11 Şubat 2007 Pazar

Kayıp ruh


Gözlerini açtın. Biraz önce başucundaki iki telefonun alarmı birden çalmıştı ve sen el yordamıyla onları bulup kapatmıştın. Ne kadar oldu acaba kapatalı. Ya da önemli mi ne kadar geçtiği. Beş dakika ya da iki saat farketmiyor ki. Öyle bir duyarlılıkta değilsin nedense. Yataktan doğrulmadan ama gözler ışığa alışırken bunları düşünüyorsun. Çok ilginç, daha ayaklanmadan beynin çalışmaya başladı, biraz yüklenmiyor musun şu organa.

Evet ışık var. Demek ki biraz olmuş vakit. Bak bakalım şu biraz önce çenelerini kapattığın aletlerden birine. Tamam, gecikilmiş. Ama yetişilecek yere gecikme değil bu hissettiğin. Sadece alışık olduğun saatten daha farklı bir saatte olman bu, belki gecikme bile denmez. Neden geç kaldım gerginliği hissetmediğini düşün bakalım. Ama çok dalma düşüncelere, zira yapılacak sosyal ödevlerin var daha. Tamam, hadi.

Aynı gömleği ve aynı pantolonu giymek seni sıkmıyor bile. Temel zorunluluk olan temiz giysi kuralına uyduklarına göre yeni renkler, değişiklik, tarz, süs, stil uğramıyor sana, yanından bile geçmiyor. Daha da ilginci bunu yaşıyor olmaktan dolayı herhangi bir sıkıntı duymuyorsun, tespitini yapıp geçiyorsun.

Tekdüze olmayan hiçbirşey yapmadan evden çıktın, çıkarken mutfağa baktın ve yine evde sabah kahvaltısı yapabilmek becerisine ulaşmadığını gördün. Evet sen böyle birisin, evde mesai günü sabah kahvaltısı yapamıyorsun, pekala. Bunu, sabahının tekdüzeliğine ekleyemedin, ilginç bile değil.

Bu umursamazlık saatte 90 kilometre hızı kaldırmaz diye düşüne düşüne işyerine vardın ve arabadan indiğin yerde ayağın kaydı, düşeyazdın. Aklına, geçen kışı bitirirken kolunu kırmayı becerdiğin geldi. Zaten apartmanda asansörün kapısını her itişinde kendi bileğine bakıyor ve sağlam olmasa şu kapıyı nasıl açardım diye düşünüyordun. Kapıyı iterken o kaslar neler yapıyor ve kemiklere nasıl bir bası uygulanıyor. Bastığın yerin altından kaymasına sinirlendin ve o hışımla işyerinin garajına indin. Etrafta eşelenip beli buldun. Yanında da bir sopa buldun. Gidip buzlara saldıracaksın. Hepsini kırıp güneşte erimelerini kolaylaştıracaksın ki kayıp düşülmesin. Hem sonra bel ile şu elektrik geçirdikleri yeri de düzlersin biraz, araba ile geçerken altı sürtmez.

Düşündüğün kadar güçlü değilmişsin. Bi kere sopa ile bırak buzları kırmayı, üzerlerini bile çizemedin. Bel ile bellemeyi denedin, küreğin ucu kaydı. Çaresiz vuracaksın bel ile ve ucunun keskinliğine güveneceksin. Değerlendirme yapmak gerekirse on harekette bitireceğini düşündüğün iş on değil yüz hamlelikmiş ve sen zaten o hamlelerin üç tanesini yapınca yoruluyorsun, gücün yetmezmiş. Ellerin de pek kibar bu iş için. Boyuna göre seçmedin yine. Ama inatçısın uğraştın bir süre. Sonuca bak, anca dostlar alışverişte görsün diye anlatılır sonuç. Öflemedin bile. O düzleme işini de yapamadın, taşlar donmuş birbirine yapışmış, birini bile oynatamadın. Bırak bırak.

Binadan odana çıktın bir kat yukarı, nefes nefesesin. Çok saçma. Odada pencere camlarının ve doğramaların nemini aldın. Almazsan bu nem başa alçı tadilatı derdi olarak dönecek. Herkes kendi odasına böyle dikkat ediyor mu, bizim odada neden ben yapıyorum bu işi, binada diğer yerlere böyle özen göstermeli miyim, diğer odaları neden gezmiyorum... diye bile düşünmeden makinalaşmış bir şekilde bitirdin camları. Sonra çektin çıktın müşteriye gitmek için. Yekün olarak onbeş dakika bile kalmadın yani dükkanda.

Yol bu sefer uzun, hatta değişiklik olsun diye seçtiğin güzergah düşündüğün gibi çıkmadı, kilometre çok daha fazlaymış. Saçma oldu. Arabayı sabit hızda, minimum ivme değişimi ile kullanmak ruhsuzluk mu yoksa tasarruf mu diye düşüne düşüne vardın hedefine. Çalıştın it gibi. İnsanlar kibar. Kimse kimseyi ezmiyor, karşılanmamış talepleri ile rezil etmiyor. Bunun karşılığını verebiliyor muyuz diye düşünerek ve kuyruk hala dik vaziyette döndün. Öğle arasında yemeklerini yiyip ama sonrasında da çalışarak... Hak hukuk tamam galiba.

Normal yoldan döndün, arabanın altını sürttün, ve sabah kıramadığın buzların vuran güneş ile erimiş olduğunu gördün. Hay huy etmeden, vay anasına bile demeden öylece yürüyüp girdin içeri. Doğanın gücüne selam bile durmadın.

Çok yorgunsun. Odana geçtin, yorgunluğun verdiği sinir ve yine o bir katın verdiği nefes nefeselikle ve sıcağı sıcağına, müşteri haberlerini üstüne aktardın, biraz sonra bir toplantı yapılacağı haberini de alıp çıktın.

Toplantıda şirket için çok önemli haberler aldın ve senin tepki vermemiş olman dikkat bile çekti, o kadar yani. Bitse de gitsek tepkisizliği değildi bu. Herşeyi dikkatle dinledin, soru da sordun kafana takıldığı için, ama renksizdin işte. Hayretsiz diye bir kelime varsa o seni tanıtırdı o an. Odan o deminki güneşle dopdolu, apaydınlık idi ama senin içine vurmuyordu ışınlar. Karanlık, paslı bir için var ve hiç ısınmıyor bazen. Yüzüne de yansıyor bu soğukluk, tepki alıyorsun. Aldığın tepkilere herhangi bir karşı tepki vermediğin anlaşılıyor mu oralardan, onu bile merak etmiyorsun.

Sınırlarını aşmamak, hep belli bir uzaklıkta durmak gibi iş dünyası kurallarını uygulamaya çalışmak mı yaptı seni böyle. Bilmiyorsun ama bu büyümekse pek keyifli büyümediğin ortada. Bu sıradanlaşmak, normalleşmek, genele uyum sağlamaksa eğer onu da becerdiğin belli. Birşeylere uymak için kenar, köşe ve çapak diye gördüğün yerlerini törpületiyorsun.

Törpüden dökülenlere bastın ama onlar sanki ruhunun simleriymiş gibi geliyor bazen.


35 yorum:

Çağlar dedi ki...

hbasak 11/2/2007
1-2-3

1. bu sefer birinci benim!
2. demek ankara'da kar var?
3. simler dökülmemiş, dökülse satır aralarında yanıp sönen ışıltılar nedir?

Çağlar dedi ki...

sharquteri 11/2/2007
Film izler gibi

Nuri Bilge Ceylan ın bir filmini izler gibi okudum yazını. Sakin, durağan tempoda gidiyor. Ama daha fazla birşey beklememiz mi lazım? Hayat böyle zaten, helikopterler, otoyolda kovalamacalar amerikan ekşinlarında var sadece...

Tüm sıradanlığın içinde hayatı güzelleştiren şeyler var... Bu yazının burada olması mesela.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 12/2/2007
denemedir

* Başak:
Evet vardı da yerde, ezilmiş, donmuş halde idi. Ama bu haftasonu itibariyle hava iyice yumuşadı, eridi.
Hani ışıltı, görünüyor mu oradan. Oysa ki heryerim isli.

* Yec:
Özellikle bir deneme idi bu yazı, iyi oldu mu, nasıl oldu bilmiyorum. Bir günün farklı bir açıdan, faklı bir amaçla anlatılması denemesi. Tarz bir romandan kopya, amaç bir siparişi karşılamak. Sonuç, ben beğendim. Ama istediğim kadar karanlık olamamış anlaşılan. Okuyucuyu yoğun bir iç sıkılmışlığına iten bir yazı olamamış anlaşılan.

Çağlar dedi ki...

isimsiz 12/2/2007
kayıp ruh

oh beee

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 12/2/2007
ne iş millet

tutmadı mı bu yazı/tarz.

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 12/2/2007
****

ben beğendim yazıyı çok güzel olmuş günlük sıradan olaylara kaptırıyoruz kendimizi ama hiç izlemiyoruz çoğu zaman.bu yazıyı okuyunca aklıma birden şu şarkı geldi çok severim bu şarkıyı :
http://www.youtube.com/watch?v=dkJFe-3NM-s
youtube u izlemesi ve bulması daha kolay diye seçtim reklam mı oldu ne :)
ibrik hehe doğrudur hiç benim aklıma gelmemişti görünce çok güldüm çok hoşuma gitti:)))

Çağlar dedi ki...

handeelibir 13/2/2007
@

Tutmaz olur mu Çağlarcım bak yazı bitti, yorumlar da okundu şimdi yorum yazılıyor..
Eş-sevgili durumlarınızı tam anlamıyla bilmiorum ama haddimi aşarak sana cıvılcıvıl bir sevgili lazım diorum tamam tamam sustum dior ve arenadan çekiliorum..
yarın farklı birşey giy ve hadi bana bu konuda birşey yaz diyerek maydonozluğumun tavanına vuruyorum!!!

Çağlar dedi ki...

nsysr 13/2/2007
sonunda

yazınızı ilk yazdığınız gün okudum ve çok beğendim ama bir türlü fırsat bulup yorum yazamadım. belki anlattıklarınızı gözümde canlandırmak çok kolay olduğu için beğendim bilmiyorum ama okumak keyifliydi..

Çağlar dedi ki...

pelinsworld 13/2/2007
.

2 seferde okudum (vakitsizlikten)
konuşan bir yerden çıkacak gibi geldi ama çıkmadı garip ama bendeki etkisi bu
törpülenmem lazım herhalde :)
keyifliydi
tutmadı diill yani :)
sevgiler

Çağlar dedi ki...

sharquteri 14/2/2007
Dene...

Deneme olarak güzel bir yazıydı bence... Amaçladığın gibi gayet içimi karartmıştı aslında.Yalnız ben günlük niyetine yazdığını düşünüp hafif pozitif yaklaşmıştım yorumumda, yani biraz moral vereyim çocuğa, çok fena psikopata bağlmış, diye düşündüm...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 14/2/2007
ya aslında şöyle

* İmbir:
Şarkı ne güzelmiş. oğlan da yakışıklıymış ha. Kızı bi yerden gözüm ısırıyor ama, neyse.

* Hande:
Yok efendim, o dediklerinin kaynağı neresi, onu da bilemedim, seçmece de olmuyor... Ha şu giyinme işi yaş. elimde bol gömlek, az biraz kravat, az da pantolon var, bunların hepsi uzun süredir benle. O nedenledir ki yapılabilecek herşeyi yaptım gibi. Bir ara oturup yazı amaçlı bi giyineyim, zorlayayım biraz, ne çıkar bilmiyorum ama kadın milletinin çeşitliliği gibi olamayacağı kesin. Düşünsenize straplez gömleğin altına kullanılmış olan derin bacak kılı dekolteli, yanları payetli pantolon, altındaki timsah derisi yumurta topuğa basılarak kullanılmış ayakkabı... yok olmuyor bak... hahahayt.

* Neşe:
Keyif alınmış, ilginç. Bak yec, milet keyif alıyor, olmamış.

* Pelin:
Konuşan burada :) Çıkmaz pek ininden.

* Yec:
Aslında benim bir günümdü. Ama özellikle ta 3 gün sonra bilinçli olarak, oturup o dediğim amaçlar dahilinde yazılıdı. Çocuğun morali iyi, sıkıntı yok, eyvallah.

Çağlar dedi ki...

keşkül 14/2/2007
.

Hani bazen derler ya hayatınıza renk değişiklik katın..
Hergünkü yoldan diil başka yoldan gidin diye..
O tatta ve güzel olmuş.
Hoş bi seyirdi :9

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 14/2/2007
aha keşkül pişti etmiş

biz yorumları toplarken o da arkada sessizce okuyup yorumluyormuş :)
teşekkürler yorum için. ha yazı blog için değişik ama gün yaşam için sıradan.

neredesin paşam...

Çağlar dedi ki...

isimsiz 14/2/2007
Panik yok...

Aslında bu tür yazıları çok iyi yorumlar ve güzel güzel okurum..Ne var ki senin blogunda böylesi bir yazıya hazırlıklı olmadığım için öncelikle buradan çıkıp bidaha gelmiştim..
Baktım hala aynı.. O zaman biraz şaşırma biraz da rahatlama ile yeniden okudum.. Fakat yine de benim favori kategorim "Boğaz".. :)))

Gergin Hocam olsaydı şimdi buralarda sana dağarcığındaki 3-5 hayat güzeldir cümlelerini sıralardı.. Bununla da yetinmeyip Çağlar'ı da kaybettik bahanesiyle iki tek atardı.. Zaten ek iş olarak iki tek atmak isteyenlen için bahaneci tezgahı açacağım.. Albeni'ye rakip olmak adına değil maksat içmek isteyenlere iyilik olsun.. :P

Kayıp ruh için de yersiz endişelere kapılma.. Benim bloga 3 gün arka arkaya uğrayanlarda görülen normal yan etki durumları yaşadığın... :)))
Ruhun normal hali ile pek yakında döner..Panik yok...!!

Son olarak ise Keşkül ablamızın yazdıklarının altına denden bırakıp, biraz çalışmaya gidiyorum..

İçses ve Dışses: Çağlar tek Viva değil, bizde senin yazdıklarını okumayı ve seni çok seviyoruz.. Söyleyecek şeylerimiz de var ama ilk ziyarette suyunu çıkarmayalım dedik.. (Pek düşünceliyizdir canım.. :))

Çağlar dedi ki...

vivaforever 14/2/2007
Panik yok..

Panik yok yorumunun sahibi olarak tekrar buradayım.. İsimsiz tayfasına eklenmeden kimliğimi deşifre edeyim dedim.. :)))

Çağlar dedi ki...

handeelibir 14/2/2007
@

Ayy çağlar alemsin yahu!!!!
Gömlek altı straplez bacak kılı dekoltesi hahahayyttt
sevgililer günün kutlu olsun bari ne diiimmm
:-)

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 14/2/2007
Yazıdan daha pesimist bi' yorum :p

İnsanın durumu biraz kaygan bir zemin üzerinde ayakta durmaya çalışmak gibi. Bastığı noktanın neresi olduğunun önemi kalmıyor. Her durumda destekten yoksun, dalgalı yüzeyin üzerinde kalıyor.

Ama içinde de müthiş bir uyum sağlama güdüsü var.Bütün yetrilerini düzenle, hakkıyla kullanamk, duruma uyum sağlamak, ahenge katılmak.

Bu dürtü ve dengede kalma isteği insanı feragat etmeye zorluyor:
Dengeyi sağlamak için ağırlıklardan kurtulma,
Ağırlık merkezini dengelemek için asimetriden kurtulma,
Diğerleriyle ortak çözüm bulmak için onlara benzeme,
Bazen kayalaşan hayal bulutarından kurtulma,
Vazgeçme,
Nadasa bırakma,
Paslanmaya izin verme şeklinde oluyor.

Bir şekilde uyum adına ya da bilinci daha devreye sokmadan kendiliğinden uyumluluşma sonrasıda törpüleniyoruz, törpülüyoruz.

Ama aslında ne yerdeki kaygan zemin üzerindeki mücadele bitiyor, ne hafifliyoruz.
Sadece biraz daha az hissediyoruz. Kaygıyı unutuyoruz. Duyarsızlaşarak çözüm buluyoruz.

Ama törpüleme esnasında çatlaklar da oluşmuyor değil. Ve bu çatlaklardan hayat kaçıyor dışarı.

Sonra biz her ne kadar kaygan zemine sövmekten duyuları aldırarak vazgeçmiş olsak da çatlaklardan sızan hayatın arkasından üzülerek bakıp, dökülen simlerimizin yerine hiçbir şeyi koyamıyoruz.

p.s

Kayıp Ruh'un son iki cümlesi bu dizinin devamı gelmesi gerektiğini bas bas bağırıyor.

TAMAM SUSTUK :P

Çağlar dedi ki...

dolphinblue 14/2/2007
*

çağlarım kendinden 2. tekil şahıs şeklinde bahsederek yazıya yön vermiş olman çok hoş olmuş. yalnız ben en çok küt diye düşüp yere çakılmana takıldım:) çok uff oldumu bari? :) birde o gün neden o denli negatif oluyor oluşuna. hayırdır? bir sorun yok dimi?

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 14/2/2007
oh oh

* Viva:
Senin bloga aylardır her gün uğruyorum. öyle bir yan etki yapmadı pek :) Yaz sen biz okuruz. Boğazları biraz ihmal ettik biliyorum ama cemle pazar günü yuttuğumuz kahvaltıyı yazsam çok değişiklik olmayacak, bir önceki ya da iki önceki pazara benzer :) İç, dış, astar vb. tüm seslere kapımız ardına kadar açık, buyrun.

* Hande:
Sevgililer gününü reddediyorum diyecem, eziik diye alay edilecek, sevgilim yok diyecem, vah canıım diyecekler... Ben de en iyisi vatandaşın gününü kutlayayım, yarın bizim tarafın sap kutlamasına bekleriz diyeyim.

* Banu:
Sabit hiçbir yer yok. Hiçbir kaideye güvenemeyiz. Oynak zeminde yaşadığımızı bilerek hareket etmeliyiz. Bugünlerde senin blogda felsefi konuşmalar var. Mesela delouze mu demişti hatırlamıyorum, bilimin temelleri de çamurda idi... Bu yazıyı da seriye çevirecem diye vaatte bulunursam çok biriktirmiş olacağım, şimdilik töhmet altında kalmamak için susmayı seçeyim.

* Dolphin:
Teşekkürler. Yok, normal/alelade bir karanlık gün vakası idi, geçti. Düşmedim, düşeyazdım :) sıkıntı olmadı. Ha bu arada 2. tekil şahış hitaplı yazı işi dediğim gibi bir romandan apartma. Ama bu tarzın son zamanlarda okuduğum en güzel örneğini yine viva vermiş son yazısı ile. Yine gıpta ile okudum.
http://vivaforever.blogcu.com/1991835/

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 15/2/2007
ALINTI EKLEYELİM BİR DE

"Günümüzün toplumlarında insanın uyku saatlerinin dışındaki hali ayrıntılarına varana dek düzenlenmekte olduğu için; gerçek bir kaçış, ancak uyumakla ya da delilik içinde olabiliyor. Ya da bir tür körelmeyle, sessizlikle edilgenleşmeyle oluyor."

AKIL TUTULMASI'NDAN...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 15/2/2007
akıl tutulmasından alıntıymış, pehh...

Banu alıntı eklemiş üstte. Alıntıdaki amca kaçış çok zor, meşakkatli olur minvalinde birşeyler demiş. Ben de buna peahh diyorum. Anlatı -eğer alıntının dışında başka argümanlarla anlatılmıyorsa biryerlerde- o kadar da güçlü değil.
Hem çok zor kaçarsınız diyor, hem de şöyle, böyle, öyle, bir de bu bu ve bu şekillerde kaçarsınız diyor. Anlamsal ve vurgusal olarak çelişiyor kendi içinde.
Örnek:
Sağ ayağınızın üzerinde durun, sol bacağınızı dizinizden kırmadan dik tutun, sol ayağınızı gerin, tüm vücudunuz belinizden 30 derece kadar sağa yatsın, ama sol bacağınız yere paralel olacak kadar kalksın. Bu postürde iken sol kolunuz ile kendi vücudunuza sarılın, sağ kolunuzu başınızın üzerinden aşırıp sol kulağınıza ulaşın. Sağ elinizin orta parmağını sol kulağınıza sokun.
Hah bu duruş ile gündelik hayattan kaçmış olacaksınız. Aynı anda iki gözünüzü de kırpıştırırsanız iyice sağlam olur.
Bu mudur, budur. Tekrar: peeaahhh.

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 15/2/2007
Katre dedi;

Höff Çağlar hööffffffff!

Çağlar dedi ki...

isimsiz 16/2/2007
...

Bu yazıyı ilk okuduğumda nedense gelecek yorumları da çok meraK etmiştim.
Belki yine bir Çağlar günüydü ama şimdiye kadar okuduklarımızdan farklı anlatılmıştı.
Seviyorum böyle yazıları.Yazarla bir tepede oturmuş beraberce "onu" izliyormuş gibi hissediyor insan.Bunun da atmosferi ayrı oluyor.Daha çok içine çekiyor bizi yaşananın.

Şu ifadeyi
" Öğle arasında yemeklerini yiyip ama sonrasında da çalışarak..."
ve son cümleyi
"Törpüden dökülenlere bastın ama onlar sanki ruhunun simleriymiş gibi geliyor bazen." çok sevdim. onu da belirtmek isterim.

Ve bir de soru sordum kendime:
"Buz ve güneş" imgelerden kaçan, paslandığını varsayan Çağlar'ın gizli imgeleri mi?

not:
Banu'nun akıl tutulmasından yaptığı alıntı çok güzeldi. Kaçış tam olarak odur işte.
"Peh" deyip karşılığında bize "hööff" dedirtmeden önce bir kez daha okuyup düşünün derim.

saygılar..

Çağlar dedi ki...

isimsiz 16/2/2007
ek

yeterince iç karartıcıydı ve yine tabi ki 106. sayfayı çağrıştırdı.

Çağlar dedi ki...

KemiKtozU 16/2/2007
.

Ben uğradıı gittii :)
Züleyla ufaktan sıvışma girişiminde ..
Sıkı tutalım onu Çağlarım olur mu ?

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 16/2/2007
yok abla

gitmez o gitmez. nadasa bırakmıştır kendini. bırakmaz bizi. kaybolacak olursa da bulur çeker çıkarırız, kaygıya gerek yok.

Çağlar dedi ki...

KemiKtozU 16/2/2007
.

Ben gelene kadar bitirdin dondurmayı di mi Çağlarım..
Bittin sen :)

Çağlar dedi ki...

farmau 16/2/2007
mrb

Haklsıın belkide çağlar
Belki bir gün istediklerimize kavuşuyoruz ya da istediklerimizin olması ve devam edebilmek adına kenarımızı köşemizi törpületip hatta kestirip amacımıca hizmet ettiriyoruz da her defasında bizden ayrılan parçanın bizden olduğunu unutuyoruz.
Bir bakıyoruz ki asıl biz o parçaların arasında kaybolup gitmiş...

Çağlar dedi ki...

dolphinblue 16/2/2007
nerde yeni blog yazısı?

çağlarım tembellik etmede güncelle sen bakiim şu blogcuğunu yeniden :) anladık patron şehir dışında, çok yoğunsun falan ama sen galiba ( diğer blogculara bıraktığın yorumlara rastlamış olduğumdan olsa gerek ) geceleri çok fazla uyumayan bir zombiye falan benziyorsun :) demek istediğim vakit bulursun yani...

sevgiler

dolphin

Çağlar dedi ki...

vivaforever 17/2/2007
zamanı geldi..

Gecenin kör, sabahın taze ekmek kokulu bir vakti..
Yeni bir ruh ile hayat bulan yazı var mı diye bakındım ama yok.. arşivi hatim etmiştim ben..Mümkünse yeni cümlelerden oluşmuş bir yazı bulunsun Çağlar'ın sanal alanında..
Satır aralarında kaybolan ruhu buluruz biz yine sahibine teslim etmek üzere..
Beklemekten gitmiyor ve ısrarla bekliyorum..

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 17/2/2007
tamam sanırım karar verdim

önce bu yazının yorumlarını toparlayacağım, sonra da mimlenme cevabı diye koyduğum H.Çağlar Bilir başlıklı, özyaşam öyküsü rolü yapan yazının devamı niyetine birşeyler yazacağım. O ilk yazının altındaki başlıklardan birkaç tanesini kapsamayı düşünüyorum.
ama şimdi değil. başımda çok iş var.

dün gece "ciddi ciddi bozuluyorum" başlıklı bir yazı yazıp takip ettiğim blogları gezmemin neden artık çok kısa sürdüğünü, neden yeni yazı ve yorumların azaldığını hicvedecektim, sonra baktım aynı naneyi ben de yiyormuşum, bıraktım. çok da güzel iğneyi kendime batırırmışım canım.

ha bak bi de handenin geçen yazdığı son yazılarının birinde ünlülerin giyimi vardı, onu da yorumlamam lazım, biyons(ahaha)'un kırık kıçını yormazsam olmaz.

bekleyin gelecem anacım.

Çağlar dedi ki...

vivaforever 17/2/2007
Ohh bee..

Yazdığın yazıya ilk yorum yapmış olmasam da verdiğin karara ilk ohh be, şükür tarzı cevap veren olmak için yine buradayım.... :o))

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 17/2/2007
***

bende yazacak konu bulamıyorum şu sıralar.neyse geldim yeni yazı göremedim ama yeni yazı haberi alıp tekrar gelmek üzere gidiyorum.sağlıcakla kalın

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 17/2/2007
Kayıp ruhun bulunması

* İsimsiz:
Sevgili isimsiz olmayı tercih etmiş arkadaşım,
imge birşeyin yerine konan başka birşeymiş gibime geliyor hep. siz imge kelimesini kullandıkça, ben bu seçtiğiniz kelimeler ile ne anlatmak istedimdi ki acaba diye düşünüyorum. buz dediğimde ne demek istedim ki, güneş dediğimde içimde ne doğdu ki acaba. bulamıyorum.

* Keşkül:
Dondurma aha daha yeni demin bitti abla.

* Farmau:
törpüler acaba özü açığa mı çıkarıyor, yoksa özden mi alıp götürüyor. bilmiyorum. kadınlar daha iyi bilir törpü işlerini sanırım.

* Dolphin:
Yorum ya da cee-kutusu kolay ama yazı yazmak.. ıı hayır, iyi kafa gerektiriyor. konsantre olup başına oturup öyle bi kerede yazabilmeliyim, yoksa çıkmıyor. anca bugün işte...

* Başak:
Valla başak yazdım buraya nedense ama Başak yorum yapmamış ki :)

* Viva:
Yazdım bak, ama naftalin kokulu bi yazı oldu üstteki. Gerçi dediğimi de yazmadım ya, artık kızmazsınız...

* İmbir:
koş gel, yazdım.

Çağlar dedi ki...

hbasak 27/2/2007
birşeyler

bir şeyler yazmaya geldim.....madem yukarıya "başak" yazmışsın....ama olay zaman aşımına uğramış sanırım....ben gene gelirim başka bir şeyler yazmaya...