3 Mart 2009 Salı

Buza tutunabilmek

Buz soğuk olabilir, ıslak da olabilir. Islak olmayabilir de. Kuru buz diye birşey var sonuçta. Sıcak buz var mı. Tutana bakar o. Hislerin ne halde olduğuna, ne kadar uyarıldığına, ne kadar soğuğa maruz kaldığına göre değişebilmekle birlikte bazı uç durumlarda elde tutulan buzun üşütmek yerine ısıttığı da vakidir. O algı karmaşasını yaratan sinir uçlarıdır. Ruh uçları diye birşey var mı peki. Avuç içinde nelerin uçları var bir bakalım. Damar uçları var, kas uçları var, sinir uçları var. Tırnaklar var avuç değil de el diyecek olursak. Bu müstakbellerden en liyakat sahibi olanı sinir sanırım, ruhu temsilde. Demek ki sinir ruhun da ucu oluyor. Hal bu iken biz el ile buzun ilişkisine dönelim. Deva niyetine alınsa ele buz, herhalde beklenen faydayı sağlar. Ama vuslat var mıdır bu ilişkide, hayır. Mahkumiyet vardır esasen. Acı son, erimesidir buzun. Damlar, eli ıslatır. Damladıkça da farkeder ki el, buz yumuşaklaşır, keskinliğini kaybeder. Hem serttir özünde, hem de yumuşak. El silse de ıslaklığı önleyemez. Buz ağladıkça ağlar, süreklidir bu. Yaştır el artık. Zaten buz da yaştandır. Kaçarı var mıdır bu ilişkinin, süreç geri döndürülebilir mi diye düşünür el. İstemez hiç parmakları arasından kayıp gitsin buz. Normal, gündelik hayatta yoktur çözüm. El özünü reddedip buzla beraber buzun buz kalacağı sıcaklığa inse belki buzu kurtarır ama o da elin varlığına tehdittir. Bu hem bir karar hem de bir süreçtir. Kim vazgeçecektir, el mi buz mu. El zaten buzu çekip aldığına göre roller baştan belirlenmiştir herhalde.
Sadece elin yandığında buzu hatırlarsan olmaz işte.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

buza tutunacaksan..
çekiçle bir buz çivisi çakıp.. çengelle asacaksın kendini..
ya dakuş pençesi gibi bişi var..
onu kullanacaksın..

ya da ne işin ..
var buzda otur koltuğunda sıcak..
ısrarcı isen..
bir cold pek vereyim.. naylon içinde silikon jel.. ne akar ne kokar..
dondurmaz.. soğutur..
=P..

bi deee....
taktın sen bu dağcılık işlerine netekim..

atalet

Çağlar dedi ki...

* Atalet:
Bu; dağdaki, duvardaki buz değil. Buzdolabından buz. Küp.
Dikkat, yazıda aşırı derecede sembolizm vardır.

ATALET dedi ki...

ahah..
onun için de elini kullanma yavrucuum..
buş maşası var..
yokkk..
buzluğun duvarındaki buz diyeceksen ona da.. kaynar su dolu bir kap ve tahta spatula önereblilirim....

atalet...

Çağlar dedi ki...

* Atalet the en bi sadık reader:
:)

Adsız dedi ki...

ya işte en bi uç noktada yaşanır ilişki dediğin gibi..
acı var,sonra ferahlık var.kavuşmak var,ayrılık var.her güzel şey zor ve geçici işte.ya hu nerden ne konu çıkarmışın arkadaş.ben buz tutmaktan falan nefret ederim.:D hiç aklıma gelmezdi.:p

Şarküteri dedi ki...

Böyle yazılara "dikkat sembolizm" var diye levha koy sen çağlar, bodozlama girmeyelim.

Ben geçende bisikletten düştüm mesala kafam asfaltla buluştu. Sol şakağımda bir yanma hissi uyandı. Aynaya bakmıyorum ama hiç, neyse eve bi geldim şakağım yok! Orada kırmızı bir doku hakim. Bu anda buza özlem duydum işte. Bir torba buz doldurup pres yaptım. Hatta o kadar çok yaptım ki beyin hücrelerim bile yavaşladı, o derece ki niye pres yaptığımı unuttum, ne olduğumu kim olduğumu da... Buz torbası elimdeki tek gerçeklik olarak kaldı bir müddet. Bu vuslat mıydı acep?

imbir dedi ki...

bu yazıyı okuyunca ilk yorumumdan daha farklı bi anlam çıkardım.ya şimdi anlamadım ya o zaman anlamamışım ya da farklı açılardan bakıyorum :D tek taraflı olmaz hiç bişi die anladım şimdi de bi daakine ne anlarım artık hayırlısı :)