13 Ekim 2006 Cuma

fasülye


3.10.2006'da alakasız bir yazımın altına kendi yaptığım bir yorumda şöyle demişim:
"
aslında hiçbir olgu nondeterministik değildir, sadece biz konu hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olamadığımız için kafamızın içinde tanımlayamadığımız için nondeterministik yaftasını yapıştırırız.
"
Bir de, yazabilmek için şu kısa notları almışız:
"
  • determinizm ve gündelik yansıması yazısı ( züleyla birşey demese de bekliyordur)
  • insan anlamadığı şeylere nasıl yaklaşır, ne yapar, nasıl davranır, yabancıya karşı duyulan korku, yoksayma... (ne çıkacak bundan, bir üstteki ile mi birleşir, evet)
"
Sonra da Direkler sınıfına girebilecek şekilde yazı haline getirme ödevi edinmişiz.Kolay olmadığı ortaya çıkınca da kaçmışız biraz. Şimdi bu iş için tekrar çemleyeceğim kollarımı.

Burada akademik birşeylerden bahsetmiyorum ama bu konu öyle bir konu ki evetliğini ve hayırlığını bir yaratan varlığına/yokluğuna kadar götürüyor ilgililer.

Tanım itibariyle nedensellik ilkesine bağlı ve bir sistemin durumunun eski durumuna ve davranışına bakılarak bilinebileceğini anlatıyor gibi görünmekte gerekircilik ya da determinizm.
İnsan çok zaman(belki de her zaman) öznel değerlendirmeler yapar. [Alakasız korsan bildirge: Tanıklık taraflıdır, adı üstünde bir şeye tanık olursunuz, objektif bir yaklaşımdır diyenin alnını karışlarım] Bu öznel değerlendirmelerin dayandığı altyapı da yine insanın kendi birikimleridir. Dolayısı ile bir yargıya varılırken, o sonucun hangi ön koşullar altında gerçekleştiğinin açıklaması, sadece açıklayanın altyapısının yorumlayabildiği kadar temiz olur. Kişi 3 kilo birikim ile bir olguyu açıklar ve sonuç olarak 100 der, bu bir sonuçtur. Aynı kişi 5 kilo birikim(algı yetisi/olgunun eskisine dair anlayış) ile 90 sonucuna da varabilir. Bu noktada ulaşmaya çalıştığımız değerlendirme "bilgi birikimi, tarihe dair bilinç gibi altyapılar yargılarımızın değişmesine sebeptir" şeklinde.
Peki dünya bu şekilde dönüyorsa ve biz birbirimizle sürekli olarak kendi anladığımız kadar ilişki kuruyorsak, bu çok aksak bir dönüş değil midir. Öyledir ama bu naif bir çakırkeyifliktir.
Asıl korkunç olan, yargı için kullandığımız altyapılarımızın bu üstte kısaca anlatmaya çalıştığımız soruna sahip olduğunun farkında olmamaktır. Bu sorun ortada iken o kararlara aşırı güven duyup yargılarımızı kesinleştirmek, yargılamanın karşıdaki anlamıyla: yargılamak, ulaşılan hastalıklı sonuçları taşa yazılmış sanmak, sonuca ulaşmak için aceleci olmak pek de hakça davranuşlar olmayacaktır.
Ama etrafınızdaki dünya bu şekilde ve siz o hatalı davranışları bile bile yapmayarak marjinalleşiyor ve uyumsuzlaşıyor olabilirsiniz, üzülmeyin. O çabuk kararların hepsi belki korkudan, belki korunma güdüsünden, belki de üste çıkma(güce selam ederim) derdinden alınan kararlardır.

İnsan evladı, bilmediğinden korkuyor, tabi bu korkular öğrenilen korkulardır diyen de çıkacaktır elbet ama ben şimdilik korkuyor olmamız sonucuna baktım. Anlamaya çalışıp özümsemek, daha doğru olduğuna inanabileceğimiz(hiç tam kesin olamaz ya hani) kararlar almak, kısıtlı kaynak memleketinde koşuşturma içindeki insan için de öyle kolayca uygulanabilecek yöntemler değildir, bunu yadsımamak ve saygı duymak gerekir kanaatindeyim. Nereye kadar peki, - "bana dokunduğu yere kadar". O noktada fikri çatışma ortaya çıkar ve sonuçlanmasını beklemek abestir.

Aksak bir yazı olmuş olabilir, bilmiyorum ama bu kadar cümleye dökebildim. Okuyana, okumayana saygı duyarım.







Not: Okudum koçum ben de biraz, sakin ol. Zaten bi milyon adam yazmış. Yeni birşey söylemiyorum, sadece bendeki yansımalarını ortaya dökmeye çalışıyorum. Bir günlükte, gündelik yazı olarak, hadi diyip dünyayı tersine çevirecek değildik ya. Eğer yukarıda bilim ya da felsefe yapmışım gibi algılandı ise, o çakralarınıza bir ölçü kaslı, gürbüz, baca temizleyicisi öneriyorum. Öptüm.


15 yorum:

Çağlar dedi ki...

dilaya 13/10/2006
günaydın

bir posta okudum ama bende henüz bir çağrışım yapmadı, yeni uyandığımdan olabilir, akşam yoldan dönünce okurum artık...tabi önce nondeterministik ne demek onu öğrenmem gerekecek... Bilmiyorum napayım,biliyormuş gibi mi davranayım...ahhhh fotoraf makinamı unuttum gideyim alayım bari...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 13/10/2006
ek

şu yazıları yazabilmek için uykudan çalıyorum, sanırım bugün itibari ile patladı bu çalma işi bana.
göçtüm, üşüyorum ve ceset gibi bakıyormuşum dükkandakilere göre. bugün hasta olmadan kurtarabilecek miyim bakalım.
ayrıca bu not lütfen yazı gidişini bozmasın. ey okuyucu, sen yine de yazıya konsantre ol. yorum yazmak istersen, buyur.

Çağlar dedi ki...

acaguvalar 13/10/2006
merhaba

"biz birbirimizle sürekli olarak kendi anladığımız kadar ilişki kuruyorsak" bu genel bir olgu. ama karşımızdakinin anlatabilme yetisine değinmemişsin.
çok sade, en basit; anlatan kişi konuya vakıf olan taraftır, bilgisi birikintileri vardır muhakkak. ama karşısındakinin anlayabileceği dili konuşursa hem kendisi kazanır hemde karşısındaki. sonuç olarak birisi algılama kapasitesini aşacak yeni bir şey öğrenebilecek ve bunu çevresindekilere yayayacak, diğeride geri dönüşlerde yanıtsız kalmamak için kendisini zinde tutacak. bu yol seçildiği müddetçe korkular aza indirilecek ve oranlar yükselecek..
ama genelimizde anlatan taraf hep üste olmayı tercih ettiği için bu basit yol kullanılmıyor "ben haklı çıktıp" diyebilmeyi kendilerine marifet sayanlarımız var ne yazıkki, birde "boynuz kulağı geçer" endişesi.. hal böyle oluncada korkuların el değiştirdiğini görüyoruz. muamma.. çelişki...
benmi korkuyorum senden fazla, senmi ürkeksin benden az...
sağlıcakla
®

Çağlar dedi ki...

dilaya 13/10/2006
ben geldim...

Geldim ama ben sen hastaymışsın dikkat et kendine, haftasonunu dinlenmeye ayır... İyi haftasonları ben şimdi de eve doğru yola çıkıyorum

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 13/10/2006
fikir paylaşımı ve cevaplar

günaydına merhaba, hastalandın mı sorusuna yok iyiceyim, dinlen önerisine inşallah dedikten sonra
acaguvalar ile fikir paylaşımı:

bu metinde ben kişiler arası iletişimden, dengesinden dengesizliğinden bahsetmeye çalışmamıştım. Yanlış yönlendirdi isem kusuruma bakmayın. Yorumunu yaptığınız konu sanki benim caglarbilir.blogcu.com/iletisim sınıfındaki yazılarla daha çok ilgiliymiş gibi geldi.
Bu yazıda benim derdim insan ve çevre algısıydı biraz. Hatta kişinin evreni yorumlama biçimindeki olası aksaklıklar peşine düşümüştüm. Çok havada kalmış anlaşılan, ama belliydi yeterince hazırlık yapmadan yazdık... Neyse hatasıyla kabul edin.

Diğerleri; sessiz bir okuyucu serisi var 3-5 tane sanki. Ama pek renk vermiyorlar. Hele siparişi veren, nerdesin...

Çağlar dedi ki...

acaguvalar 14/10/2006
merhaba

fikir paylaşımından sonra yazıyı tam olarak anladım diyebilirim. teşekkür ederim. aslında yazı yanlış yönlenlerdirmiyor aksine doğru fikir sahibi olmak için okuyucuyu araştırmaya sevk ediyor. bunun böyle olmasını istemedin sanırsam. bu birazda okunamamak endişesi olsa ki, bu çok normal. blog tutarken kişilerin uzun yazılar karşısındaki sabırsızlığı ve bir tık ile sayfanın kapanıyor olması bazan fikir sahibini endişeye düşürebiliyor. bu yüzdende yazı sahibi belli alanlar içerisinde yazısını tamamlayabilme endişesini yaşıyor. bu nedenle istediğini tam verememiş olma hissine kapılabilirsin. bende bir şekilde konuya hakim olamadığım için yanlış şekilde değerlendirmiş olabilirim.
bu dolaylı yoldan bizde "determinizim" etkisi yaratmış olabilirmi ne dersin ? :)

sağlıcakla kal
®

Çağlar dedi ki...

zuleyla 14/10/2006
naif çakırkeyiflik

hakikaten öyle..bu tanımlama pek yerinde oldu...

soru işareti bırakmayan clear bir yazı olmuş..
havada kalan bir yan yok kanımca..
tebrik ediyoruz efendim..
saygılar;)

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 14/10/2006
teşekkür ve cevaplar

gerçekten pilim bitmiş anlaşılan ki, akşam yemeğinden sonra, takriben 20:00 gibi başlayan bir koltukta göçme(sızma) hareketim oldu. geceyarısı gibi kendi kendimi oradan kazıyıp yatağa attım ve anca şimdi ayaktayım. ciğerde hafif bir karıncalanma var, du bakali nolcek.

acaguvalar,
harika. frekans tuttu. katılım için çok teşekkür ederim. soruya cevap: evet sanırım hoş bir örnek yapmış olduk.

züleylaa,
hopgeldin. asıl ben saygılar. :)


Alakasız ek:
Verimli yağıyor yine burada. Sessiz, yoğun sayılır, uzun süredir. Bağırıp çağırmıyor ama gücünü hissettiriyor.

Çağlar dedi ki...

sharquteri 15/10/2006
ben yorumcuyum, açılın...

Bu yazıyı anlamak için biraz vakit vermek gerekti. Ama sonuç başarılı. Kanımca bir iki örnek durum verilebilirdi daha kolay anlatmak için. Ama örneklemden de özellikle kaçınmış olabilirisin belki de. Çünkü her örnek konuyu kendi içine çekip sığlaştırabilir. Mesala aklıma bir örnek geldi, seninle paylaşayım ve acaba aynı frekansa gelmiş miyiz diye bir deneme olsun bu:

Dünyanın küresel olduğu keşfedilmeden önce de insanlar mutluydu ve herşey yolundaydı. Dünya uzayın merkezindeydi ve herşey onun çevresinde dönmekteydi. Sınırlı bilgi birikimiyle yapılan bu yargı çoğu insan tarafından paylaşılmaktaydı. Ve bir gün saygıdeğer Galileo çıkıp "dünya aslında küreseldir" Bu yeni iddia hem komik hem de korku verici gelmiştir insanlara? Çünkü yeni iddiaya göre insanların küreden düşme ihtimalleri vardı, bu kabul edilemezdi..

Bilimin çok güzel bir tanımı vardır: Bilim daha doğrusu bulunana kadar oyalandığımız yarımyamalak doğru olan şeydir...

Sanırım sen sadece bilim yönünden incelemedin bu konuyu. Normal insanın her türlü çevre algılaması kendi birikimlerinden süzülmüş olduğu için yanlıdır. Objektif değildir. O zaman "objektiflik" yani "doğru" yani "gerçek" ne demektir:

Birçok yanlı yargının birleşip aynı noktada uzlaşmasıyla "gerçek" ler meydana gelir. Örneğin gökyüzü mavidir di mi? Bunun gerçekliğinden kimse şüphe etmez. Ama aslında renkler bizim yanlı algılamamızdan başka birşey değildir. Güneş ışığı beyaz ışıktır (içinde farklı dalga boylarında ışınlar vardır) ve bu ışık atmosfere daldığında bu farklı dalga boylarından ancak bir kısmı kırılarak dağılır ve biz türkler bu renge mavi deriz, ingilizler de blue...

Bu yanlı algılamalarımız sadece fiziksel yargılarımızla kalmaz. Adelet, ahlak, din, sosyal hayat tarzı hepsi birden "ortak yanlı yargılardan" oluşmaktadır. Mesela büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak ayıp mıdır? Kadınların bacaklarını göstermeleri günah mıdır? Toplum içinde öpüşülmez mi? Kendini savunmak için insan öldürebilir misin?

Konuyu daha fazla dürtmeden susayım en iyisi... Hocam determinizmi doğru yorumlamış mıyım? Yoksa eşşeğin kulağına su kaçırmanın arifesinde miyim?

Saygılarla...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 15/10/2006
ohoo

estağfurullah harika olmuş.

örnekler konusu tamamen tahmin ettiğin gibi.
küresel demeyelim yec. küre ya da yuvarlak dersek kafi, top demeyelim ayıp olmasın :)
küresel kelimesi artık biraz anlam kaymasına uğramış durumda. aslında o kelimenin şu andaki anlamı emperyalizm işte :P

evet evet. sadece bilim değil, herşey algısı.
oo evet objektivite, algı...

ah bitmiş. iyi gidiyordu. kesilmiş burada yorum. olmadı. bence harika gidiyordu. su kaçırmaksa eğer bunun adı, kaçırsaydın da biz de cıscıbıldak sokaa atlayıp şarküteride hayatın anlamı satılıyomuş diye koştursaydık :)

Çağlar dedi ki...

kevserbanu 21/10/2006
Katre dedi ki:

Nedensellik zorunlu bir ilke midir Çağlar?

Her olayın bir sebebi mi vardır ve onun da sebep olduğu başka bir sonuç mu vardır? Ya da evrene dair tanım yaparken neye neyin sebep olduğunu anlamlandırdığımızda geçmiş adına herşeyi bilme ve geleceğe dair de çok şey söyleyebilme hakına sahip olur muyuz?

Yani BU BUNDAN KAYNAKKLANIR BU DA BUNU GETİRİR yorumuyla evrenin geçmişini, şimdisini ve sonrasını avcumuza almış sayılır mıyız? Hani bilim adamlarıın hayalindeki doğayı tek denklemle formulize edebilme hayali ütopya değil mdir? -Bence değil, ama bezdirici bir heteretopyadır-

Öyle ya da değil... Bu ilkenin bizim neyin ne olduğunu anlamamıza katkıda bulunduğunu inkar ediyorsak çooook yanılıyoruz.
Yok efendim...Yok işte, nedensel bakışın tanrıyı inkarla alakası yoktur.

Sorun mantıklsal zorunluluktur. Varsam ben, bir sebepten doğdum. Bir sonucum.
Ve ben de bir sebep olarak bir sonuç doğurabiirm.


Evrendeki düzeni görüp de buna seyirİci kalmaktansa ben bu düzeni anlamaya çalışırım. Nedenlerini sormalıyım , ya da düzenin formulü vam mıdır, merak duymalıyım...

Çağlar'ın konusundan saptım farkındayım. Ama nedensellikten, determinizmden bahsetmenin marksistlik sayılmasına şiddetle karşı oluşumdan burda briaz celallendim :p.

Çağlar öznel bakışa değinmiş.Evet herkesin kendi fırınından çıkardığı ekmek fikri var. Yediğimiz içtiğimiz bir değil. Hepsinin adı ekmek ama hepsi aynı değil.. Hem aynı yerde de yemiyoruz. Çağlar Öveçler'de güveç yanında yiyor. Zü-Leyla da Trabzon'da balık yanında....:p ( Gönderme yapmayı seviyorum )...

Kendi kokumuzun sindiği sözlerimizin varlığnı bildiğimize göre, anlamlandırmalarımızı da böye kendipenceremizden göreceğiz.

Bu durumda benim sözüm bensidir ve sizsi diye sizin sözünüzü eleştirirken itidali kaybetmemem gerekir.İtidali kaybetmem o kişinn doğduğu yere, okuduğu kelama,süt emdiği memeye hakaret demek olur çünkü...

Şu durmda yanlış üretmeye devam ediyor oluşumuz geometrik oalrak artıyor olabilir, asıl sebepleri değil de kendi yorumlarımzı doğru bilerek kendimizce konuşuyoruz.

Ama Çağlar demiş ya, ÇAKIRKEYİFLİK diye..."Oohh!" diyeceğim şimdi ahkamımı da kestim, saçmaladım biraz da şimdi sigara içseydim onu tüttürürdüm keyife...

Mutlak doğru vardır ama şu anda iştigalde olduğumuz lokal doğruları aklımızın.

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 22/10/2006
Banu'nun fasülyesine cevap

Hımm,
şimdi ben bu açılıma aynı kalitede katkı yapamayacağım. Biraz düşündüm ve yorum yazamadım. Şu anda yaptığım zırvalamaktır. Ama verebildiğim bir karar ile bu yorumu okurken yeni fikirlerin fışkırması ve taslak olarak iki yazı başlamış olmam belki verilebilecek bir haberdir.

ama söylemeden edemeyeceğim, bu fizikçiler adamı öldürür :)
Ve ayrıca ekmek yemeyi azaltmalıyım, sıfır beden olacam ;) (hercaiviolett'e selamlar)

Ve geometrik olarak yanlış yargılara varıyor olmamız, zamanında işe yarasınlar diye o yargıları hızlı hızlı yürürlüğe koymamıza gerekçe olmamalıdır.
-Evet afferm, hızlı gidiyosun da birader o hızın yanlış yönden üstüme çıkman sonucunu doğurdu, öldük birlikte, nedir.... Git kumda oyna, bana bulaşma.

Çağlar dedi ki...

isimsiz 26/10/2006
yok

çok kötüü hiçç bir sitede çagla ilgili biişe yokk buu nasıl bişee yaawff bunu begenmedim en ii site ark. sitesi sizlerle saygı maygı yokk yaa

Çağlar dedi ki...

dilaya 27/10/2006
Günaydın Çağlar...

GEldim baktım acaba Çağlar bişeyler yazmış mı diye, baktım yazmamamış, bir de acaba birileri Çağlar'a bişey yazmış mı diye baktım... Gördüğümden hoşlanmadım, isimsiz bir KORKAK yine... Bir sinir sayfanı kapatırsın, biz de deli oluruz diye hemen Çağlar'a yorum yazayım dedim... Ha ayrıca neden benim yorumlarımı benden önce okuyorsun diyebilirsin, erken kalkıp okusaydın kardeşim.... Bu saatte neden uyandın işin mi yok kardeşim de diyebilirsin, işim olduğu için kalktım zaten, sende 30 kadar isimsiz yorum yazdın bana karışma millete de diyebilirsin, ben en azından hepsine imzamı attım ama... Git başından Dilay sabah sabah diyebilirsin... Gittim, hadi Allah iyilik versin, ama kapalı görmeyeyim bu sayfayı bak...

Çağlar dedi ki...

caglarbilir 27/10/2006
ben okudum bu yorumu

Dilay'cım, bu yorumu yazıldığında okumuştum. Açıkçası dikkate değer bulmadığımdan geçtim. Dolayısı ile de site kapatmak gibi bir düşüncem yoktur :)
Keyfim yerinde, sıkıntım yok. Kaygıya da gerek yok.
Saygılar.