22 Kasım 2006 Çarşamba

Aradığınız beyne şu anda ulaşılamıyor*


Bugün öğlene kadar işyerinde debelendik. Sonra 1315 gibi dükkandan çıkıp derse topukladım. Ders de 1340'ta olduğu için insan gibi kullanmadım yolda diyebiliriz. Sonra bunun üstüne İlhan hanım derse gecikti. Yani yetişmek için çabalarken trafikte ölsem ya da birilerini öldürsem, amaçsız ölünmüş olacaktı, ne komik değil mi.
Saat beşe kadar bayıldıktan sonra geri dükkana döndük. 1930'a kadar yine debelendikten sonra Ümitköy'e indik. Seyir Cafe diye bir yer var, oraya yıkıldık. Fesleğenli fettucini yedim. Bildiğiniz fesleğen otlu erişte işte. Su içtim, ama içerken kendimi şehirlerarası otobüste sandım. Sonra elmalı nargile de içtim. Ya da çektim. Bereketli idi nargile. Bi freşa meyveli soda ve 3 bardak çay eşliğinde ( sıra ile ) 23 civarına kadar sürdü nargile keyfi. geceyarısına kadar da konuşma sürdü. Sonra bitti.

Çocuklar çocuk değil, sadece boyu posu bodur normal insan onlar. Örnekleriyle bunu öğrendim.

İnsanın nüvesi öyle bir şeydir ki, bitmez. İnsan, o kendi potansiyelinin boyutlarını da bilemez. Bittiğinizi sandığınız anda bir o kadar daha gidebilirsiniz aslında. Bunu bilirseniz yapabilirsiniz. Akşam şirketten çıkarken pilim bitmiş, yapılamayan işten dolayı moralim dip yapmış vaziyette iken, bunun üzerinde beş saat daha konuşup dinleyebildim. Oturup bu eyleme başlamadan önce ise sadece eve gidip göçmeyi planlıyordum. Kendi potansiyelinizi bilin. Hatta onun bir sınırı olmadığını varsayın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın insan, kendini tüketemez. Bitmezsiniz, erimezsiniz. Korkmayın.
Eh saat yeni gün olmuş diye eve geldim. Kafamda bu minvalde bir yazı yazıp günü noktalamak varken oturdum, aldım bilgisayarı kucağıma. Bir baktım, posta kutumda bir yardım çığlığı. Eh dedim, mesai bitmemiş nüve kullanımında. Cevap postam da şu üstteki paragrafın bir özeti idi. Bir baktım sikaypee'de bir adam. Sarıldım boğazına, işim için sıkıştırdım. Bakın, bu da planda yoktu, bunun için de enerjim yok sanırdım biri hariçten sorsa idi, yapar mısın diye. Daha da yapıyor olduğum şeyler var şu anda. Biri de benim boğazıma sarıldı yine şikaype'de, onu da ufalıyorum.
Özetle, kendi potansiyelinizin farkına varın demiyorum. Sadece onun sınırsız olduğunu düşünün. İyi düşünün iyi olsun. Olur deyin olsun. Yaparsınız. Sınırı kendiniz çiziyorsunuz, sınır koymayın. Sınır yok.



*: Cümle işyerinde bir arkadaşın ağzından dökülmüştür.


15 yorum:

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 22/11/2006
Direklere yazmazsam olmaz

-İnsan var mıdır?-Diye sorduklarında bu soruya -Yok- diyecek babayiğit var mıdır?

Foucault -Kelimeler ve Şeyler-de bundan bahsetmiştir. Ama onun yaptığı sadece insanı geçersiz kılmanın kolay olmayacağını hayal etmektir.

-İnsan yok- dediğimizde hayatı ve varlığı da inkar etmiş sayılırız ki, bu soruyu sorarken bile çürütüyoruz tezi.

Tek bir insanı ele alıp onun varlığını yokediverelim akıl sihirbazımızla. Gerçekten yok etmiş olur muyuz? Yaptığı işler, onu tanıyanlar, onun adını öğrettiği kişiler, aldığı nefesler...Hepsi geride kalır,ONLARI DA YOK EDEMEYİZ.

İnsan doğduğundan itibaren kılını kıpırdatmadan yaşasa bile varlığından şahit bırakır. İnsan durduğu yerde bile devinim yaratandır, nefes alıp verir.

O halde durduğu yerde bile hareket demek olan, akış(kan devinimi) demek olan, dönüşüm(sindirim) demek olan insan ya bir de istemli hareketler yaparsa...işte bunu anlamlandırmaya uğraşmaya gerek yok. Bu vardır ve hareket doğasında gözenek gözenek yazıldığı için istem mitoz çoğalır.Sihirli kutu beyin de koordineli çalışıyorsa insan denilen varlık bir uranyum elementinin reaktördeki marifetlerinden fazlasını tek bir fırçayla dahi yapabilir. Ya da bozunan bir radyum olur, ya da savaşır, ya da konuşur ya da tartışır.Ki tartışma sabitini yakalarsak tükenme yönüne giden oku tersine çevirip onun daha ne kadar enerji bulduğunu görürüz.

İnsan içiçe kapılar demektir bence.

Tam koridor bitti derken, diğer kapıyı görürüz.Mecal tükendiği yerler kapıların bittiği değil kapının önünde uyuyakaldığımız yerlerdir :)


pİ.Es : Tüm ufalanmışlığıma rağmen upuzun yorum yazdım ya helal bana:p

Çağlar dedi ki...

zuleyla 23/11/2006
benim de yazmam lazım

gülümseyeceğim ben buraya... hemi de kocaman...


:)



not: gülümsemem direklerle alakalı değildir. öyle içimden geldi...gülümseyemez miyiz arkadaşımıza alla alla...

Çağlar dedi ki...

dilaya 23/11/2006
:D

Merhaba Çağlar, daha dün yorum yazacaktım bu yazıya ama malum blogcu kelek yaptı yine... Öncelikle en çok bu yazıyı sevdim ben... Gerçekten çok sevdim, neden bilmiyorum ama öle işte... Silkeledi beni bir şöyle...
Sonra hızlı ve kuralsız kullanmadan pek hoşlanmadım arabayı, bir de bana diyorsun... Alt tarafı 5 dakika geç kalırsın olsun, kal... çok mu önemli...
Neyse görüşürüz sora yine...

Çağlar dedi ki...

handeelibir 23/11/2006
@

Pışşşt, Editörümüz, nerelerdeymiş?

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 23/11/2006
toplama işlemi

Banu; ne diyorsun, anlamıyorum. fulcalt cart curt.. nedir, ne diyon :P
Motive edin kendinizi, bitmeyin. Hepiniz şeker gibi insanlarsınız ama şekerden değilsiniz, erimezsiniz diyorum o kadar. Aramıza öyle meymenetsiz ecnebileri sokmayın. :)

Züleyla; gül tabi. o da kazanımdır.

Dilay; valla sevdiğine sevindim. okuyunca içini ısıtmış olmasını umarım. inşallah öyle olmuştur yani. bi de, ben geç kalmayı hiç sevmem. ondandır. ama evet yavaş ve düzgün kullanmak lazım. Örneğin bugün gün içinde 3 ayrı kaza gördük ankara caddelerinde. yuh olsun otoyol gibi şehiriçi cadde yapanlara.

Hande; buradayım ben. Ama giyecek yorumu yapmam gereken yazı kaçırmadım değil mi... Yoklama yapıyorsan da, korkma buradayım, okuyorum yazılarını sessizce.

Çağlar dedi ki...

dilaya 23/11/2006
İyi geceler...

Ben de sevmem geç kalmayı ama, hayat önemli sadece...

Çağlar dedi ki...

sharquteri 24/11/2006
Hurmetler

Selam Caglar,

Sukran gunu (thanksgiving day) ziyaretlerimde sonlara yaklasirken en son etapta sana da ugruyorum. Bunun nedeneni sayfamdaki arkadaslarim menusunun en altindan baslamamdir.

Bugun herzamanki gibi arabami alip (sadece golf arabasi) sahaya gidiyordum ki bir de baktim etrafta kimseceikler kalmamis. Ne oluyor diye anlamaya ugrasirken arkamdan bir sesle irkildim "Happy thanksgiving sir"

Ooo, megerse bugun sukran gunu vesilesi ile yarim mesai yapiyormusuz. Allah a sukurler olsun diyerek kendimi internet ortamina attim. Ve ilk tikladigim sayfa blogcu oldu. Sanki aile mensuplariyla bayramlasir gibi tek tek herkesin sayfalarini gezmeye basladim. Burada da bu gunde aileler bir araya geliyormus, hos bizim bayramlar kadar organize ve icten olmasa da onlar da kendilerine gore bir aile saadeti yasiyorlar iste. Yani diyecegim o ki, ben de benzer bir sukran gununu blogcudaki arkadaslarimla geciriyorum burada...

Yukaridaki yazinin anafikiri dusunce gucuyle ilgili gibime geldi. Hicbir zaman pilinin bittigini dusunme cunku dusundugun anda bitecektir. Duracell pilleri gibi hic durmadan davul calmaya devam...

Ce-kutusundaki mesajini gordum, su "can cikartmakla ilgili olan" dogrusu haklilik payi var. Haftalik kirk saat calisiyorum simdilik ama sanki daha fazlasi gerekiyor gibi... Buradaki sistem anladigim kadariyla soyle isliyor. Calis, calis,calis ve hala zamanin kaliyorsa tum parani harca...

Neyse gorusmek uzere Caglar...

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 24/11/2006
Postmodern İnat

Benim Fuko'ma meymenetsiz diyosun demek.. Hmmm..
Sebeb-i çağrışımdan adam gelip mihman olmuş sitene aracığımla. Tipi iyi değil diye mi sevmiyosun yoksa ecnebi diye mi, ya da ben yanıma misafir taktım da geldim diye mi :p eheeh

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 24/11/2006
fuko konusu

bu konu önemli şimdi benim için. sen fuko kısaltmasını foucault için kullandın. ona gıcıklığım sadece ecnebi olmasındandır. bi de okumam yazarım dedim ya. "ne okuyacam" tepkisinin basit bir dışavurumudur.

ama aslında fuko francis fukoyama'nın kısaltmasıdır ki... aman derim orada bir dur. bu adamın sağı solu belli değil, kimin nesi kimin fesi anlaşılmıyor. hangi taraklarda bezi var onu yakalamadan yaklaşmamak lazım diyorum. başımıza küresel yuvarlaklığı getiren algının mimarı görünenlerden...
cık. bu adama gıcıklığımın yukarıdaki zavallı foucault'a olana benzer bir açıklaması yok, çok daha derin bir uyuz olma durumu vardır. bu adam bireysel bir gıcıklık kaynağı değil...

Çağlar dedi ki...

vaveylaa 24/11/2006
Sen de olmasan

gel de haleti-ruhiyeme bi bak.

Çağlar dedi ki...

vaveylaa 24/11/2006
:))

bu kiloları nasıl muhafaza ediyorum zannediyorsun

Çağlar dedi ki...

handeelibir 25/11/2006
@:H@ndeCe

Çağlarcım saol, sonunda DNAmı çözdün di mi
:-)
Arızalı biliyorum ama ne yapalım?
Güzel saatler diliyorum
H@nde

Çağlar dedi ki...

handeelibir 25/11/2006
@ Merak..

Suna hanıma sor bakalım,
Ama olsun geldikleri nokta bence harika
onca zorluktan sonra
oksijensiz de bir dahakine tırmanırlar :-)
Zaten Serhan bey deniyecekti değil mi oksijensiz tırmanışı, yanlış mı hatırlıyorum?
Bayanlar için çok zor olmaz mı?
:-)

Çağlar dedi ki...

dilaya 25/11/2006
14. yorum

Rahatsız etti de, 14 olsun dedim...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 26/11/2006
Hande'ye cevap

Bora ve Serhan ilk denemede çok uzun süre oksijen desteksiz tırmandılar. Hatta Burçak'ın sıkıntılı durumunu haber alana kadar falan öyle idi. Sonra plan değiştirildi. İkinci denemede de hiç uğraşmadılar diye biliyorum. Bunda temel gerekçe de takım olarak hareket edebilmek isteği idi. Takımdan bazıları oksijenli, bazıları oksijensiz tırmanırlarsa fizik başarımları(performans) çok farklılaştığı için kopacaklardı, bunu istemediler.

Not: Biliyorsunuz, tamamen harçten gazel okuyorum dış kapının mandalı olarak. Okuduğum, dinlediğim, öğrendiklerimle yazıyorum bunları. Tamamen dış kapının mandalı olarak, bütünüyle yalanlanmam, yanlışlanmam mümkündür. Bağlayıcı algılamayın lütfen.