29 Mart 2007 Perşembe

Aracın mesul olması yanılsaması


Len, iletişim sınıfı, tırsmadın di mi ben yokken. Korkma, seni de sessiz sessiz okuyanlar var.


Bu sınıfa yazacak şeylerin kökü kurumaz aslında da biz oturup da zaman ayıramadık bir türlü, ama heyhat, konular didiklediğim yazıların arasında buluyor zaten beni. İsterseniz bu yazımıza ilham olan mirzabey'in şu yazısını okuyalım da bir gelelim geri.

Geldiniz mi.

Hemen sonda söyleyeceğimizi başta alıntılayarak söyleyelim; "trafik canavarı yok, enflasyon yok, insanlar var" yani bu denilenler varlarsa da bunlar sonuç, evet bizim yaptığımız ya da yapmadığımız şeylerin sonuçları onlar. İletişim kazaları da aynen öyle. Kaza oluyor ve o kazaları yapanlar var, onlar da biziz.

İletişimde kaynak ile hedef esas olanlardır. Ortam, kodlama, dil, vb. eğer öntanımlı ve sabit değillerse kaynak ve hedefin uzlaşmasına bağımlı oldukları için de günah keçisi olamazlar evet.

Bağlam'ı da kaynak ile hedef ortak tarihleri ile oluşturduklarına göre... daha ne. İletişim kazasını da biz yaparız yani. Ve yine yani, hangi pencerede, hangi perdenin arkasında olsak da, kendi kendimize olsak da yüzü kızaran ya da en azından mahçup olan biz oluyoruz.

Günümüzün insanı şu mahçubiyetleri ve üzülmeleri ya da ezilmeleri -her neyse- artık karşısındaki ile paylaşamaz olduğu için mi daha yoğun grilerin arasında boğuluyor acep.

Not: Sana okumadan gelme demedim mi kardeşim, niye laf dinlemiyosun ki :)
Not2: Evet bağlam, balgam değil.


11 yorum:

Çağlar dedi ki...

hbasak 29/3/2007
yetersizlik

kazaları biz yapıyoruz evet...teknolojinin kusuru şu ki....yüz kızarma, mahçup olma ve insanın daha bin türlü hallerini yansıtacak araçları sunmuyor veya biz henüz bu tür duyguları nasıl bu araçlarla ifade etmenin yollarını bulamadık, bir kaç "smiley" işimizi görmüyor :(

Çağlar dedi ki...

vivaforever 29/3/2007
Bence de..

Okudum geldim.. Teknolojik yanlış anlaşılmayı doğuran konuyu bilmediğim için genel olarak konuyu yorumlayacak olursam evet suçlu biziz..aracıyı suça iştirak etmeye gerek yok.. Yok illaki iştirak ettireceksek unutulmamalı ki; Suçu işleyen kadar azmettiren de kusurludur..
Dönüp dolaşıp yine kendimize çarpıyoruz..insana dokunuyoruz..

İncinmek, kırılmak, utanmak, sevinmek, sevmek ve sayılamayacak bir çok duygu insana ait kavramlardır.. teknoloji denilen illet! de insanın beyinsel fonksiyonlarının fazla mesaiye kalması ile gelişen insan yapımı bir kavram olduğuna göre, fazla söze bile gerek yok..

Yaşadıklarımız, kendi yarattıklarımız..
Sığındımız aracının günahı yok..
sanırım kendimize teknolojiyi aracı kılmamız, iletişimin ağırlıklı olarak teknolojik imkanlar kullanılarak gerçekleştirmesinden kaynaklı..
Ama unutulmaması gereken şey ise yazdıklarım, söylediklerim, anlattıklarım hepsi benden, içimden gelenler.. İnsana özgü tutumların, tepkilerin yansımasıdır..

Teknik olsun olmasın, meydana gelen yanlış anlaşılmaların, hataların, yok edişlerin sebebi yine kendimiziz..

Bir iki laf etme gereği duyduğum aşağıdaki soru cümlesini atladığım için yine geldim..

"Günümüzün insanı şu mahçubiyetleri ve üzülmeleri ya da ezilmeleri -her neyse- artık karşısındaki ile paylaşamaz olduğu için mi daha yoğun grilerin arasında boğuluyor acep."
diye sormuşsun ya.. cevap veriyorum; evet.. ama doğrudan bir evet değil.. Yani insanların paylaşmaktan ziyade hayatı kendi içinde yaşamaya başlamaları sebebi ile tabiatında değişiklikler meydana geldi.. Hatta ben de topu KÜRESEL ISINMAYA atayım.. :))
Küresel küresel ısındı beyinlerimiz, bozuldu insan oluş dengemiz..

Kendimiz ile bile paylaşamaz olduk mahcubiyetlerimizi.. başkaları ile nasıl paylaşacağız ki?

Tek suçlu bizzat kendimiz miyiz?
tabiki hayır.. bizim gibi olan bir sürü 'ben'in aynılaşması sebep..
Herkes suçlu griden..

Çağlar dedi ki...

dolphinblue 29/3/2007
...

iletişim kazası,

bu ara bolca yaptığım birşey

yapılan yanlışı farkettiğim zaman birde onun telafisini yine iletişim aracılığıyla yapmaya çalışıyor olmak ayrıca kabusa dönüştürüyor işi...

Çağlar dedi ki...

atalet 30/3/2007
=)

evet..
ben seninle hep aynı fikirdeyim çağlarbilir..
yüzyüze iletişmek bile zor.. yüzlerce mimik ve gözlerin anlam aktarma becerisine rağmen..
hele sadece klavye aracığı ile..
hatasız iletişim olamıyor.. ve biz yapıyruz..
hatta ben çok yapıyorum.. devrik cümlelerim ve iki noktalarım yüzünden.. =)

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 30/3/2007
KATRE DEDİ;

Kendini hayattan soyutlamaya karar verdi. Hem zaten ölümcül bir hastalığın içindeydi. Ölmeyecek miydi nasıl olsa?
Uzaklara gitti. Dağların tepelerine. Kentten uzak, gürültüden insandan, kalbalıktan, olup bitenlerden, gürültüden.Dostlar akrabalar yoktu.
Konuşmuyordu hiç. Geçti bir çok günler. Müthiş nasırlar bağladı kalbi zamanla.Soyutlanmıştı hayat denen kıpırtıdan yavaş yavaş.
...
Uyanıyor, bir iki kurumuş ot yiyior, bir yudum su içiyor geri uyuyordu. Kalkanları büyümüştü hayata karşı. Arkadaş yok, çocuk cıvıltısı yok, ümit yok. Yaşıyordu ama çürüyerek yaşıyordu. Tek gösterdiği hareket bu gibi. Katılaşıyor uzaklaşıyordu.
...
Bir gün rüzgar kapıya kuvvetlice bir omuz attı. Soğuk gelip adamın yüzünü kesti sertçe. Aldırmadı o.
Bir kaç kuru yaprak savurdu odaya rüzgar. Ama yine aldırmadı adam.
Sonra üşüyen bir serçe girdi farkındalığını takınmadan yanına. Konuverdi göğsüne yarı yatan adamın.Korktu katılığından onun. Minicik titredi.
Adamın kasları donmuş neredeyse, sadece parmakalrında bileklerinde can var sanki. Kuşu aldı avucuna. Sıcacık kıpır kıpır birşey. Nefes alıyor, yumuşacık hem.
....
Adamın haftalardır ördüğü kalkanı öyle bir eridi ki kuşun nefes alışverilerinde, rüzgar dindi.
Kalkan öyle bir devrildi ki, adamın gözünden yaşlar boşandı.
Kendiyle hayat arasına, insanlıkla beden arasına mesafeler koymuştu. Ama unutmuştu.Her durumda insandı o. İyileşiverdi.
Bıraktı grileşen yalnızlığı. Hatasıyla, nefretiyle ya da küskünlüğüyle yine şehre indi.

Ama küçük kuşu omzundan hiç indirmedi.

Şahidiydi o kuş hayatı yeniden keşfedişin.

SORUMLUSU SADECE KENDİSİYDİ HAYATLA BAĞININ KOPUŞUNUN VE TEKRAR BAĞLANIŞININ.

Ne gürültü, ne değişen şartlar ne de engellerdi onun yanılsamaya düşüren. Kendini dinledi. Asıl sebebi dağdan şehre inene kadar dinledi.

Artık rahattı.

Çağlar dedi ki...

farmau 30/3/2007
m

Şimdi mecburuz ya hem okuyup ,hem anlayıp hem yorum yazmaya mecburen bişeylerde biz sölicez.

İletişim konusunda iletişemeyen bir insan olarak pek fazla laf etmem yakışıkalmaz ama benim dikkatimi çeken başka bir şey var.Son günler bir çok blogta ya içinde gri geçen bir cümle okuyorum ya da gri olmak/olmamak üzerine yazılmış bir yazı yada gri nin anlamlarında dolaşan bir şiir.

Hayırdır modamı nedir bilmem ki..
E o zaman benimde yazmam lazım..
Off ya yine aynısı oldu ben ne zaman bu bloğa gelsem kendimle konuşmaya başlıyorum ...

Çağlar dedi ki...

0sojourney0 31/3/2007
*

tam olarak katılamıyorum.. elbette yanılsamalar insanlar içindir, "yani" ler, "belki" ler ve "nasil olur"" demeler..

ama sanal şekillerde hakkikaten şahane yanlış anlaşılmalar vuku buluyo..

en iyisi manyetik ve radyoaktif tüm alanlardan temizlemek aslında bünyeyi.

yakında şekilsiz şekilsiz çocuklarımız olucak ondan korkuyorum :)

neyse gidim ben, daha emaillerime bakıcam:)

saygılar burdan:)

Çağlar dedi ki...

sharquteri 1/4/2007
Efendim?

Bu yazıda anlatılmak istenen şeyler tam olarak gelmedi bana... Sana bu yazıyı yazdıran şey neydi Çağlar? Kabahat, hata en temelde hap insana ait. Ama aklını kurcalayan ve sana bu konuyu yazdırtan ateşleyici bir olay olmalı...

Mümkünse bir iki örnek ve yazının hedefi hakkında bir iki kelam daha bekliyorum... Ama anladığım kadarına katılıyorum. "Trafik canavarı" ismini takıp o kavramdan öylece uzaklaşıyoruz ki, onun her birimizin içinde gizlendiğini göz ardı ediveriyoruz... Aynı şey diğerlerinde de geçerli...

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 1/4/2007
**

doğru doğru.yazıyı okuyunca benimde aklıma küresel ısınma geldi.iyiyi de kötüyü de insanlar oluşturuyor.bi de aklıma şu geldi
iletişimsüreci
kaynak-->mesaj-->kanal-->hedef--

<------------ dönüt --------------->
bu halkanın zincirlerinden birinde bir sorun olabilir.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 1/4/2007
Yazının yenisi geldi, eskisi rafa

Baştan şunu diyeyim, yazıda olmalıydı ama eksik kalmış: "Alet işler el övünür"ken iyi de, aletin hataları ortaya çıkınca "ne boktan aletmiş" öyle mi. Olmaz arkadaşım, olmaz. Ne kullanıyorsan kendini ona göre hazırlamalısın, kullanma tercihi yaparak o sorumluluğu üzerine alıyorsun işte. Elma bizi sevemez hani, hatırladınız mı...

* Başak:
Görmüyor evet. Ufak ufak gelişecek teknoloji.

* Viva:
Sosyal insandan bireysel(teknolojik) insana evriliyoruz. Kötü oluyor.

* Dolphin:
Bazen o teknoloji sarmalından çıkmadan çözemeyiz, doğrudur.

* Atalet:
Abla, seni anlayamayanlardanım ben de, söylemiş miydim ;)

* Banu:
Kızımız bu sefer anlamış, hatta üstüne yorumu bile hikaye etmiş.

* Farmau:
Aa gri konusunda öyle bir durum mu var ki. Kurşun rengi desem...
Konuş konuş, iyidir. Fikir pörtler.

* Sojo:
Küresel ısınma... silikon çiplerini yapmak için ne kadar su hacıyoruz bilir misiniz...

* Yec:
Abicim, yok, saklı birşey anlatmaya çalışan kapalı anlamyı bir yazı değil bu. Sadece demek istediğini demeye çalışıyor :)
Bu yazı benim iletişim sınıfına ait bir yazı sadece. Yanlış anlaşılmasın.
Ha bak senin bir anne baba ile ile sanal iletişim yazın vardı.. öyle birşey.

* İmbir:
Kız yine kafasına göre yazmış :)
Evet küresel ısınma :P

Çağlar dedi ki...

zuleyla 3/4/2007
...

İlham olan yazıyı ilk yayınlandığında okuduğum zaman "bana ne kardeşim tekno mekno özür dilemesini bilecek" dediğimi hatırlıyorum...
Aracın mesul olması yanılsaması hakkındaki görüşlerine katılmadan önce biraz kurcalayayım şu işi dedim... Bir yerden bir muhalefet konusu çıkar belki diye...
Tam suçu iletimizi taşıyan kanalların yetersizliği üzerine (Başak'ın yorumunda belirttiği durum) yıkacaktım ki "kızım bunları kim icat etti ya da kim eksik icat etti peki" dedim... Cevap kocaman harflerle İNSAN oldu...
Yok kaçılmaz bu işten.. Suçluyuz biz...