11 Mart 2009 Çarşamba

Hani gerçek

Takip ettiniz değil mi geçen gün gazetelerde yer alan haberi. Yedi yüz gram et, içine enjekte edilen bişey bişey ile bir kilo çeker oluyor. Gerçi Et üreticileri birliği yalanlamış bunu ama bi kere okuduk artık. Şırınga edilen malzeme, etin su tutma özelliğini arttırıyormuş. Yani etçiden et diye su alıyoruz. Tabi etin et olarak ne kadar sağlıklı olduğu ayrı bir muamma. Sağlıklısı diye tavuğa yanaşsan, o zavallım zaten ayakta kalsın diye dayanan ilaçlardan antibiyotik torbası olmuş. Şaka gibi ama tavuk eti yediğinde yanında antibiyotik ilaç yemiş oluyorsun, mis. İkisi bir arada. Şimdi sen okuyup atlayacaksın hemen balığa, "hayır bi kerem, en sağlıklısı balık" diye. Biliyor musun yediklerinin nerede ise hepsinin besi olduğunu, her besi balığın tek tek ilaçlandığını, diğer balık arkadaşlarının atıkları ile yemlendiğini, besi(çiftlik) balığı olmayanların da zaten ağır metal deposu olduğunu.
De ki sinirlendin etten, döndün. Ot bok yiyeyim dedin.
Halt ettin.
Sanki onlar başka bokun soyu. Transgenik midir ne karın ağrısıdır bir kavram var. GDO falan da diyenler var. Özünde genetik yapısı ile oynanmış gıda demek. Sebze, meyve dünyasında da o işler at koşturuyor durumda şu anda mirim. Hıyar buzdolabında büyür. Seracı kendi yiyeceği sebze için seranın bi köşesine ilaç atmaz, gerisini sana kakalar. Domates odun gibidir, muz tatlı değildir, çilek de zaten kokmaz. Lan çarlistonun çekirdeğinden ne istedin, bari onu bıraksaydın. Biliyor musun arkadaşım, bu memlekette ithal domates tohumunun hırsızlığı yapılıyor. Evet aynen yazdığım gibi, o kadar değerli ki tohum, kasada saklanıyor, ama hırsıza kilit dayanmaz, oradan da çalınıyor. O da tek ekimlik tohumdur allah bilir. Bak sinirim oynadı yine, kıçıma sürmeyeceğim çölde, göt kadar yerde tohum üretiyor adam(azimlerine hayranım, o ayrı) sonra sana onu onbinlerce liraya satıyor, tek kere ekebiliyorsun çünkü genetiği ile oynanmış, seneye yine alasın diye, ay bunaldım. Biliyor musunuz, cips şeyleri istiyor diye bin çeşit olan allahın patatesini sallayıp bir çeşite odaklanıyor tüm iç anadolu. Sonra o bir cins öyle bir hastalıktan kırılıyor ki, millet aç kalıyor. Zaten toplu üretimde o sorun var, çeşitlilikten uzaklaştığında risklere daha çok açık oluyorsun(yumurtaların aynı sepete doluşturulması hesabı)
Neyse, uzatmayalım, diyeceğim tarım politikaları falan değil zaten.
Yiyemediklerimizden sonra, gelelim içemediklerimize. Su var mı su. Kana kana içilecek su. Yok değil mi. Ters ozmoz ne lan. Delirtiyorsunuz adamı. Peki son on yılda Bursa'nın yeraltı su kaynaklarının elde edildiği derinlikte oluşan değişimi bilen var mı. Dip suyu çekilmesinin sebeplerini geçtim, bölgeye etkisini inceleyen oldu mu hiç. İntihalden intihale koşan kafaları patlayasıca bilim insanlarım acaba bu problem ile, ünlü Bursa çileğinin (ki yanlış bilmiyorsam ta istanbula padişahlara gidermiş bu çilek zamanında) üretim kapasitesi arasında ilişkiyi incelemişler midir.
Daha iki hafta önce milli besinimiz yoğurdun tebliği değişti, biliyor musunuz. Katı madde oranları düşürüldü. Her düzeyde cıvıdık memleket olarak, yoğurt da öyle olacak haliyle.

Neye elini atsan yalan, neye baksan kurgu.

Hava sıcak mı mesela. Ev sıcak olabilir de, mart ayı için hava nasıl.
Ya da memleketteki tüm şampuanların sadece içlerindeki koku ve renk maddeleri değişik, farkında mısın.
Her güzel dediğinde aslında makyaja tav oluyorsun. O pastel rengi çorap, ya da yüksek çizme de zaten yapılmamış etek traşı kamuflajı, ne sanıyorsun. Zaten oğlanlar da belim ağrıyor, o nedenle dik durmaya çalışıyorum derken göbeklerini içeri çekiyorlar. Kimse de o partiye oy vermemişti ve vermeyecek yine, yersen.

Gerçekte mi yaşıyoruz, dizilerde mi mesela.

Herkes birbirini aldatıyor lan, kafayı yiyeceğim. Kimin kimin altına yattığı, hangi dingilin kime tırmandığı belli değil.

Sonra diyorsun ki seviyorum. Hadi ordan. Aç da kıçını sev. (Bu noktada yine küfrettim, sonra sildim)

Ben bu rolü sevemedim gitti arkadaş. Çiğ duruyor üzerimde.

15 yorum:

.. dedi ki...

şimdi çağlar kardeş, o kaddar haklısın ki (bak dikkat et çift d kullandım. o derece haklısın yani)
ama bi passiflora falan iç, sonra sakin kafayla konuşalım.
8)

Çağlar dedi ki...

* Bacım:
"Lan kimse sklemiyor mu bizi, o kadar yazdık" diyecektim sinirle gelip.. kendini öne atmış kurtarmışsın yorumsuz yazıyı ve blogcu arkadaşlarını ;)
Sence on sene önce hayat daha bayramken yaramayan pasiflora şimdi yarar mı, ne dersin.

.. dedi ki...

yok be çağlar, bişeye yarayacağı yok da, ağzın tatlansın deyü.
şahsen çiçeğin bizzat kendisini ezsem de yarım litre vokta içine katıştırıp içsem, benim ruh halimde bi düzelme olmaz.
10 sene önce hayat bayramdı valla be!

.. dedi ki...

vokta bulamazsan votka da olur 8)

alpernatif dedi ki...

Pasiflorayı içmicen
sürücen :D

len ne coştun aniden ?
yaşayıp gidiyoruz işte
bak hormonlu yiyeceklerden ikinci pipim çıktı
ben şikayet ediyor muyum ?

.. dedi ki...

alper 8)))))
allah iyiliğini versin!
(gerçi vermiş vereceği kadar ama!)

alpernatif dedi ki...

saklanan bacım
karım da aynı şeyi söyledi ama :)))

Çağlar dedi ki...

* Bacımlar:
Voktada son nokta, evet.

* Alperler:
En son olaydan sonra pilav çok etli olmuştur... diye yorum yaparım ikiz pipi olayına anca :D
(spekülasyondur)

Adsız dedi ki...

işte budur..

sinir bööle alınır ..

ama bişi diyim mi..
senin küfür edecek kadar kızmış halini çok seviyorum ben ..

no vey aut çağlar benim bi kızdığım şey daha var.
bizim velets.. bu nedenleri mazeret gösterip ders çalışmaktan kurtuluyolar..akıllarınca..
atalet..

Şarküteri dedi ki...

Tam bir toplu gösterim olmuş, seninle beraber ben de küfredip asabiyetimi belirttim. Allahtan okuyucu doğrudan etkilenmiyor benim küfürlerden.

Anne babalarımız kadar sağlıklı ve uzun yaşayamayacağımızı düşünüyorum. Doğadaki ve tarım ürünlerindeki kirlenme çok arttı, bunlar hep bizim hücrelerde birikiyor.

Cinnet kaçınılmaz.

Adsız dedi ki...

valla acayip kandırılıyoruz..bizim bünyeler gene iyi dayanıyor ha.maşallah.ama gerçi kanser olan insanlar çoğaldı allah korusun deyim.hem siyasette,hem yediklerimiz içtiklerimizde,hem de başka alanlarda çok kandırılıyoruz yaa.bunla ilgili yazı yazmıştım o aklıma geldi neyse.daha da kötüleşecek.düzelmez.ipleri ele geçirmek zor.

Çağlar dedi ki...

Ben bi genel yorum yazayım yorumlar hakkında, sonra bireysel cevaplara geçeriz.
Harbi anlatamamış mıyım, yoksa bilinçli olarak anlamamayı mı seçti okuyucu, merak ettim. Ben aşktan, ilişkiden, seviden bahsetmiştim hani gerçek derken. Benim de dahil olduğum sosyal zaman dilimi artık bu konularda birbirine çok daha fazla yalan söylüyor diye düşünüyorum. Konum, ya da kafama takılan bu idi. Bu sorun da zaten, olana da olmayana da had safhada güvensizlik yaratıyor diyecektim. Ya neyse, anlatamamışım yine. Boşver okuyucu, böyle gitsin o zaman bu yazı da.

* Atalet:
Sinirli yazı :) evet sinirli yazınca ben de seviniyorum. Ama var ya, sinirlendiğim birşey daha var. Şu konjonktür nedeni ile ağız dolusu küfür etmek bile taraf belirtmek oldu, kızıyorum. Lan sahiplenmedikçe herşeyimizi alıyorlar, donumuzu da isteyecekler yakında. Öfke de elagat dediler, benim oyuncağımı elimden aldılar. Sakal bırakamaz olduk. Ve saire.
Neyse.

* Yec:
Toz toprakçı, otçu sensin abi. Sen diyorsan öyledir. Bunlara takıla takıla kafayı yediğim ise bir gerçektir.

* İmbir:
Kanser. Geçelim bu konuyu.

Portia dedi ki...

açıkçası yazının son kısmı hariç demek istediğinin bu olduğunu anlamayanlardanım ben de.

yalanlar kısmına gelince... bence yalanlar da durulan ve durulmayan kırmızı ışıklar gibi ikiye ayrılıyor: karşındakini kandırmak amacıyla söylenenler ya da birşeyleri konuşmaktan kaçınmak için söylenen ama aslında herkesin bildiğini daha da açık ortaya koyan yalanlar. konuşmaktan kaçmanın gerekçeleri ya da doğruluğu ise tamamen ayrı bir muamma, durulmayan kırmızı ışık gibi, bile bile ama yine de.

Adsız dedi ki...

hıı ben anlamamışım bu kez :D
ama haklısın valla ayh kafam çok karışıo bu konuda.kimseye güvenemiiom evde kalcam :p

Çağlar dedi ki...

* Portia:
Öncelikle hoşgeldiniz efendim.
Yoruma cevap verecek olursak da, sadece son kısmına birşeyler diyebilirim. Konuşmaktan kaçınmaya benzeyen bir yazı gelecek zaten buraya, bekleyiniz.
Saygılar.

* İmbir:
Kimseye güvenemiyor musun. Dur daha çok karıştırayım kafanı. Neden acaba tanıdıklardan çok tanımadıklara güveniriz, hangi durumlarda olur bu.