23 Aralık 2006 Cumartesi

Gemicilerin kafaya vurduğu

Sabah yolda radyoda denkgeldim, didikledim didikledim mepeüç bulamadım. istemesem de sözlerini yapıştırıyorum, anladığım şekline çevirerek...

gemiciler kalkalım, şu yelkeni takalım

şişirip de yelkeni, sırt üstüne yatalım

kızılırmak başına, şu ırgatı atalım

tutalım balık havyar, keyfimize bakalım


kaptan attık ırgatı, sen de tut ha bu gatı

gel girelim ırmağa, esecek ha şu batı

gemici uşakları, deniz başımın tacı

yoklayın şu ırgatı, inşallah çıkar acı


çeekiin uuşaklar çekin

heemeen aaldık ırgatı

geeliyor bir sert poyraz

vuuralım iki katı
 
ismail ?? burada??, hasan geçsin çördeye

? coştum arkadaş coştum, biraz çalam kemençe

dağı aldı bir duman, oh hava güzel yaman

doğru yürü?? ah gelin, bayıldım aman aman




Türkü bu, webde didikleyince söz varyasyonları, söyleyen, derleyen falan bulunabiliyor.

Benim derdim o değil. Çekin uşaklar çekin diye başlayan kısmı bugün dinlerken insanın doğa ile kavga etmediği, idare ettiği, ve belki bükemediği bileği çevirip öptüğü delikanlı zamanlar(eğer vardı ise, hatta; varmıştır be) geldi aklıma.
Bildiğim değil, sadece öyle sandığım zamanlardan bahsediyorum.

Akıl boş duramıyor ya; bir de, "içinde bulunduğu hayattan, olduğu kadarıyla zevk almak" da esti türkünün içinden bana doğru. Tabi Ankara'nın esintisi keskindir, gözleri yaşartır,
öylesine.

6 yorum:

Çağlar dedi ki...

zuleyla 23/12/2006
***

Hala insanlar doğanın bükemediği bileğini öpüyor...İnsanoğlu bunu yapmasa da doğa öptürüyor bi kere... Kaçış yok yani...
"Herkes içinde yaşadığı hayattan olduğu kadar zevk alsaydı" o işte güllüklerde gülistanlıklarda yaşamanın anahtarı ama bulan var mı bilmiyorum... (varmıştır be) :) :p

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 23/12/2006
şimdi tekrar okudum da

Züleyla'nın yorumunu ve yazının kendisini şimdi tekrar okudum... anlatamamışım derdimi ben. beğenmedim yazdıklarımı.

Bu türküyü yakan kültür denizle cebelleşiyor ama kavga etmiyor, uğraşıyor ama değiştirmeye çalışmıyor. üzülmüyor, kızmıyor, yarışmıyor; eyvallah-evelallah-vira bismillah diyor, boyunu biliyor, boynunu büküyor, tamah ediyor.

Kuzey denizindeki istakozcular doymuyor, yasak olmasa durmuyor. Kara denizindekiler(bu türküdekiler ama) gerekirse aç dönüyor, ya da dönmüyor hiç.

İnatları doğaya değil kendilerine ediyorlar.

Kesin yine anlatamamışımdır ama bir de böyle denemiş olalım.

Ek: İstakoz değil yengeçmiş. Çok ilginç, ilahi tv güçleri ben bu yorumu yazdıktan bir iki saat sonra diskaviri çenılda yengeççi lavukları karşıma çıkardı.

Çağlar dedi ki...

sharquteri 23/12/2006
Yok bence...

...gayet iyi anlatmissin caglar, ama bu tarif edilmez hissedilir, olan seylerden. Dogayla savasan insanlar kizginlardir. Cunku ruzgar, cunku, deniz, cunku daglar onlardan buyuk ve gucludur. Yani ne kadar kizsalar, savassalar da bu ofke eninde sonunda geri donup sahibine saplanacaktir. Cunku gucumuz yetmeyen seylerle savasmak ve bizi asan hayaller pesinde kosmak tum enerjimizi bitirir.

Benim gipta ettigim bazi insanlar ise dogayla dengededir, kizmak yerine o gun elde ettikleri icin sukretmeyi secerler. Bazilari bu davranisi "teslimiyetcilikle" aciklamak egilimindedirler. ama bence teslim olmak degildir bu, sen yine yapman gerekeni yaparsin, taslari yerinden oynatacak kadar ugrasirsin, guc harcarsin, alnini terletirsin. Ve kazandigin senin, kazanamadigin buyuk cogunluk ise digerlerinindir...

Izin veririsen bu tarz insan davranisini doga ile dengede yasamak seklinde ozetlemek istiyorum. Dogayla, olasilik yasalariyla, ekonomik sistemle ve diger canlilarla barisiklik ta bunun icine girmeli.

Dedigim gibi ne kadar ugrassam nafile, bu anlatilacak degil hissedilecek birsey... Sanirim sana bu turku ile gelen hissiyat bana da yer yer baska turkulerden geliyor. 3-4 saniyelik kavunici bir evren oluyor etrafimda, bir mertebe yaklasiyorum sanki ermis insanlara... Ama 3 veye 4 saniye suruyor iste. sonra kavunici dagilip yine maviye donuyor ve ben yine hirsla cekiyorum kurekleri...

Çağlar dedi ki...

imbirgaripsinbirgaripler 24/12/2006
***

yok iyi anlatmışsınız.aralarındaki fark bir tarafın hırslı bir tarafın azimli ve kanaatkar olmasından kaynaklanıyor.hırs çok istemek ve çok çalışmaktır ama aynı zamanda razı olmamak beğenmemektir.kanaat ise çok çalışmak çok istemek ama her sonuca razı olmaktır.
doğaya karşı hep bir yarış içerisinde olan insanlar sürekli bir hırs içerisinde olarak kendilerine zarar veriyorlar.bu duygu onlarda sürekli bir tatminsizlik yaratıyor ve mutsuz oluyorlar.türküdeki insanlarımız ise azimliler ve kanaatkarlar.ve bu yüzden mutlular.

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 24/12/2006
Yetinmek

Tabiatla alışveriş yapmaya kalkma mantığının yanlış bir kurgu olduğunu kabullenmeli insan.

Ondan faydalanır, onun verdiğini alır, ama onun vermediğini alamaz. Gabriele D'annunzio hep "hiç bir ağaç özsuyunu vermez size" der.

Durum budur, savaşmaya kalkan zarar görür, kırık bir dala tutup da kılıç sallamaktır alışverişe kalkışanların işi. Tabiat o kılıca aldırmadan yaşamını sürdürecektir. Zarar verdiği görülmüştür insanın ona. Ama marifet can yakmak değil ki, hayatın hakettiğimiz yanında tasarrufu, kazancı, tadı yakalamak marifet...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 29/12/2006
bakın

dikkat edilirse bu yazıyı kapatmamışım son yorumu yaparak. niye, çünkü banu en kralından bir kapanış yapmış ;)