :)

"o de ayrı yazılır"
"o de bitişik olacak"

:)))))

bir ülkenin kelime haznesi ne kadar genişse, kültürü de o kadar geniş ve sağlam demekmiş.. ne kadar doğru bilmem ama mesela hollandaca'da (böyle mi denir yahu? :p), "şevkat" kelimesinin karşılığı yokmuş?!? bu, şevkati söylemiyorlarsa, pek de uygulamıyorlar anlamına gelmez mi? daha böyle bir çok örnek var aslında..

dikkat etmek mutlaka lazım.. ancak ki'ler, mi'ler, de'lerden önce belki de "ne mutlu Türküm" diyen bireylere gereksinimi var bu memleketin..

hamiş: daldan dala oldu ama.. ancak bu kadar olur zaten benim katkım da :)

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 18/1/2008
**

üniversitede türk dili ve edebiyatı dersinde okulda bize öğretilen çoğu dilbilgisi kuralının yanlış olduğunu görünce bi dengesizlik yaşamıştık sınıfçak, çoğu kişi kalmıştı dersten :)) ben geçmiştim ama ehe ehe :p
okurken benim de gözüme batıyor. ama kesin ben de yapıyorumdur bu hataları, gözümden kaçıodur, dalgınlııma geliodur,özen göstermiyorumdur falan ama mazeret deil tabi.bi de ben örtmenim tüü bana...
bu oysaki,halbuki'deki ki lerin bitişik yazılacaanı koskoca üniversite örencileri bilem bilmio daha bizzat şahit olmuşluğum var.
şu linklere de bakim şimdi:)

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 18/1/2008
acep ne kadar hakça

* Atalet:
Temel dert(iştigal konusu anlamında) doğru olmak, burada takılıp kalıyorum işte. Doğru olmak. Neden kolay diye doğru olmamak seçilir ki. Anlamıyorum.
Danışır Demiki, olmadı internetten imla kılavuzu bakar. Bulur ama, inat adam.

* Jido:
Yok kızmam ki kimseye. Kimim ki ben. Sadece belki bir hatırlatma olarak alınabilir bu yazı. Akıl verecek kadar aklım yok benim. Anca bana, o da belki, yetiyor.

* Başak:
İnanmazsın, okudum Elif Şafak'ı. Ben de inanamadım kendime :)

* Viva1&2:
Bildim seni ben, sorun yoktur.
Bu yazı da kavruk değil, evet. Ama sen yorum yapmışsın ki. Hem de iki tane. Daha ne isteriz. Olmuş mu :)

* Veroçka:
Sen deyince benim de aklıma Occam'ın usturası geldi sadelikle ilgili. Benzer...
Hımm.. semantik ile fonetik arasındaki ilişkide netleşmeden öyle dik cümleler kurmasak? Ama şimdi böyle dediğimde de ben kendi kurallarımdan birini yıkıyorum. Yok yıkmayayım en iyisi...

* Sambadi:
dil ile kültür ve dolayısı ile ülke o kadar hassas bağlı ki. (yani bence)
Hem de çok.

* İmbir:
Bak bakalım öğretmenim. Sizin gibiler varken burada, bize laf düşmez ama, artık karalıyoruz, idare edin. :)

Çağlar dedi ki...

alpernatif 19/1/2008
:)

Dedem anlatırdı
Sınavda bütün harfleri yazıp,
Ondan sonra altına not
Hadi herkes yerli yerine marş marş
Not
Dedem sınavdan kaldı

Çağlar dedi ki...

SunnyCameHome 19/1/2008
dil

Şimdi oturup gıpta ettiğim şeyler listesi yapsam "konuştuğu dile hakim olan (hem yazılı hem sözlü)insan" o listenin maddelerinden biri olur.
Hani biraz vurdumduymaz gibiyiz bu konuda ya aslında ne çok önemli.
Hele yazışarak anlaştığımız ses özelliği olmayan şu ortamda daha da önemli. Çünkü burada yegane anlam ayırıştıcılarımız: yazım kuralları.

Yazdıklarımızın başkaları tarafından okunduğunda, aynen, bizim onlara iletmek istediğimiz gibi anlaşılmasının yolu bu kurallardan geçiyor.
Belki "de"ler, "mi"ler, "ki"ler hemen göze batanlar ama noktalama işaretleri de bir o kadar önemli. (her şeyin sonuna üç nokta koyan biri olarak şu cümleyi kurarken yüzüm kızarıyor ama öyle) :)
Sonra yazımları yanlış bilinen kelimeler var: mahsun,yalnış,yanlız,herkez gibi.
Kolayımıza geldiği gibi kullanıyoruz. Seninle yazmaya üşeniyoruz senle yazıyoruz.
Görevi olmayan ekleri bitiştiriyoruz kelimelere. "ayrıca" , "tekrar" değil de "ayrıyeten", "tekrardan" demeyi tercih ediyoruz.

Konuştuğumuz gibi paldır küldür yazıyoruz her şeyi. Sonrası "aman ben TDK mıyım, anlattım ya kendimi yeter" kolaycılığı, yanılgısı.
Yanılgısı dedim çünkü anlattığımızı sanarken anlatamıyoruz.(belki de anlatamıyorum diye bir şey yoktur. "abi ben dilimi bilmiyorum o yüzden kendimi ifade edemiyorum" vardır):P

Aslında konu buradan çekiştirilip başka yerlere mesela şu sağ taraftaki iletişim kategorisine de bağlanabilir "nasıl" hep çok önemlidir de denilebilir ya ben burada kesip dil-kültür,millet vs. konusuna da değinmek istiyorum.

Konfüçyüs'e: "Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız, ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?" diye sormuşlar.

"Kuşkusuz ilk iş olarak dili düzeltirdim." diye karşılık vermiş.
Dinleyiciler şaşırıp "Niçin?" demişler.

Konfüçyüs'ün karşılığı şöyle olmuş:
"Çünkü" demiş, "eğer dilde bozukluk varsa, söylenen şey, söylenmek isteneni anlatmaz; eğer söylenen istenen anlamı yansıtmazsa, yapılması istenen şey yapılmaz; eğer istenen yapılmazsa, ahlak ve sanat bozulmaya uğrar; eğer ahlak ve sanat bozulursa, adalet doğru yoldan çıkar; eğer adalet doğru yoldan çıkarsa, halk çaresiz bir bunalıma sürüklenir. Sonunda söylenen söz hakkında doğru karar verme fırsatı kalmaz. Böyle bir durumu önlemek, her şeyden önemlidir."

Bu diyaloğu da hemen şu sözle bağlayacağım:

"Bir ulusun gerçek yurdu onun dilidir. Dil ulusal dileği belirten güçlü bir varlıktır. Ulusal dil yok olunca ulusal duygu da çok geçmeden yitirilebilir"*

Sonra dil bir araç değil kültürün ta kendisidir. Çünkü hiç bir düşünce, hiç bir duygu dile dönüşmeden var olamaz.

Bir de şunu söyleyip susacağım:
Dilimiz, Türkçemiz derinliğiyle,genişliğiyle,imge gücüyle çok güzel ve değerli.
Konuşurken de yazarken de özenmeyi çokça hak ediyor.

*Wilhelm von Humboldt

Çağlar dedi ki...

surgun004 21/1/2008
:)

niye ki öle ki
nası yani ki

ben bunları yalış mı kullandım şimdii?

haydaaa

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 23/1/2008
e yuh artık çağlar, kaç gün olmuş

* Alper:
İlginç bir yöntemmiş. Anlaşılan o ki harfler komuttan anlamazmış.

* Sunny:
Bu noktalama işaretleri bahsinde de durmak istiyor sanırım Demiki. Çok hoş bir giz varmış gibi geliyormuş ona. Ufak şifreler gibi görüyormuş. Yazıya, hem de tam belirttiğin gibi, hakkı verilerek yazılmış yazıya bakarken dalıveriyormuş. Böyle gizli şifreler varmış gibi hissedeer oluyormuş bir süre sonra. Kelimeler canlanıyormuş, alıyorlarmış ellerine noktalama işaretlerini, oyunlar oynuyor, nümayişin kralını yapıyorlarmış. İlginç çocuk şu Demiki.

İletişim sınıfı önemli bence evet. Burada yazmaya başlarken odaklandığım ilk konu da iletişim idi. Şimdilerde öksüz kalmış gibi görünse de, aslında gizli gizli dürtüklüyor beni orası. Kafamı hala karıştırıyor çünkü hala iletişim sıkıntıları yaşıyorum, hala herşey aynen duruyor. Sanki hiç ilerleme yokmuş gibi hissediyorum, sıkıntılanıyorum. Zaten bir yerde bir ara isyan etmiştim galiba. "İletişim mümkün değil, hep bir iletişimsizlik içinde yaşıyoruz" diye yırtınmış mıydım bir yerlerde. Eğer aklım benle maytap geçiyorsa yine, burada demiş olayım. Nasıl geç gelen adalet adalet değil ise, yavaş olan ilerleme de ilerleme değil bence. Doyumsuz muyum neyim bilmem ama, "Eller giderken aya, biz kaldık yaya" diyerek bu paragrafı da bitirmek istiyorum.

"Ulusun yurdu dilidir" ve "Dil kültürün ta kendisidir" Bu iki cümle kafayı ellerin arasına alıp iyice bir düşünmeyi gerektirecek kadar basit ve derin, Yunus gibi.


* Sürgün:
Yok yok, ben bu hatalı, bu değil diye hakemlik eden birisi değilim, Demiki de değil. Sadece bir hikaye anlattım ben size :)

Çağlar dedi ki...

somebuddy 24/1/2008
e yuh artık çağlar, kaç gün olmuş 2

geliyom gidiyom demiki.. iyi de ben seni okumaya başladığımda "ben böyle uzun zaman yazmamazlık ederim.. ortadan yok olurum" demediydin ki? hadi anacım.. kaseyi çalıştır karala bişiler.. mesela sana bir kompozisyon konusu belirleyelim.. diğer bilogcu arkadaşlar da yazsın bir konu isterlerse.. benden: çocuk ve doğa :))) bekliyom bak.. yazmazsan küserim, mektubunu keserim :p

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 24/1/2008
ha ne

* Sambadi:
çocuk ve doğa mı.. hadi lenn.
Aha yazdık işte üstte yeni yazı. Ben anlamam, orda yediğin lafla idare et :D