Ah çağlar, ah çağlar... Sana bardakla, kaşıkla yapma, gramla yapma demedik mi. Ruhunla yap demedik mi. Ah çocuğum, vah çocuğum... millete verir talkımı kendi sokar çuvaldızı. Al işte. Yersin böyle dört kişilik helvayı.
Çağlar'ın içi sıkılmaktadır. Çoğumuza olduğu gibi herşeyin kötüsünü gördüğü bir gecededir.
Abur-cuburu yoktur, keyfi yoktur, çikolatası yoktur, keyfi yoktur, tatlısı yoktur, keyfi yoktur.
Yani nereye baksa boşluk görmektedir. Telkinler ve destekler de fayda etmez. Heyhat... mutfak kaderi ağlarını örmektedir. Tüm bu yokluklar unlarından yeniden doğacak helvanın ayak sesleridir aslında. Gerçek olmayan bu karamsarlıktan yine kendi başına çıkması gerektiğini bilen çağlar titer/silkinir ve kendine gelir,
- Dünyanın bütün unlarını getirin bana!!!
Neyse, çaktırmadan bu ve şu tariflere bakar. şu olanı sallamaz, bu olanı da dörde bölerek tek kişiliğe indirgeyeceği bir yokluk çözümünü tasarlar.
B.o.k tasarlar.
Her tasarının hayata geçtiğini nerde gördünüz a dostlar. Tabii ki evdeki hesap ocak başına uymaz. Planlananın iki katı un ile manalı kıvama ulaşılır.

Nispet yaparcasına, kalıba bile dökülerek okuyucunun (görsel) beğenisine sunulur helva. Kıvama inanamayacaklar için de kenara dağınık konur. (En üste bak çocuum)
Neyse;
Yarım su bardağı şekeri üstünü iki parmak aşacak kadar su ile kaynat. Çeyrek su bardağı sıvı yağı kızdır, Dört tepeleme çorba kaşığı unu azar azar yağa ekleyerek kavur, kıvamlandır. Rengine kendin karar ver koçum. Bana ne bakıyosun, narı var esmeri var, sarısı var di mi. Ben sana soruyo muyum kılodya, nayomi felan, lütfen. Sonra kaynamış şerbeti de azar azar ekleyerek karıştır. Belki başka tariflerde "topaklandırma" diye birşey duymuşsundur. Bak ben sana birşey söyleyeyim. Orada şekil olarak topaklanmamaktan bahsedilmiyor. Aslında sadece iyi karışsın, yağla buluşmamış un, unla karışmamış şeker kalmasın denmek isteniyor. Yoksa helva helva oldu mu tabii ki parça parça dağınık felan olacak, tırsma. Hem bi de koluna kuvvet he. İyi karıştırcan. Hani baştan bil de, ay elim şeyoldu, vay tırnağım kırıldı, ah kolum tutuldu anlamam ben. Karıştırcan.
Tarif bitti aslında, bu kadar.
Notlar:
1- Annem, oğlum sıcak sıcak yeme, midene oturur dedi. Yarım metre yanımdaki birinci fotonun kokusu burnumda iken yazıyorum şu yazıyı. Siz düşünün artık nerem şişti.
2- Yok, yok. Duramadım tabi, tadına baktım.
3- İtiraf: "Anneeaaa, immdaaakkkk. Bu, sıvı kaldı" diye aradım çalışmanın ortasında. Cevap belli. Malzemesi un, şeker, yağ olan bir yiyeceğie ne eklenir... Un tabi :) Sağolsunlar. Tamam, ben hallederim dedim, kapattım.
4- Harbi ben de inanamadım tadının bu kadar şahane olacağına. Takdir edersiniz ki ilk deneyim...
5- Un helvası ile üzdüklerim varsa, özür buradan.